18 Şubat 2010 Perşembe

Mektuplar / Kapı


"Bir gün kapanan kapıları açmaya cesaret bulduğunda ben o evde seni bekliyor olacağım, ama sen hiç bilmeyeceksin" diye başlamıştı kız, geçmişte bir mektubunda... Şimdi yazdıklarına, bir yenisini daha eklerken; başını, elinin teriyle nemlenmiş sayfadan kaldırıp, odasının kapısına baktı. Görmekle bakmak arasında ki o çizgide, zihninde çağrışımlar birbirini kovalamaya başladı...

Hayatında yürürken teğet geçtiği…
Bazen kolaycacık açılan...
Bazense zorlasa da giremediği...
Başkaları tarafından daha önce girilip kapısı açık kalmış...
Veya kendi kararları ile kapatmış...
İçeride ne var diye eğilip baktığı...
Ve beklediği halde açılmamış kapıları düşündü.

 İlk çıkış kapısını nasıl yaptığını bilemediği bir biçimde yaratmıştı. Çıkmaya ise çoktan cesareti ve hevesi vardı. Çıktığında gayet kalabalık, cıvıl cıvıl ve renkli bir koridorda bulmuştu kendisini. Alışkın olmadığı bu görüntü onu büyülemiş, hep özlemini çektiği bir dünyada var olduğunu zannetmesine sebep olmuştu. Zamanla bu dünyanın onu mutlu etmediğini ve orada ki insanlardan farklı olduğunu anlaması uzun sürmese de, kaçınılmaz bir biçimde onlar gibi olmuştu.

Ama şimdi... Zihni oyunlar oynuyordu bugünlerde ona. Eğilip yazmayı denerken;

"Onlar gibi; başkasını kandırdığını düşünüp, aslında yalnız kendini kandırmak... Evet, tam tanım buydu işte! Geçmişten beri süregelenlerden biri. Defalarca açar gibi yapıp, kapattığı kapıları düşündü. Kendi bencilliğinin içinde hapsolup, bir çemberin içinde sıkışıp kaldığını anladığında ki, kurtulma çabalarını... Başkasının sevgileri ile ruhunu besleyip, kendi sevgisini yalnızca kendine sakladığını sanmıştı. Kimseyi buna değer bulmamıştı. Gerçeği anladığında ise, zor olmuştu tekrar bir çıkış kapısı yaratmak. Çözümün kendini affetmekle olacağını öğrenmek ve aynadaki aksiyle yüzleşmek çok sancılı günlerdi onun için."

 Düşüncelerinden sıyrılıp; devam etmeye çalıştı, mektubuna kaldığı yerden...

Kapıdan çıkınca gördüğü koridor, ona hayatını anlatıyordu aslında. Aydınlık, ferah ve koyu gölgelerden uzak bir yerdi orası... Krem duvar kağıtlarının arasından adım adım ilerledikçe, kendine yaklaştığını görmüştü. Sırayla tüm kapılara dokunmak gelmişti içinden... Bazen kulplarına dokununca elleri yanıyordu, bazen gösterişli bir kapının ardındakileri merak ediyordu...

Adım adım yürürken; yanından geçtiği bir kapının önünde durdu kendiliğinden. Merakla, ürkekçe ve içeriden gelen seslerin tüm çekiliği ile uzattı başını. Baktığında tek görebildiği; kalabalıkların arasında sadece bakışları ile onu sımsıcak sarıveren ve bir anda büyüsüne kapılan bir adamın varlığıydı. Diğerleri gibi tüm neşe dolu görüntülerin içinde hüzün barındıran insanlardan olsa da, farklılığı ilk başta belli oluyordu adamın. Odayı sevmese de, adamı sevdi kadın. Ama "beraber kendilerine ait bir oda yaratalım" dedikçe uzaklaşıyorlardı birbirlerinden. Oyalandı bir müddet daha orada kadın. Sonra onun kapısı, onun odası olmadığını ve adamla kendilerine ait bir oda yaratamayacaklarını idrak ettiğinden beri; adamın varlığı pahasına çıkmak istedi, bu sahte neşeli ortamdan.
Koridorda kendisine eşlik eden o çok sevdiği Evrenin, Özlemin, Arzunun ve Ateşin rengarenk, çerçevesiz tablolarına baka baka devam etti yolunda. Yeni bir kapının eşiğinde daha durup duramayacağını merak ediyordu kendince. Bazen geliyor yürümekten usanıyor, bazen ise koridorda ki güzellikleri fark ediyordu.
Elinde bir anda beliriveren kalemle duvarlara yazılar yazmaya başladı.
Yazdıkça yürüdü... Yürüdükçe büyüdü...

Başka yazıların da tablolarına bakarken ve hala yazmaya devam ederken, yorulduğunu anlayıp oturmaya karar verdi. Aradan ne kadar an geçti bilmiyordu ama bir adam gelip, kendisine sormaya lüzum bile görmeden pat diye yanı başına oturunca; bir kaç hırlı, harlı, tatlı sohbet geçti aralarında. Sonra birden uzattığı bacaklarının üzerine elini koydu adam. Şaşırdı kadın onun bu arsızlığına. Adam elinden tutup: -"Gel" dedi. Kadın tutuşan ellerine ve adama bakıp korkmadan tutarak, yeni bir odaya doğru yürüdü yavaş yavaş...

Bu sefer acelesi yoktu

(noktası olmayan bir mektup yazmaya başladı)



* Bazen gereksiz kırılganlıkların pençesinden kurtulamayan ve fazla ince düşünebilen Efsa...

4 yorum:

beenmaya dedi ki...

noktası olmayan mektuplar ne çok birikti içimde bir bilsen...

Efsa dedi ki...

Ne kadar çok kapı açıldı ve kapandı.

Ne kadar çok başında ve sonunda konulmuş noktaların arasında ki anlarda sıkışıldı.

Sanırım bazı mektuplara bir nokta koymanın zamanı gelmiştir senin içinde.

Damla gibi; akması için birikmeliydi ve artık akmalı sende bile. Eğer yazarsan okumayı dört gözle beklerim bende.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ne güzel bir mektup bu böyle Efsa'cım, özlemişim seni okumayı ama nedense kendi sayfamdaki bağlantımdan ulaşamıyorum yazılarına:((

Efsa dedi ki...

Teşekkür ederim Özlem. Bilmiyorum bağlantılardan kaynaklanıyor olabilir belki, çünkü adres falan değiştirmedim.

Related Posts with Thumbnails

..