Elimi uzatıyorum bir daha. Düşen tanelerinin birini çok arsızca yiyorum. (: Dayanamıyorum bir daha yakalıyorum, tekrar ağzıma atıyorum. Çocuk gibiyim ve herkez çocuk gibi...
Tabiki o büyülü yarım saat geçiyor ve her şey eski haline bürünüyor. Şehir yine mavi oluyor, bir daha kar buralara uğramıyor. Zaten en son 15 yıl önce uğramıştı diyoruz üzgünce... Hiçbir şey olmamış gibi yerimize dönüyoruz; biri ışıkları açıyor, gösteri bitiyor çünkü. Trafik yeniden işlemeye başlıyor. Ama hepimizin suratında aynı ifade, yanaklarımız kızarmış.
Aradan 9 ay geçiyor,. Şehir yine bembeyaz. Ama bu kez çok sesli, herkez evinde, herkez sığınmış, Bu felaketin geçmesini bekler gibi. Şehir maviliğini sabahında kaybetmiş, grilerin egemenliğinde... Akşamına ise beyazların. Dolular yağıyor bu kez. O kadar çok yağıyor ki korkutuyor o görüntü, o ses insanı. Karanlıklardan korkan çocuklar gibiyiz. Bitsin istiyorsun, bitmiyor. Yarım saat geçiyor, 1 saat geçiyor hala yağıyor...ve birden duruyor. Sanki birisi o görüntüyü alıyor yerine farklı bir gökyüzü bırakıyor, biri ışıkları açıyor.
Sokaklar dingin, yorgun, sessiz ve yanlız. Ağaçlar acı çekmiş, boynu bükük duruyor bakılınca. Ertesi gün uyanıyoruz. Sokaklarda hala gecenin eseri. Ağaç parçaları, cam kırıkları ve bunlara bakan insanlar. Bir dolu yağışı bütün bunlara sebep olabilrmi diyoruz içimizden. Kelimeler yetersiz.
Geçen sene bugün kar yağıyor tam da bu saatlerde. Ben karla oynaşıp yerime dönüyorum. En sevdiğim Türkçe şarkıyı koyuyorum msn iletime.
"Bir kar tanesi ol kon dilimin ucuna...."