27 Eylül 2010 Pazartesi

Bir Kırmızı Sonbahar Kadınına...




Bugün her daim hayatımda var olmasını dilediğim bir kadının doğum günü...

Hani yüzünü sık görüşmelerle olmasa da nadiren görürsünüz ya,
Veya karşılıklı her denemenizde denk gelemeseniz de asmazsınız ya suratınızı...
Onun hep yanınızda,
arkanızda,
sapasağlam,
En güç anlarınızda bir elinin omuzunuzda durduğunu hissedersiniz ya birisinin.
Benim için böyle bir insan işte o...

Hayatımda hep var olsun dediğim,
bunu dilediğim,
bunun için elimden gelen her şeyi yapacağımı bildiğim,
İstanbul' a uğradığım her an görmek için çırpındığım bir kadın o benim.

Tüm alengirli kelimelerin bile hafif kaldığı teşekkürlerimin sahibi.
Beni ben olduğum için seven,
Her içime kapanışlarımda açmak için çaba gösteren,
 Susmak istediğimde benimle birlikte susan,
Bazen saçma gevezeliklerime eşlik eden,
Dertlenmelerimde beni sessiz bir şekilde dinleyen ve eşsiz bir empati yeteneği ile bana kendince doğru olanı değil, içimden geleni yapmam konusunda yönlendiren biri.

Hayatımın en güzel "iyi ki" lerinden biri...
İyi ki yolum, yolunla kesişmiş.
İyi ki kader bizi; kırk yılın başı geldiğim bir İstanbul akşamında taksimde görüştürüp, sabahında Kadıköy' ün arka sokaklarının birinde, birbirimizden habersiz yeniden karşılaştırmış...
İyi ki dünya küçükmüş ve biz bu karşılaşmayı ömrümüz boyunca yüzümüzde hoş bir gülümseme olarak anacağız.
Seni bir kardeş ablasını nasıl severse öyle seviyorum.
Ve hep ama hep mutlu, bol gülümsemeli bir ömür geçirmeni içtenlikle diliyorum.
Şans seninle olsun sonbahar kadını. :)

Seni ilk tanıdığım günlere kelimelerine vurulduğum bir cümlenle sonlandırmak değilde, "şimdilik" diyebileceğim bir tonda bitsin bu yazı...




* Tüm şımarıklığı ve arsızlığıyla "şeyyy yazı giricem de" şeklinde bir ifadeyle, doğum günü kızından resmini koymak için izin isteyen Efsa... :)))

İşte böyle birşey aramızdaki bu dostluk, "acaba yanlış anlar mı?" diye düşünmemek...



* Görsel mörsel izinli işte... :)))

22 Eylül 2010 Çarşamba

Bir Sokak Köşesi


Az sonra ben o sokağın öteki ucundan, yeni bir sokağa döneceğim.
İnsanlara, kokulara, ağaçlara...
Evlerin duvarlarını sümbül yerine, yaseminler sarmış olacak belki de..
Kurabiye kokan anne, az sonra okuldan gelecek çocuğunu kucaklayacak.
Parmakları nasır tutmuş bir adam, karısına yeni bir yazma alacak.
Saat 7 yi 14 geçecek mesela,
Akşam ezanı okunacak.

Ben az sonra seninle dopdolu geçen o kaldırımlarda son adımımı da atacağım.
Kelimelerden oluşturduğum insan kalabalığını, temizlemekten vazgeçeceğim.
Sokağın kirlenecek!
Bir köpek havlayacak.
Sokak lambaları yanacak,
Kaldırımlar bir arnavut yumuşaklığında basılacak...

Ben az sonra köşedeki yavruağzı evin duvarına son kez parmaklarımı sürüp, döneceğim köşeden.
Emanet bırakacak çiçeklerim olmayacak.
Senin yüzünü yansıtan çocukları özleyeceğim en çok.
Ama bakmayacağım ardıma.

Az sonra gideceğim ya, adımlarımın sesi bile duyulmayacak.
Görkemli bir girişin, sessiz gidişlerini yaşayacağım.
Güneşin batışı karışacak saçlarımın kızılına
Bu kez savrulmadan, savuracağım...

Ben az sonra o sokağın öteki ucundan döneceğim.
Akıllarda son görüntüyü, köşeyi dönerken rüzgarla ayaklanan elbisemin ucu yaratacak.
Seni iyi hatırlamayacağım,
Bir zamanlar sana kaptırdığım elimi sallamak için, kolumu yormayacağım.



* Biraz kafası karışık Efsa...

* Görsel

17 Eylül 2010 Cuma

Bir Çınarın Ardından...



İnsan ne kadar hazırlıklı olsa da, ilk duyulan şokun ardından her saniye daha da fazlalaşıyor o ölüm acısı.
Bugün anneannemi kaybettik.

Hani bazılarımızın hayatlarında güçlü kadın imajı olur ya; gerek anneannemin annesi, gerekse anneannem şu dik duruşlu ve kendi parasını kendi kazanan kadınlardı. Ufak bir ilin ufak bir ilçesinde doğmuştu. Annesinin savaştan sonra evlendiği kocasına ve onun okula gitmesini engellemek için söylediği "okula gönderip orospu mu yapacaksın kızını" tarzı sözlerine karşı durarak, köy enstitüsüne gitmiş, burada dedemle tanışmış ve ikisi de nişanlı olmalarına rağmen onlardan ayrılıp kavuşmuşlardı.

Şöyle bir düşündüğümde onunla ilgili ilk aklıma gelenler:
* Doğduğum ilin ilk öğretmenlerinden biri olduğunu..
* Hatta öyle nam salmıştı ki, aile adı yada lakabımızla anılmayıp, ben .... öğretmenin torunuyum dememin yeterliliğini..
* Yatağa düşmesine 1 ay kala bulmaca çözmesini..
* Hacı hoca takımına inanmayıp, hacca gittikten sonra 65 yaşında Kuran-ı Kerim ve sureleri öğrenmesini..
* Her zaman dik, inat ve sağlam duruşlu bir kadın olduğunu..
* Torununun torunlarını gördüğünü..
* ve 1926 doğumlu olup, Atatürkü gördüğünü..
* Geceleri rüyalarını unutmamak için başucunda kağıt, kalem bulundurduğunu..
* Her gün temizlik yaptığını..
* Babamla birbirlerine sürekli çattıklarını..
* Çok küfürlü ve edepsiz şakalar, el kol hareketleri yaptığını.. ve bizim kıkırdayıp, yüzümüz kızararak yanından kaçıştığımızı..
* Her ziyaretimizde "fiil nedir, sıfat nedir, çarpım tablosunu" 8 yaşımızdan beri bunları ezbere bildiğimiz fakat her halükarda sorular soran olduğunu.. 
* Hamileliğimde ya bende ikiz doğurursam diye korktuğumu..
* Dedem öldüğünde tüm çocuklarına burma bilezikler dağıttığını..
* Dedemle severek evlenmelerine rağmen sonraki süreçte hep lanet herif diye anımsadığını..
* Balayı zamanında yaptığı yemeği sokağa döken dedeme bir tane yapıştırdığını..
* Disiplin ve görev bilincini anneme nasıl aşıladığını, bana gösteren bir insandı..

Dün üst üste birkaç kötü haber aldım. Hem sağlık , hemde işimle ilgili sorunların üzerine bugün bunu duymak şok yaşattı diyebilirim. Şu an gözümde ne iş, ne de kızımın ve benim sağlık sorunlarımız var.

Kendisi 1 yıldır rahatsızdı, tuvaletini tutmakta zorlanıyor, aklı gidip geliyordu. 5 aydır ise sürekli yatıyordu. 1 aydır konuşamıyordu. 5 gündür gözlerini açamıyordu. Beklemediğimiz bir ölüm değildi. ama yine de şoka girebiliyor insan. Her an, her saniye acısı katlanıyormuş gibi. Hiçbir şey düşünmeden durup, anlamsızca ekrana bakıyorum sabahtan beri. Bu kadar yakın olmamıza rağmen, hazırlıklı bir ölüm olmasına rağmen yine de bu derece etkileneceğimi düşünmemiştim.

Üzgünüm.
Tek söylenebilecek şey Allah' ın rahmetinin üzerinde olması ve nur içinde yatması temennisi...

* Biraz durgun, biraz yorgun, telefonda babasının ağlayan sesine üzülen Efsa...

3 Eylül 2010 Cuma

Çizgiler



Kadın dedi ki...
"Sev beni… Gözümünün kenarında ki çizgilerce!" diye yazmıştım geçenlerde...

Adam dedi ki...
"İnsanın gözündeki çizgiler onun yaşadıklarıdır."

Kadın dedi ki...
"Benim genelde mimiklerimden dolayı oluşmuşlar."

Adam dedi ki...
"Hayat o zaman pandomimdir size..."

Kadın dedi ki...
"Güzel bir tanım :)"


* Güzel bir haftasonu dileyen Efsa..

* Görsel

1 Eylül 2010 Çarşamba

Vukuatlarım



* Benzinlikteki markete gidip dönüşte aynı tip ve renk başka arabaya zınk diye oturuvermek! Sonrada yandaki adama garip garip bakmak!

* 5 yaşındayken 2 kez evden kaçmak...Biri ablamın peşinden okula gideceğim diye... İkincisi babam çikolata vermeyince, kahveye!

* Annem örgü makinesinde istediğim şeyi yapmama izin vermeyince; arkasına oturup, peçeteleri parça parça kopartıp, onlardan ufak top yapıp burnuma tıkmak. Nefes alamayınca kurtarılmak!

* En öne oturup, şoföre parayı uzatıp "şunu uzatır mısınız" demek. Şoförünse dönüp yüzüme gülerek "kime uzatayım" demesi!

* Annem yokken balkon demirlerinin arasına kafamı sokmak, sonrada çıkaramamak. Ama en kötüsü eteğimin üzerindeki kırkayağın varlığı...Çığlıkk!

* Kahkül keseceğim derken, yamuk kesmek. Hal böyle olunca saçımın o kısmını dipten kazımak. Birkaç gün sonra çıkmaya başlayınca... Fondoten dahil bir çok boya maddesi ile ten rengine boyamak!

* Cıvımadan seviyeli şekilde sohbet ettiğim birine "uyanmadıysan dürteyim" diyecekken "uyanmadıysan sürteyim" yazmak. Kim koydu s ve d yi yanyana demek!

* Sevgiliyi arıycam diye, eski genel müdürümü aramak. Gelen seslere istinaden "nerdesin, napıyorsun ki arabada" diye hesap sormak!

* Restoranta girince buharlaşan gözlüklerim sayesinde önümü göremeyip, benim için ayağa kalkan hoşlandığım çocuğun ayağına kapanmak!

* Eleme maçlarımdan birinde hafızamı kaybetmek. Serumu yiyince kendine gelmek. Ama bu sırada "ben bu öküzle mi çıkıyorum" demiş olmak!

* İş yerinde 1.haftamda, tuvaletteyken sular kesilmesi... 2.haftaysa yine tuvalette kapının kulpunun elimde kalması, diğer kolun öbür taraftan düşmesi ve içeride sesimi duyurma çabalamam.

* İlk yol maceramda fırtınaya yakalanmak. Serviste balataları yeni değişen aracımızla 5km elfreni çekili gitmek, en son dumanlar çıktığını anımsamak. 5. Şeritten sağ şeride zorla geçip, dumanlar çıkan araçla benzinliğe yanaşmak ve pompa görevlilerinin bir panikle elinde tüplerle yanıma gelişleri!

* İlk kazamı ayakkabım çamur olmasın diye girdiğim 2 seranın arasında çıkmak için geri geri giderken, seranın açık penceresine vurarak yapmak!

~~~~~~~

* Pazar gün ki sınavda bana dua edin diyen Efsa...

* Ve ayrıca yeni kampanyamız olan "Umut Çocukları Okulda" kampanyamız için desteklerinizi bekliyorum. Konu ile ilgili Birmilyonkalem sitesine göz atabilirsiniz.

* Ve Kitapkolik.net kitap ödüllü yarışma düzenlemiş. Yarışma hakkında ayrıntılı bilgi için buyrun buraya.

* Görsel
Related Posts with Thumbnails

..