şaşkınlıklarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şaşkınlıklarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Aralık 2010 Salı

Benim Bir Arkadaşım...


- Benim bir arkadaşım, minibüste şöföre "benim evden geçiyor mu" diye soran amcaya, en arkadan "seninkini bilmem ama bizim evden geçiyor" diye cevap verdi.
- Benim bir arkadaşımın, evine hırsız giriyor. Polisler parmak izi tespiti yaparken yatak odasının gardolabında yaklaşık 7 ayrı parmak izine rastlıyorlar (evde 2 kişiler sadece). Ama görüntü şu şekilde; o sürdükleri ilaç sayesinde her yer parmak, parmak, parmak, parmak... diye uzayıp gidiyor. :)) Bizim kız utancından polislere bakamıyor bir an.
- Benim bir arkadaşım, her gün kahvaltısını çokoprens ile yapıyor.
- Benim bir arkadaşım, gittiği heryerden izin alarak bişiyler aşırıyor. Biz buna gönül rızası ile hırsızlık diyoruz.
- Benim bir arkadaşım, karsının çantasında prezarvatif buluyor ve hali ile köpürüyor. Karısı zor açıklıyor bunu sağlık ocağından ücretsiz diye aldığını...
- Bir arkadaşım, gece içip içip dalga geçmek için beni arayacakken, aynı isimdeki eski sevgilisini arıyor. Kız bunun yüzüne kapatıncada, tekrar tekrar "sen yüzüme nasıl kapatırsın" şeklinde defalarca arıyor.
- Benim bir arkadaşım, kardeşinin olumsuz yaptığı her eyleminde, kendisine tencere kapağını uzatıp: "bu da sana kapak olsun" diyor.
- Benim bir arkadaşım, bazen benim adıma hoşlandığım adamı takipliyor.
- Benim bir arkadaşım, denize girdiğinde her yerinin göründüğünden rahatsız olup mayosunu o kadar çok çekiştiriyor ki, daha çok dikkat çektiğinin bilincinde olamıyor.
- Benim bir arkadaşımın, her sabah uyandığında tırnakları etine yapışmış oluyor. Öğlene doğru düzgün bir hal alıyor.
- Benim bir arkadaşım, dans esnasında birden dalıp gidiyor.
- Benim bir arkadaşım, kendini öldürmek için sinek ilacını kullanıyor. Ama kendini öldürmek isterken aynı zamanda gözleri kör olmasın diye; sinek ilacını önce karşıya sıkıyor, sonra sıktığı yere koştururak içine çekiyor. :)))
- Benim bir arkadaşım, eşiyle sevişirken kayınvalidesi kapıyı kendine özel yaptırdığı anahtarla açıp bunları basıyor.
- Benim bir arkadaşımın oğlu, bana dönerek kızım için "kızınızda pek hanımmış, usluymuş" diye övüyor.
- Benim bir arkadaşım, karşısındakinin uzattığı veya yedirdiği her yiyeceğin hesabını tutuyor. Sonra gerekirse tane tane veriyor.
- Benim bir arkadaşım, Gittiği evden hiçbir şey yemiyor. Ekmeğini bile kendisi yapıyor.
- Benim bir arkadaşımın annesi, 55 yaşındayken, anne babasını mahkemeye vererek adını değiştirdi.

* Bu "benim bir arkadaşım" serisini sevgili Pippi Haşmet yaptı. Ondan esinlenerek hazırlanmıştır. :) Güzel bir hafta dileyen Efsa...

* Görsel

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Gaflarım 4


Efendim bir seriye daha hoşgeldiniz...

Geçtiğimiz haftalarda babamın bir arkadaşını şehir merkezine ve bezelyeyi de babaannesine bırakmak için yola çıktım. Bezelye arabanın arka koltuğunda otururken bir çocuk mağazası gördü ve
- "aaa anne bak bücürük" dedi,
O an algıladığım şeyin etkisiyle  kızıma dönüp;
- "ne dürrük mü" diye sordum. :))
Sonra arabada ki adamı anımsayıp, yerimde sındım tabir-i caizse. Adama gayet tebiyeli yetişmiş bir kız izlenimi uyandırmıştım oysa ki...


Yine geçen hafta iş yerinde arkadaşa bir şarkı istemek için yazdım. Ardından kendisi bana "yoğunum Efsa" diye yazdı. Ama ben tuttum bunu yorgunum olarak okudum ve başladım bir heyecanla "aa neden yorgunsun, noldu bişiy mi oldu" diye lafı uzatmaya. Sonradan okuduğumu anlayınca. birde özür için bir sürü şey yazdım. Zaten o da bu hallerimi kanıksamış olacak ki. Sadece "ilahi Efsa" dedi :)))


Perşembe günü odanın diğer ucunda odası bulunan bölge müdürüm hapşurdu. "çok yaşayın, iyi yaşaın, bizi de görün" dedim kısık sesle. Ama duydu. Ben yine masamda gülümseyerek sındım...


* Etrafındakileri birazcık gülümsetmeye çalışan ve yeni gaflarla görüşmek üzere diyen Efsa...

* Görsel

14 Nisan 2010 Çarşamba

Gaflarım ve Şaşkınlıklarım 3



Geçenlerde öğlen vakti eski genel müdürüm telefonla arayıp, hal hatır sordu sağ olsun. Bir öğlen yemeği için sözleşip kapattık telefonlarımızı. Buraya kadar her şey iyi hoştu. Akşamüzeri işten çıkınca sevgilimi aramak için gayri ihtiyari son aranan numarayı tıkladım… Ve olan oldu…

Sen sevgiliyi arayacağım diye eski genel müdürü ara!!
Üzerine duyduğun araç seslerine istinaden “nerdesin, napıyorsun” falan diye sor!!

Şimdi birinin soyadı ile diğerinin adı aynı olunca ve ben en son aramalarda genelde sevgilimi arayınca; son arama ondadır diyerek bastım. Araba seslerinden de bir şey duyulmayınca ilk seste algılayamadım. İkinci kelimesindeki şokla telefona bakmamla, özürlerim havada uçuştu. (Savunma içgüdüsünde ki Efsa)

Hali ile adam dalgaya vurdu. Bolca kahkahanın arkasından “76 yaşındayım kızım, bankadan beni arayıp, bilmem ne hanımla mı görüşüyorum diye soruyorlar adımdan dolayı. O yüzden sorun değil, ilk sen değilsin” dedi. Teselli etti :))

~~~~~~~

İkinci olayım şaşkınlık üzerine. Bir keresinde delinin biri trafik ışığında beklerken önüme X şeklinde kollar bacaklar açık zıplayıp:
- “devlet gibi hatunsun maşallah” demişti.

Bu seferde de minibüs bekliyordum. O sırada arkadaşım telefonla arayınca tam telefonu açmamla birlikte, arkamdan birinin omuzlarıma ellerini koyup yanağımı öpmesi bir oldu.

Neye uğradığımı şaşırmayı bırakın o an telefonda da konuşuyorum ya, istifimi bozamadım.

Bir şey yapsam, bir şeyler desem nolcak, adam deli. Al başına belayı Efsa boşver dedim içimden. Allah tan ifadesi, giyimi düzgündü de içim bir parça rahatladı. (teselli arayan Efsa)

Sonrasında şaşkınlığım geçince bir gülme geldi. Yan tarafımda duran taksicilere dönüp, el kol işareti ile “bu neydi şimdi” dedim. Onlarda yine el kol hareketi ile “boşver deli o deli” dediler.

Yalnız delinin önüme geçip yüzüme baktığında neden “aaaa” sesi çıkardığı hakkında hiçbir fikrim yok.



* Mahçup mahçup gülümseyen, şaşkın Efsa…

11 Şubat 2010 Perşembe

Gaflar Ve Sakarlıklar Bölüm Bilmemkaç...



* Arkadaşım:
xxxxxx bana da binlerce soru yollamış
hiçbirine yanıt vermedim

Ben:
o da verme dedi tanımadıklarına

Arkadaşım:
:D
akhsşfksbfşbşkbvg
o da verme dedi tanımadıklarına
tekrar oku yazdığını

Ben:
ahahahaha
tanıdıklara vereceğim bundan sonra
ahahahahahaa
koptum

Arkadaşım:
kendi kendime gülüyorum burdaaa

Ben:
sende tanımadıklarına verme tamam mı
:)))))))
benim gibi

Arkadaşım:
tamam apla
tamam manukyan
ahahahaha

~~~~~~~
Ben:
yalnız o inşallah azmaz
ayy yazmaz
ahahahahah

Arkadaşım:
puhahahahahaaahaaahhahahahahah

Ben:
gaflar serisi 15467431312.....

Arkadaşım:
ahahahaah

Ben:
bunları not alamam lazım benim
baya biriktiler

Arkadaşım:
azmaması mümkün değil
hahahahaha

~~~~~~~

* Ben:
ayyy bir gün
ilk tek başına çıkışımda
fırtınaya denk geldim
şans işte
ama bendeniz şaşkın
şeyini çekili unut
böyle 5 km falan git

O:
neyini el freni sanırım :)

Ben:
arabadan gıcır gıcır ses geliyor
evet el freni
:))))))
of yaaa
~~~~~~~~

* İş yerimiz yeni yapılan bir iş merkezi. Hali ile henüz katların çoğu boş. Her şey yeni ve boya kokuyor. Beni uzun süredir okuyanlar bilir, tuvalet maceralarım çoktur. Yine böyle bir olayın beni bulması kaçınılmazdı sanırım :)) 

- İlk hafta: ben tuvalette iken sular kesildi

- İkinci hafta: ben tuvalette iken kapının kulpu elimde kaldı, diğer kulp ve vida kapının dışından aşağıya düştü. Ben içeride mahsur kaldım. :))) Allah tan kapının karşısında mutfak vardı da beni duydular. Şimdi her girişimde elimde cep telefonumla giriyorum tuvalete...

~~~~~~~

* Son olarak geçenlerde oturduğum sandalyeden düştüm. :) Olay şöyle gelişti. Sandalyeden ayaklarım sandalyenin bacaklarında iken kasaya doğru usp yi takmak için eğildim. Taktım ama o sırada önde fazla ağır basmış olacağım ki düşer gibi oldum. Düşmeyeyim diye elimde telefonla sehpaya tutunmaya çalışırken kasa kablodan dolayı üzerime geldi. Onu ittim, kendimi dengeledim. Oh bitti şükür, ucuz atlattım derken... Sen kafayı kaldırmamla masanın altına vurmam bir oldu. 
Masanın altından elimde kablo, kafamı vurmuş, nefes nefes bir ben olarak tek parça çıkmayı becerdim. :)))
Allah koruyor... 


* Kendi hali ile dalga geçip, kıkırdayan Efsa :) 

14 Kasım 2009 Cumartesi

Gaflarım ve Şaşkınlıklarım 2


* Aslında tüm bu gaflarıma çok küçük yaşta başlamışım. İlk Antalya ya taşındığımızda O zaman ki köle isaura (böyle mi yazılıyordu) dizisinden etkilenmiş olsam gerek. Gemiden inen zencilere bakıp;
- "aaaaa anne kölelere bak" demişim.

* Yine bir keresinde dolmuşa bindim. Yer olmadığı için şöförün arkasına oturmak zorunda kaldım. Normalde hep ortalarda bir yere denk gelirim. Ama ben ne yaptım?
Şöföre parayı uzatıp:
- "Şunu uzatırmısınız" dedim. O da arkaya doğru üşenmedi döndü ve:
- "Kime uzatayım" dedi. :))))


* Arkadaşın biri ile vedalaşırken o bana
- "Görüşmek üzere" dedi.
Bense "Allahaıslarladık" diyeceğime
- "Allah göstermesin" dedim...

* Yine geçenlerde arkadaşın birisi ile bıdır bıdır tartıştık.
- "git şimdi" dedi.
Ama bunu öyle bir tonda söyledi ki (yazarken nasıl söylüyorsa) kızdım biran.
- "ne demek gir şimdi,emir kipinde kullanma o sözcüğü" dedim.

* Birde bir gün birisi size beklenti içerisinde
- "Ne düşünüyorsun?" derse; ona sakın:
- "Hitlerin nasıl öldüğünü ve magnum yemeyi düşünüyorum" demeyin... Ayıp oluyo

* Yeni iş yerimde 3, gün... İş yerinin tuvaletine girilir. Oturmadan sifon bir alışkanlıkla çekilir. Sonra tekrar sifonu çekmek isterken bir bakılır ki; sular kesiktir. Acaba lavaboda ki boruda su kalmışmıdır ki diye düşünülür. Ama borunun içindeki su acayip sesler çıkartarak fışkırır ve Efsanın üzerini sular içinde bırakır. Sonra Mutfak personelinin şaşkın bakışları arasında bir sürahi kapılır ve su taşınır. İşin kötüsü ikinci bir sürahiye daha ihtiyaç duyulunca hanımkızımız ister istemez kahkahalarını engelleyemez.

@ Şaşkın Efsanın diğer gaflarına buradan ulaşabilirsiniz... :)) Dumur anlarına ise arattırarak ulaşın. link vermeye zamanım kalmadı. :)) İstanbul da olacağım . :))))

26 Ekim 2009 Pazartesi

Bir Cumartesi Jesti

Cumartesi sabah ablamın iş yerine gidene dek arabayı o kullandı. Ardından ben ticaret odasına gittim, derslere girdim derken, öğlen yemek için arabayı çalıştırmayı denediğimde çalışmadı meret. Meğer ablamın sabahın 9 unda farları yakma alışkanlığı varmış. Bende de olmayınca ve geç kalınca apar topar indiğimden bip bip sesini kapı sesi olarak algılayıp fırlamıştım. (kontrol etmediğim ve çıkan sesi alelacele iplemediğim için suç bende yani)

Sevgili akümüzün şarjı sizlere ömür...

Hemen aklıma kaskodan asistans hizmetleri geldi. Ama çekiciyi bekleyecek, takip edecek, telefonlarına cevap verecek imkanım yoktu, sınava girecektim. Allahtan akü olduğunu fark etmem ile ara kablosu aramam bir oldu. Oradaki güvenlikten mola zamanında yardım istedim.

O sırada aklıma yan taraftaki benzinlikten belki bir şeyler çıkar diyerek gittim. Markete girdim, durumu anlattım. Tam şarj olması gerektiğini açıklarken yan tarafımda ödeme için bekleyen adamın telefonda konuşan sesi ile yüzüm ayçiçeği gibi adama döndü. Adamın konuşma şu şekilde:

- XXXXX, sende şarj kablosu var mı? Bizim araçlardan birisini göndersene ticaret odasına, orada seni?. (burada dönüp bana bakarak)

- Efsa.

- Efsa hanım bekliyor olacak.

- Güvenliğin orada olacağım.

- Güvenliğin orada. Tamam bekliyoruz. (telefon kapatılır)

Ben teşekkür ettim ve yürüdüm.

2 Dakika geçmeden oraya geldi ve:

- Efsa hanım, benim gitmem lazım ama merak etmeyin boşuna beklemiyorsunuz demek için geldim. Ben şuşuşu firmanın bölge şefiyim, gelecek arkadaşlarda şuşuşu lojistik firmasından gelecekler.

- Tamam teşekkür ederim tekrar.

5 dakika geçti bir kamyonet geldi... Ama aracın kablosuna yetişmedi. otomatik vites olunca yerinden kımıldayamadı. Ekstra kablo istediler telefonla. 2. araç da bir beş dakika içerisinde geldi. Kablolar uzatıldı. Yan taraftaki aracın sahibini buldum, çektirdik falan derken; hopp bu adam tekrar geldi.

- Kusura bakmayın Efsa hanım, arkadaşımı almam gerekti yoksa sizi yalnız bırakmazdım.

- Yok lafımı olur. Arkadaşlar yardımcı oluyorlar zaten. dedim.

Ama ben bu arada çok paspaldım, makyajsızdım, sınav stresi içindeydim, 2 gündür seminerden seminere girmiştim, saçlarım bile ayrı telden çalıyordu. Adamın bu jestine karşılık hiçbir görselliğim yoktu diyebilirim. Hani adam bunu düşünüyordu da yardım etti desem...

Neyse adam en son kartını verdi. Bende tekrar teşekkür ettim ve gittim. Şimdi ufak bir maille teşekkür etmeyi düşünüyorum. Hiç başıma böyle bir jest denk gelmemişti. Ablama anlattığımda bolca gülümsetti bizi, çünkü çalıştığı firma büyük bir firma ve lastikleri bizim iş yerinde değiştiriyorlar. :))

* Resim

* Çalışamadığı halde sınavı güzel geçen Efsa... :))) (Henüz sonuçlar açıklanmadı ama, kötü geçseydi bir sonraki sınav 3 yıl sonra olacağından 3,5 atacaktım)

28 Eylül 2009 Pazartesi

Dumur Anlarım 3



    • Bir kozmetik merkezinin içindeyim. Alacaklarımızı aldık çıkacağız. Kasadan geçtim, önümdeki kişi otomatik açılıp kapıdan geçti, bende geçerim diye hesapladım. Ama geçemedim. Kapı beni görmeyip, zaten ufak tefek olan burnuma pısss sesi ile kapandı. O yeniden açılana dek, burnum kanamaya başlamıştı bile. :)))
    • Geçtiğimiz yaz moralimin bozuk olduğu bir sabah kaldırımda karşıdan karşıya geçmek için trafik lambalarını beklerken, maksimum reklamlarında ki gibi ellerini yana açıp aniden önüme zıplayan adam bana: "Devlet gibi hatunsun, maşallahh" demişti... Bende "hiiiyhhhhh" dedim, hızlı adımlarla uzaklaşmıştım. :))))))
    • 2 Hafta önce akşam dans kursundan sonra eve arka kapıdan bir heyecanla girip, ablama seslendim "abla xx abi (sevgilisi) de yurtdışına gidince sende tangoya gelsene" demek isterken, "abla xx abi de..." dedim kalakaldım. "eeeeee" dedi xx abi koltuktan gülümseyerek... Kıvırıncaya dek akla karayı seçti beynim...
    • Yine bir gün arkadaşımda kaldım. Onun evi de şehrin işlek bir caddesinde. Biz tıngır mıngır yürürken sen benim topuk kırıl. Ama öyle böyle değil, Bildiğin o 3-4 cm lik topuk orada kaldı. Ufak bir sendelemeden sonra, arkamızdaki topuk parçasına baka baka, gülerek ama almaya ikimizin de cesareti olmayarak devam ettik. Hemen en yakın ucuz bir ayakkabıcıya attık kendimizi. Ertesi gün olduğunda yine aynı yerden geçiyoruz. Geçmeden önce de yine dalgasını geçtik acaba biri görmüş müdür, bilmem ne diye. Sabahın erken saatleri olduğu için güvendik bir şekilde. Olay mahallinden 5-6 adım geçtikten sonra, adamın biri arkamızdan seslendi:

    - "Pardon bakar mısınız... Pardonnnnn... Dün topuğunuzu düşüren sizdiniz sanırım, buyrun topuğunuz, bir tamirciye götürürseniz yapılabilir" dedi...

    Kırık topuğu gülmekle ağlamak arasında bir modla adamın ellerinden aldım... Adam ayakkabıcıydı...

    • Lise zamanlarında okula giderken, otobüsün arka koltuğuna oturduk arkadaşlarla. Ben tam orta tarafa denk geldim. Ama tutunacak bir gram demir olmadığından, ani frenle kendimi öne doğru giderken bulmam bir oldu. Arka koltuklardan en yakınına tutunarak durabildim.
    • Büyük bir alışveriş merkezinin yemek bölümünde B. ile oturuyoruz. O zamanlar dondurmaların üzerindeki kaşıkları, katlanabilen plastik bişiydi. Ben avucumdaki kutudan bir kaşık alıp yiyecekken... sen kaşığın bir kapanası gelsin... Suratımın dondurmaya bulanmasına mı gülsek, yoksa bunu temizleyecek bir peçetemizin olmayışına mı ağlasak bilemedik. Bir sürü insanın arasından bir melaike çıktı da bana peçete verdi temizleyebildim.
    • İçi çay dolu bir demliğin kapağı ben üzerine tutunup elimi ısıtırken birden bire demliğin içine giriverdi. Tabi kapağın ardından da benim el... Elimi çekeyim derken çayın bir miktarını döktüm üstüme ve sobaya. Soba söner gibi oldu, bir sürü duman çıktı. Sonra kapağı çıkartayım derken, beceremedim. O nasıl olduğunu anlamadığım şekilde demliğin içine giren kapak, şimdi çıkmıyor.. Annem babam uğraştı yine çıkmadı. Ama hepimizin üstü başı çay oldu.
    • Küçükken balkon demirlerinin arasına kafamı sokmuş, sonra da çıkartamamıştım. Annemler beni öyle bulana kadar balkon demirlerinin arasında melendim resmen. Bu da yetmezmiş gibi eteğimin üstümde bir kırk ayak gezinmeye başlamıştı.

    Resim alıntı

    Daha önceki dumur anımşurada ve şurada

18 Ağustos 2009 Salı

Gaflarım



Aklıma son zamanlarda yaptığım yada yazarken aklıma gelen gaflarım geldi de gülümsedim kendi kendime. :) Şmdilik bu kadar anımsadım idare edin. Belki hatırladıkça gelir.

  • 4 harfli isimler diyeceğime 4 haneli isimler dedim. Karşımdaki olmadı mezraa isimleri diyelim diye dalga geçmişti :)))

  • Pasomu kaybettim diyen arkadaşımın yazdığını, ben pasaportumu kaybettim diye okudum. Buna istinadende hemen "polise git bildir" dedim. Birde hemen git, acele et diye de mesaj üstüne mesaj yazdım. :)

  • Yine geçenlerde bir arkadaşıma "uyanmadıysan dürteyim" demek isterken, "uyanmadıysan sürteyim" dedim. Sonra o kadar utandım ki, kızardığımı hissettim... Allah tan cevap gelmedi uyanmamış diye sevindim. S ve D harfleri neden yanyana ki! Hıh... (öğleden sonra az dalga geçilmedi tabi ki) :)

  • "Üniversitede bazılarının hocalara yaranmak için" diyecekken.... "Üniversite de bazı hocalara yalanmak için" dedim. (olay koptu) :)


  • iki sade kahve yerine, müşterinin önünde iki sahte kahve demiştim.

Genel olarak benim ezber ve şeye şey yetiştirircesine yazmamdan dolayı şu tarz olaylar çok oluyor:

düşüm
süştüm
ayyy yazamadım
düştüm


Öhöm: Şaşkın efsa :)


Resim alıntıdır.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Bugün güzel bir gün



  • Bu bir kadın bir erkek dizisini kaç kişi izliyor bilmiyorum ama. Bugün facebookta gördüm bir bölümünden ufak bir kesiti. Dayanamadım buraya da koyayım dedim. Bu nimet mi - lanet mi olduğunu çözemediğim yetenek (dolaylı yoldan anlama-anlatma) bütün kadınlarda var sanırım. Bir çok bölümü çok güzel konduruyor kadına da erkeğe de, ama bu bölüm çok hoşuma gitti siz de izleyin istedim. (En alta ekledim... umarım görüntülenir. olmadı link bu.)

  • Birde ben senelerdir tek bir soru çözmediğim halde, hatta bu bilgilerle kazanamam herhalde dediğim halde... Üniversiteyi kazanmışım. 145 tutturamam bu bilgilerle derken, 264 almışım. Hayır bilseydim çalışırdım, 10 soru çözsem karımaymış baksanıza. Bende nasılsa bu sene kazanamam, seneye hazırlanıp en azından boş durmam diyordum. O zamanda AÖF den devam ederimdi amacım. Şimdi istersem okula bile gidebileceğim bir puanım var. İş saatleri akşam okullarına denk gelmiyor diye biliyorum. Abim saat 3 de başlayabiliyor bazıları dedi. Öyle olsa oradan devam edecektim. Bakalım düşüneceğim artık. Ama şaşırdım, birde cidden 10 yıl geçti ben hiç test denen meretin T sini çözmeyeli. Var anasını ahahaha modunda bir haber oldu benim için.

  • İşin güzeli ise 2009 yapılacaklar listemde bir hedefim daha gerçekleşti. O kadar az madde kaldı ki, kalanların çoğu da duygusal şeylerle düzeltmem gerekenler... Bu yönümü seviyorum, ertelemiyorum gerçekten istediğim şeyleri. Eninde sonunda gerçekleşiyor. Hırsımın olması beni bu yönde olumlu etkiliyor.

Bugün güzel bir gün... ve işte beğendiğim video...



resim alıntı

20 Nisan 2009 Pazartesi

Hala Şaşırıyorum...!

  • Birisi benim için bir şey yapmaya çalıştığında,

  • Bir kadının oje sürerken ki ciddiyetine,

  • Toplumumuzun takıntılarına,

  • Bazı huylarımın geri dönülmez olduğuna,

  • Kendini bir bok sananlara ve birde vazgeçilemez olduklarına inananlara,

  • Kendimi bitkin hissettiğimde beni güldürmeyi başaranlara,

  • Erkeklerin umursamazlıklarına,

  • Kadınların -en çokta kendimin- ilgi beklentisine,

  • Dokunuşların mucizelerine,

  • Ya bunu bende düşünmüştüm / yada neden daha önce düşünemedim diyebilmeme,

  • Anneme...!,

  • Et yemeklerini bu kadar çok sevebilmeme,

  • Saçma bahaneler öne sürülmesine,

  • İnsanların kaçan kovalanır mantığına,

  • Namusu beyinde aramayanlara,

  • İhtiyacın olan birşeyde hiç beklemediğin yerden gelen yardıma,

  • Hala olaylarda önce art niyet aramayan kendime,

  • 2 aydır çabalayıp, hala adımı değiştiremediğim Facebooka,

  • Anne babamın yaşlandıkça değişmesine,

  • Ayda bir görme ile ben babalığı yapıyorum diyen eski eşime,

  • Toplumumuzdaki şahısların,kendinden başkasını "öteki" olarak görüp, yapıştırdığı etiketlemeye,

  • Hala şuradakilere...

resim

21 Mart 2009 Cumartesi

Şaşırıyorum...!

Sevdiğin bir insanın nasıl bu kadar güzel kokabildiğine,
Yeşil eriğin neden bu kadar güzel bir meyve olabildiğine,
Birde mevsiminde çıkan meyveye "aaa ciddimi gelmiş mi pazara" diyebilen kendime :)
El işçiliği güzel olanlara,
Babamın bu yaşında hala nasıl bu kadar güçlü olabildiğine,
X kişi ne çok şey biliyor? Hafızası ne kadar güçlüymüş? dediğim herkese,
Bebeğimin hareketlerine ve b
ir çocuğun bilmiş konuşmasına,
Fıkra anlatabilenlere,
Tiyatroda rollerin nasıl bu kadar uyumlu dağılımına,
Televizyonun nasıl gösterdiğine,

Bir erkeğin elinin arasında elimin kaybolmasına, Uçağın uçabilmesine,
Resimlerde çoğu zaman güzel çıkabilmeme,
Ama bezelyenin çıkamamasına,
Hazır cevap kişilerin nasıl bu kadar çabuk düşünebildiğine,
Annemin her iki elini birden mükemmel kullaşına,
Birinin yanağını öptüğümde, neden onu bir taraftan kokladığıma,
Bazen gülümsemenin bir çikolatada saklı olduğuna,
İçimdeki büyümek istemeyen kıza,
Her zaman gülümseyebilmeme,
Çiçek seven kadınlara,
Öküz gibi yiyip kilo almayanlara,
Sevgilisine otu boku aldıran kadınlara,
Kirpiklerimin bu kadar çok dökülmesine,
Beni incitenlerin başına sürekli bir şeyler gelmesine,

vs. vs. şaşkınlığı yaşayan bir insanım. Şaşırmak güzeldir. :Pp

17 Mart 2009 Salı

Dumur Anlarım


Bugün de kediye kafa atan farenin yazdıklarını okuyunca dayanamadım, bende yazmak istedim. Sizlerde azıcık gülümsersiniz belki hafta başında.


Birgün arkadaşlarımdan biri geldi aldı beni. Diğerleri ile buluşup, denize gidicez. Ama geç kaldığımız için koştur koştur bindim araca. Normalde huyumdur: her bindiğim aracın plakasına bakıp da biniyorum nedense. (Sanırım işimle alakalı olduğundan) O günde bakmadan bindim. Sadece simsiyah bir araç işte. Kakara kikiri malzemeleri ala ala gidiyoruz. Diğer arkadaşlar çoktan gitmiş. Biz ise geç kaldık ya birazda alelacele tamalanıyor herşey.


Bir benzinciye uğradık. Aramızdan ikisi markete gitti, bende tuvalete gidicem. (hıı hıı yine tuvalet) gittim. Aracı kullananda benzin alıyor. Benim işim bitti, bıraktığım yerdeki siyah arabaya geçtim, yerime oturdum. Ama ortalık çok sessiz ve baktım ayaklarımın dibine koyduğum poşet yok. Allah Allah diyede beynimden geçiyor düşünceler. Tam sormak için bir döndüm...

- poş........... diyebildim sadece. Kelimenin devamı gelemedi.
(Allah' ım sana geliyorum dediğim anlardan biridir buda.)

Ulan yanda farklı bir yüz var. Sürücü yerinde başka bir adam oturuyo. :)))) ilk saflıkla böyle düşündüm. Ben yanlış arabaya binmedim yaniiii. :P


Noluyor ya dememe kalmadan adam:

- "sen kimsin be" dedi. Bende kekelemeye başladım.

- "Ben... şey... yanlış oldu herhalde... kusura bakmayın..."


Ama apar topar bir inişim var göreceksiniz. Meğer bizim salak arkadaş, benzini almış, kenara parketmiş. Sonra tesadüfe bak ki; aynı dizayn, siyah renkli bir araba, aynı pompaya yanaşmış. Ben saf da o araca tüneyivermişim...!


Arkadaşlarda uzaktan bakıp bakıp gülüyorlar hainler. Halimde gülünmeyecek gibi değil hani. Bende gülüyorum. (:. manyak arabayı niye çektin, ben ne bileyim, araç orada olacak sanıyorum, vırt zırt bir ton saydım çocuğa. Gülmekten de kızamıyorum. Ama o gün hep benim mevzu aklımıza gelip durdukça güldük.


13 Mart 2009 Cuma

Bazen kendimi bile aşıyorum bu konuda...

Ne boktan mevzudur bitmek bilmedi ama, ben mi bahtsızım bu konuda onu da anlayabilmiş değilim. Tuvalette başıma gelmeyen kalmıyo benim.

* Mutlaka gireceğim saatte sıra oluyor... Özellikle alışveriş merkezlerinde... ve yine özellikle bezelyenin tuvaleti varsa çok daha zor oluyor. Zaten kocaman yerde at koşturur gibi tuvaletin yerini arıyoruz dört dönerek. Buldum diye sevinmeye kalmadan, hoopp sıraya giriyoruz. İtiraz etmek istiyorum. Emzirme odası gibi çocuk tuvaleti yapsınlar istiyorum...!

* Bir sonraki olabilir durumumuzsa; olay mekanın sensörlü olduğu yerlerde, siz tuvalette iken ışıkların sönmesidir. Noluyo ya demeye kalmadan, oturur halde, o ışığın tekrar yanması için, bilumum ayak uzatma, kol sallama, ben buradayım dercesine tavana bakma eğilimi gösterebiliyorsunuz...! Salak sensör ancak o zaman anlar sizin hala orada oturdugunuzu...! (annem aklıma geldi bu kısmı yazarken, elektrikler kesildiğinde ben mumu istediğimde: "napcan nakış mı işliycen, yap gel işte" demişti bana :))) ) Yine bir itiraz noktası; sensörleri sevmiyorum veya sürelerini uzatsınlar istiyorum. Elime geçse ben uzatacağım o düğmeyi çevirip ama hep yüksek yere koyuyorlar.

* Tuvalet kağıdının ucunu bulmak için; genelde kendisine 2-3 tur attırıyorum. En sonunda bulduğumda ise bu sefer kopmuyor meret. Zaten çoğu yerde kağıt havludan farklı da olmuyor bunların. Koparmak için uğraşıyorsun ya, bazende benim çekmemle birlikte (yan tarafı açıksa) yere yayılması bir oluyor...! Birde yerden onu toparlamaya çalışıp duruyorsun...!

* Ellerime sıvı sabunu aldığımda, musluğun altında elimi yine sallar pozisyonda ileri / geri oynatıp, kol kıvırdığımı bile biliyorum... ki musluktan su aksın... Akar mı? akmaz tabiki... Sonra da niyeyse elimde sıvı sabunu da dökmemek için uğraşıp, lavabo lavabo geziyorum...!

* Şu vuuvvvvvv yaparak çalışan ve hava üfleyen, sensörlü aletten ayrıca nefret ediyorum. Ne elini kuruttukları var, nede uzun süre çalışıyorlar. İkide bir sürekli elini ileri geri oynatıp durur, dans ettiriyorsun...! Gözlerinde alete odaklanmış olur bu arada, sanki ona hain bakışlar attığında hissedecek...!
* Bunun bir de havlu kağıt modeli var. Yine elini o kırmızı ışığın çevresinde sallarsın, sallarsın, tınmaz bile. Seni hiç kale bile almadığı olabilir yani. Ama yanından geçme gafletinde bulun hemen ııııvvvvv diye bir sesle seni korkutur...!
* Eğer yine bazı yerlerde çok sıra varsa, erkekler tuvaleti "beni kullanabilirsin" dercesine göz kırpar size. İç ses de; hemen karşılık verir bu bakışa...
- kızım gir işte kim görecek.
- delimisin ya, ya biri geliverir, görürler
- ya görseler de bir daha karşılaşacağın meşhul olan insanlar onlar.
- olsun ben yapamam, hem pistir şimdi orası.
- ya daha sabah saati, yeni temizlenmiştir
- ya oranın da ışığı yanmıyorsa, ya kapım zorlanırsa
- dene... dene... dene... diye diye gittikçe kısıldı iç ses.
Sonuçta girmezsiniz. Haa cesareti olanlar olmuş olabilir. Zira ben bir kere, girdiğim iddaa üzerine denedim, ama kadınlar tuvaletine şükrettim. Emin olun daha temiziz. Özellikle restoranlarda...
* İçimde o kadar çok yazma hevesi var ki bugünlerde, kendimi durduramıyorum... :) Yarın tatil olanlara en derin, güzel anlamlı, kıskanç bakışlarımı yolluyorum. :))
Related Posts with Thumbnails

..