2 Ocak 2018 Salı

Mektuplar / aynam'a 1

- “Kendimde seni, sende kendimi görmek… Aynı şeyleri aynı yaşlarda öğrendiğimizi, öğrenmek…

Ne kadar sen gibiyim değil mi? Bir de ben hiçte senin söylediğin gibi değilim! Ancak senin gibiyim!..”



-“Şu aralar içinde bulunduğum halden dolayı, kendime bile yabancı geliyorum. Bir daha asla eskisi gibi olmayacağımı içten içe bilmem de cabası.

Hevesimin son kıyısında parmak uçlarımda durup, bir ileri bir geri sallanıyorum sanki. Çevremde insanlar olsun istiyorum. Ama saçma muhabbetlerini dinlerken, avaz avaz bir durun, bir susun diye bağırmayı istememek istiyorum.

Ve kimsenin sakat bacaklarına sarılmadan yürümek… Tiksiniyorum biliyor musun. Kimsenin bana dokunmasını, gülümsemesini, beni sevmesini istemiyorum. Yaralarıma dokunmasın, uzak kalsın böyle. Kimseyi sevmek de istemiyorum. Hevessizim. Kaybettiğim bu oldu. Kendime yabancıyım bu günlerde.Hala kabullenemiyorum yeni halimi.

Öyle işte..

* Öğreneceği şeyleri kabullenemezse diye korkan kız…”



-“Evrensel kanunların varlığını sorgulayan ya da inanılmaz gelen tesadüflere örnek arayan birileri olduğunda artık seni göstereceğim.

Diyeceğim ki bu kız benim için beş dakikalık biri daha fazlası değil. En fazla bir çay içilecek biri!..

Bu kız benim suratıma tokatlar indiren biri, yazmayı bırakmamın sebebi olacak olan kişi belkide diyeceğim. Ve biliyor musun bunun için seni kimse suçlamayacak.

Yaraların, tek başına duruşun, gidip gelen kararların ve hepsinden önemlisi kendine yabancılaşman konusunda söyleyecek çok şeyim var. Ama biliyor musun? Hiç gerek yok!

…ki sen zaten hepsini biliyor olacaksın.

Bunca konuşan varken söz verir misin benimle aynı şeylere susacağına? Ve en önemlisi benim samimiyetime inanacağına?…”



-“ben şu an kimsenin samimiyetine inanmak istemiyorum. Bu sen olsan dahi. Bir gun gelecek inanmaya hazır hissedeceğim belki. Ama şimdi değil. Yalnız biliyor musun? Seninle susabileceğimi biliyorum. Bu farkındalık nasıl oluyor bilmiyorum, ama sanki sen önüme iki yol koysan, ben senin içinden geçen yolu kendim seçeceğimi biliyormuşum gibi. ”

Dedim…

Onu ilk gördüğümde ilk kez gezmeye İstanbul'a gelmiştim yakın bir arkadaşımla. B’ nin tanıdığı Blogger lardan biriydi. 5 dakika uğrayıp kacacakti. :) ama biz 3 gün beraber gezdik ve dolaştık. (Sonraki 2 yıl boyunca her İstanbul gezimde vazgeçilmezim oldu.)

5 dakikalık bir çay iciminde, kendimizi birbirimizin içinde gördük. Bu garip hissi tarif etmem mümkün değil. Sanki kendimi, kardeşimi, babamı, kaybedip kazandıklarımı, cennetimi onun içinde gördüm. Bizim birbirimize ayna olmamız için 5 dakika yetmisti.

Onunla çok mutlu olabilirdim. İşte… aramızda bir çok ama vardı. En yakin arkadaslarimdan birisi ondan hoşlanıyordu. (Ve ben onun benim bir şekilde kaderim olduğunu, ilk gördüğümde biliyordum.) Bir yıl sonra arkadaşım onu unuttu. Ama bu defa ben tabularima yenik düşüp ailesinin beni istemeyebilecegini düşünüp, tek basima karar aldım ve ondan uzaklaştım. Hep hayatimda biri varmış izlenimi yarattım. Biz birbirimize geç kalmışlık hissinden hiç kurtulamadık. O hazırken ben degildim. Ben hazırken onun evleneceğini öğrendim.

İlk mektup arkadaşıma

Galata kulesine ilk ve tek çıktığım adama selam olsun.

#icsesler
#sevdigimkonusmalar

6 Aralık 2017 Çarşamba

MEKTUPLAR / YALNIZ



Öncelikle belirtmek durumundayım ki, kadınlar ilginç varlıklar.. 
Hem çok benzer, hemde kavram misali kendi içlerinde ayrılıyorlar. Bir çınarın dalları gibiyiz hepimiz, kökenlerimiz aynı sadece. 

Doğum yaptığım sıralarda ısrarla normal doğum olsun diye diretmiştim. Kesilme düşüncesi bana çok itici geliyordu çünkü. Yaklaşık 21 saat hastanede sancı çektim. Bir gün anne olursan o duyguyu anlayacaksın elbette, ama kısaca hiç de kolay bir süreç olmadığını az çok biliyorsundur. O yatakta tek başıma yatarken, kendimi hep şu şekilde motive ettim. "Efsa sen güçlü bir kadınsın, dünyada senden daha zor koşullar altında bir çok kadın bunu yaşıyor, sabret, yaşa, duyduğun acının bile tadını çıkart. Belki bir daha asla yaşayamayabileceğin bir durumla karşı karşıyasın" diyerek söylendim durdum. Beni orada ayakta tutan tek şey yalnız olmadığımı bilmekti. 

Sonraki süreçte, hayat farklı şekilde ayakta kalmamı sağlayacak şeyler sundu bana. Boşandım, kendimce bir çok şey başardım. Sonra ilk kez aşkı iliklerimde hissettim. Birinin zekasına aşık oldum ve bu  "onu o yapan" tüm özelliklerini bastırdı benim için. Tüketmek değilde, sanki bir hazine bulmuştum ve bitirene dek onunla olmalıymışım gibi bir his vardı içimde.. Geriye bakıp düşündüğümde o adamı çok sevdim, ondan hiç vazgeçemedim diyemem. Ama gerek genel kültürü, gerekse davranış ve düşünce biçimi beni benden alıyordu. Yoksa tipi, dokunması yada nasıl seviştiği umurumda değildi. Bu yüzden hiçbir zaman bir beklenti içerisinde değildim ona karşı tam olarak. Benimle olduğu anlarda yalnız benim olmam bana yetiyordu. Fazlasını ara sıra istesem de benim sesimi duymadan uyuyamadığını biliyordum. Süregelen 2 sene boyunca onun beni yanında tutma çabaları, benim ona bir bağımlı gibi yapışıp kalmam, aramıza giren kadınlar ,erkeklerle geçti. 
    
Geçenlerde bir söz yazmıştın. "Kendimden kaçtığımda iki tür insana koşuyorum: onlarda saklandıklarım ve içinde kaybolduklarım." * Sınıflandırma değil elbette söylemek istediğim. Ama sende benim için kelimelerinin içinde kaybolduğum insanlardansın. 

Hayatın karşısında duruşunu, görme biçimini seviyorum ve insanlara verdiğin özeni. Umarım hep böyle güzel kalırsın.. Sen sırf kelimelerinle bende saygı uyandıran ender insanlardan oldun hiç bilmesen de.. Hayatımın iyi gitmeyen bir döneminde seni bulup okuduğum için ve bana yalnız olmadığımı hissettirdiğin için teşekkür ederim. Çünkü insan her ne kadar sevse de, bazen yalnız olmadığını bilmek istiyor.

Güzel kal.. :)



* PHaloe

31 Ekim 2016 Pazartesi

Kampanya / Kaşıkara ilköğretim okulu için destek

Merhabalar,

Aşagıdaki çağrıya destek olabilirseniz cok sevinirim.

"Blogların eski işlevini yitirdiği bir dönemdeyiz. Her şey bir kaç cümlelik kısa mesaj ve twitlere mahkum. Ama Kaşıkara ilköğretim okulu öğrencileri okumak istiyor. Öğretmenleri Mustafa beyin anlatımıyla çocukların ellerindeki tek eğitim materyali "Mustafa Öğretmen"

Eğer Mustafa öğretmen ve öğrencilerine yardımcı olmak isterseniz aşağıda onun yazdıklarına bir göz atın derim.

"Van/ özalp/Kaşıkara köyünde 1. Sınıf okutuyorum kalem,defter,silgi,açacak,boya Vs gibi her türlü kırtasiye malzemesi ve 1.sınıf için uyarıcı materyale ihtiyaç var. Belki sizin çevrenizden yardım etmek isteyen birileri de çıkar ümidiyle yazıyorum.Van Özalp kaşıkara köyü kaşıkara ilkokulu ama Özalp merkez ptt ye gönderseniz oradan alabilirim."

Sizden dileğimiz kendiniz yardım edemeseniz bile, blogunuzda twitter ve facebook hesaplarınızda duyuru yaparak daha çok yardımsevere bu çağrıyı ulaştırmanız. Destek ve yardımlarınızı bekliyoruz.

Saygılarımızla..."



27 Şubat 2014 Perşembe

MEKTUPLAR / GELECEK OLANA




Onlarca kelime uladım bir diğerine. Biriktirdim, türettim, tükettim. Tıpkı hayatlarımıza giren insanlar gibi...

Sana da öyle gelmiyor mu? Sanki dünyada var olan her şey, ölümüne hazırlık olsun diye yaşatılıyor. Bu sırf sistemin bize sunduğu yada çağımızın "tüketim toplumu" olarak adlandırılmasının ötesinde bir ifade sanki...

Önceden yaşlıların ne kadar huysuz olduklarına şaşırırdım. Bu tıpkı annelerimizin "anne olunca anlarsın" sözü gibiydi. Eveveyn olunca anlıyordun. Tahammül sınırının o üst eşiği bir kez aşılınca, giderek huysuzlaşıyoruz yaşımıza başımıza bakmadan, değil mi? Gözlerimiz neden insanlara bu kadar körleşiyor dersin? Her birimizin ödediği bedel diğerlerinin en büyüğü, hep bir sınanma ve kurban halleri...

Ben seninle tüm bunlardan fazlası olmak istiyorum. Yaşadığımı hissetmeyi, keşfedecek yerleri görmeyi, okunacak kitapları okumayı istiyorum. Ben seninle aynı kitap - olay - ev - davranış - kelime üzerine dakikalarca sohbet edebilmek istiyorum.
Sende biliyorsundur: dünyadaki her kadın - erkek bedenimizi uyarabilir. Ama ben, beynimi uyarmanı istiyorum...

Seninle ilgili sana özel bir şeyler var bu dünyada. Tepkilerini merak ediyorum. Kelimelerinin ağzından çıkarken ki vurgularını, sınırlarını, hırslandığın ve konuşmaktan keyif aldığın konuları. hatta sarhoş olduğundaki sözcüklerini yuvarlayışını bilmek istiyorum.

Bunca zaman geçti...
 Kendime ve başka insanlara bir şeyler katabilmek amacıyla sosyoloji okudum.   
Beklediğim tam olarak neydi bilmiyorum. Ama vakti saati gelince hayatıma gireceğine inandım. Bir şekilde öngörülemez ve vazgeçilemez şekilde geleceğin günü bekledim.

Diğer insanlardan çok da farklı beklentilerim yok aslında. Hatta bir parça daha az bile diyebilirim. Senden verebilebileceğinden daha fazlasını istemiyorum ben. Zaman mıdır, yaşanmışlıklar mıdır, adını tam çıkartamıyorum ama beklentilerimizi küçültmeyi öğreniyoruz gün geçtikçe.

Adın alnımın tam ortasına bağdaş kursun istiyorum. Aynı sofrayı bölüşmek, cümlelerini tamamlamak, Sana sevdiğim kitaplardan metinler okumak istiyorum.

Senin elimi tutacağın,
senin nefesimi hissedeceğin,
senin yürüyeceğin yollarda başka adamlar yürümesin.

Bilmelisin ki, koynunda yarınlarım var!


* Belki bu sene bir sürpriz yapabilirim. Zaten martta geldi. :)



Hayatımın Kıyısında Anımsananlar




Gamzelerime bile sığdıramadığım, 
çoğunun hafızasında ufak bir tebessüm bıraktığım aşklar yaşadım.

Biri yanağımı sevdi, bir diğeri saçlarımı.
Evlendiğim adam ellerimi, avuç içlerimi öperdi.
Kokumu severdi...
"Dünyada senden daha güzel kokan kimse olamaz" derdi.

Bir taburedeki dik oturuşumu bile seven adam tanıdım.
Biri şaşkınlıklarımı sevdi, diğeri vücudumun bir noktasını.
Biri huyumu övdü, bir başkası insanlığımı.
Biri parmaklarımı tuttu, bir diğeri tutamadan,
Biri arkadaşım kaldı daha başlamadan..

Duruşumu sevdi bir başkası..
"O kadar asil, güçlü ve gururlu duruyorsun ki, yanındaki adamın sana birkaç beden eksik geldiği, izlenimini yaratıyorsun" demişti.
Hepsi geçti.
Biz gençtik. 
Ben çok şeyden geçemedim.

Ha belki geç, belki de tam vaktinde anladım. 
Ama insanlar; sonuçlarından çekindiği için kimseye ihtiyacı yokmuş gibi davranıyordu. 
Maalesef dil bu!
Yetmiyor anlatmaya!


* Yazılacak çok cümle var. Şimdilik tadımlık olsun diye taslaklardan bir şiir koydum. Kelimeleri toparlayabildiğim an, yeniden buradayım. Özledim...:)






19 Aralık 2012 Çarşamba

Ayrılık Gariptir


"İnsanlar ne istediklerini bildiklerini düşünürler. Ama ne istemediklerini tecrübe ve deneyim sayesinde anlarlar.
Ayrılık bu nedenle, en esaslı değişimlerin başlangıç noktasıdır."

Ayrılık gariptir;
yüzü ona benzeyen insanlar,
ismini taşıyan tabelalar,
pencerelerden yağmur damlası gibi akan kelimeler görürsünüz.

Artık sorulamayan, anlaşılamayan ve cevaplanamayan cümlelerle başbaşasınızdır.
Ayrılık, en çok bu nedenle sarsar insanı.
Bir şey sıkar boğazınızı,
yutkunamazsınız!

Ayrılık gariptir.
İzlerin bir kısmını silmeye çabalarken onu hatırlatmayacak yeni suratlar,  iyiyim maskeleri edinirsiniz.
Kendisine koyduğu kuralların altında ezilen, her insan gibi bakar gözleriniz.
Gözkapaklarınız düşük,
Bakışlarınız uzak!

Bir yanınız ayrı olsanız bile ona sadık kalmak isterken; sadakatinde ihanet barındırdığı düşüncelerle;
başka kollarla,
başka yüzlerle,
başka beyinlerle onu arayarak sevişirsiniz.

Ayrılık gariptir...
Çünkü anlarsınız ki, odadaki eşyaların yerini değiştirir gibi farklı kişilerle yer değiştirilemez insanlar.
Geride bir çizik izi mutlaka kalır.
Ve artık siz, hayatınızı birilerine inanma çabasıyla geçireceksinizdir. 

Aslında her ayrılık 3 kelimede gizlidir;
'peki', 
'zaten', 
'neyse'

Ve bir gün gelir, 
duvarda kalmış bir çividen ibaret olduğunu anlayıp, ayağa kalkar 
ve o çiviyi duvardan söker, atarsınız.


* 2 sene kadar önce bir arkadaşım "böyle susmaya devam edersen guatr olacaksın" demişti. İnsanın içinde kalmışlar gerçekten de sağlığı etkiliyormuş. 
Şu an tiroidimdeki kistlerle uğraşan ve ilk işi konuşmak olan Efsa...









4 Aralık 2012 Salı

Mektuplar / Yanılgı




"Cladius' a işlediği cinayeti, sahneleten Hamlet gibiyim. 
Oluşmasına izin verdiğin eserini ve bedellerini sana izletim.
Bitti. 
Şimdi yolum açık olsun... "

- "Nasılsın?"Lafın gelişi soran her insana "iyiyim" diyorum. Sormadıklarını hissettiklerime ise "eh işte"İyi değilim. Nasıl iyi olunur' u daha tam kavrayamamış öğrenci gibiyim. 
Ayrılık sonra hezimeti yaşıyorum. Yaptıklarını merak ediyorum, onunla tüm konuşmalarımızı okuyorum vs. Sevildiğini hisseden her insan kadar mutluymuşum. 
Oysa şimdilerde mutluluk, farklı bir biçim almaya başladı. Yetinmeyle karışık bir duygu oldu çıktı başıma. 
O da mutluydu...
Bilirdim. 
Bir insanın yanınızda mutlu olup olmadığını anlamanın en güzel yollarından birisi, onun gözbebeklerine bakmaktır. Biyolojik olarak ya mutluluktan, ya korkudan, ya da uyarılma ile büyürler. Bazende sadece hissedersin. Hissettiklerin bocalatır seni.

Sonradan korkan insanlar vardır şu hayatta. Ben de öyleydim. Bir ilişkiye başlamaya cesaret edip, ya yürütemezsek korkusu duyarım. Bir işe başlarken sazanlaşıp, sonradan olabileceklerini kafasında kuran kadınlardan çok da farkım yok aslında. Onunla da böyle oldu. 

Yanlış anlaşılmasın; korktuklarım başıma geldi demiyorum. Sadece hissedip de konduramadıklarım üzer beni en çok. Kadınların bu konulardaki 6. hisleri hep gerçek olmuştur. Erkekler buna kadın kurgusu der o kadar. (Ama çoğunlukla gerçekleşir orası ayrı.)

Unutmamalı ki; gerçek hayatta yanılgılar güzeldir. Size eksikliklerinizi tamamlamanız ve nasıl hareket etmeniz gerektiğine dair yol göstericidirler.
Kızgınım. 

Dün bir adam: "bu kadar sessiz kalmamalısın, sonunda gırtlak kanseri yada guatra yakalanabilirsin" dedi. Haklıydı, belkide içime ata ata başıma bunlar gelebilirdi. Ne zaman üzgün olsam mutlaka sağlıkla sınananlardanım bende.

Aslında onunla yeniden konuşmaktan korkuyorum. Dönmeyi istemesinden, aynı sorunları yaşayabilme ihtimalinden, yeniden güvenememekten... Adını gördüğüm her tabelada onu anımsamaktan usandım. 

Mücadelesiz ve ne istediğini bilmeyen insanlara oldum olası kızmışımdır. Halinden şikayetlenip, tek bir adım bile atmaya cesareti olmayanlara. Siz yolunuzda giderken / başarmak isterken elinizi uluorta bırakıverirler. Nolduğunuzu şaşırırsınız. Tüm umut ettikleriniz, hayalleriniz, planlarınızda o elle bırakılılmıştır çünkü. Güven süpürücüleri en çok sevdiklerimizin arasından çıkar.

Benden öyle davranmamı istediğini hissediyordum. Bende sustum.Çünkü bazen yalnızca sevdiğiniz insanı değil, en yakın arkadaşınızı da kaybetmiş olursunuz.



* Sağlıkla sınanmamayı dileyen ve atanamamış KPSS mağduru Efsa...


Related Posts with Thumbnails

..