tuvalet yazıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tuvalet yazıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Kasım 2009 Salı

An' lar


Uçak...
Yanımda yüzü maskeli kokoş bir kadın. Siyahlar içinde. Suratının görülebilen kısmından burada olmaktan nefret ettiği çok belli. Lütfedip kalkıyor, kalkarken kemerini çözüyor, çantasını benim oturacağım orta koltuğa bırakıyor. Hiç istifimi bozmadan ona kendi bakışları ile karşılık veriyorum ve çantasını almadan koltuğa yanaşmıyorum bile. Aramızdaki soğuk savaşı cam kenarında ki çocuk bitiriyor. ve kızın çantasını alıp koltuğuna attırıyor resmen. :) Yerime oturuyorum. Vaktim uyuklamakla geçiyor...

Bir ara kolumu dayıyorum, yanımdaki adamla ortak kullandığımız koltuk kenarına. Elimi yanağıma koyup uyumaya başlıyorum. Aradan kaç dakika geçiyor bilmiyorum ama uyandığımda dizlerimiz, omuzlarımız ve başlarımız değmiş buluyorum kendimi adamla. Benim irkilişime o da irkiliyor. Gülümsüyoruz birbirimize. 

Biraz sonra pencereden ışıklara baktığımı görünce "İzmit" diyor. Biraz daha konuşuyoruz. Kendinden bahsediyor. Gün batımını kaçırdığımıza dem vuruyor. Konuşmuyorum. Konuşmayınca "korkuyormusunuz" diyor. "hayır" diyorum. Susuyorum... iyi akşamlar deyip ayrılıyorum.


İstanbul... 
Orada insanı esir alan bir hava var. Adımını attığın an hissediyorsun. İnsanların bu suratsızlığının sebebi belki de bu. Üstelik esiri olmam desende seni de kapsıyor anında çaktırmadan yapıyor ama bunu. Mesela kapalı bir mekandan sokağa çıktığın an, havayı içine çekip ne güzel diyebiliyorsun. Ama 5 dakika geçmeden o hava, o kalabalık seni boğuyor. Daha sakin bir yeri özlüyorsun. Hani kat kat giyinip de güzelliğin kapanması gibi. Maskeli İstanbul... Kalabalıkla çirkinleşiyor...


Araba...
Havalimanından beni alan ablam "nasıl geçti" diye soruyor... "Daha da gitmem Davosa" diyorum. "Hımm" diyor. Moralimin bozuk olduğunu anlıyor. Sorgulamıyor.


Dün akşam...
Moralim bozuk. Ailem surat ifademden anlıyor. Yukarıya odama çıkıyorum hemencecik. Onlar dizi izliyor. Elim telefonda... Tuvalete gidiyorum. Tık tık ses geliyor. Ablam "aç bir kapıyı" diyor. "Ne oldu" falan derken elindeki tencere kapağını muzipçe bana uzatıyor. :) "napcam ben bunu kıçıma mı kapatıcam" diyorum gülerek. "buda sana kapak olsun" diye getirdim diyor. Kahkahalarla gülüyoruz. Biz güzel bir aileyiz diyorum içimden...



* Resim
* Durgun Efsa...

30 Haziran 2009 Salı

Tuvaletteki kadınlar... 3


* Güç savaşları sadece erkeklerde mi var yani? Kadınların hepsi de kendilerince ayna önünde güç savaşı verir. Üstelik yaşa başa bakmadan. İstisnasız tüm kadınlar; o an elde yıkasa, rujda sürse, kıyafetini-saçını da düzeltse; kapıdan giren diğer kadına şöyle bir göz ucu ile bakıp notunu verir. Ona göre ya incelemeye devam eder, ya da tınlamaz inceleyecek yeni adaylar bulur. Ama hepsinden öte kendinde gördüğü gücü-üstünlüğü taslamaya bayılır.

Diyelim ki yeni kapıdan girenin bacakları kalın, inceleyenin ince. Allah ım hemen bir çark düzeni devreye girer ve arkadaşına ayakkabı yada bacakları ile ilgili bir söz patlatıverir. Çekinmese o an lavaboya koyar bacağını gösterebilir.

Ya da diyelim ki hatun saçlarını boyatmamış, bakımsız bir duruşu var, parıldıyor tepesi. Diğerinin hemen saçlar salınır. Toplu ve düzgün olsa şöyle bir dağıtılıp yeniden toplanır.

Ya da kilo ile ilgili bir olaysa hemen kıyafet düzeltilir. Önce sağa, sonra sola dönülerek beden afişe edilir. Yan gözle de bakmaya devam edilir. (ama aynadan)

Aynaya ilk gelen; üstünlüğü ve gücü elde etmiş kadındır. Aynada kim yayıla yayıla ve uzun süre kalıyorsa o ezici üstünlüğünü yeni gelenlere ve gidenlere kanıtlamış kadındır.

Ve bunlar o kadar hızlı gelişir ki, kadın kapıdan girer, aynadakilerle göz göze gelir. (Aynı anda boş tuvalet var mı kontrol edilir) Eğer "aynada" incelenecek çok şey varsa, kapının kolunu tutup yavaş hareketlerle kapatmayı dener, yoksa tuvaletlerin olduğu bölüme doğru meziyetine ve güç savaşına göre başı yukarıda yada aşağıda, hızlı yada yavaş adımlarla, yan bakış geçer.

- tık tık
- doluuuuu (başka türlü cevap verilmez, hep dolu der kızlar, eğer arkadaşı ise vuran ne var be diyebilir.)

* Ayna önü muhabbetlerinin çoğu da zaten erkekler, "öteki" ler hakkındadır. Saat farkı gözetilmez asla.

* Gecenin bir yarısı bir mekanda girilen tuvaletlerde kusan kızlar vardır. Kapı ardına kadar açık, klozete çömelen arkadaşın, ayakta dikilen arkadaşı etrafa hafif mahçup bakışlar atar.

* Hep makyaj yapan birileri vardır. Ve üstüne başını düzelten.

* Diyaloglar ise apayrıdır. Özellikle telefonda konuşan ve tek eliyle saçını düzelten insanlara çok sık rastlarsınız. İlginç konuşmalar duyarsınız. Dinlememek için çırpınsanızda mutlaka kulağınızdan içeri girer. Karşı kadınla bakışıp, anlamlı kelimelere gülebilirsiniz.


Efsaca 1 : Birde geçenlerde; idrarımda ki mucizeyi okuyunca, kendimi bu mucizeyi suratına baka baka, acımadan elinin tersi ile iten (sifonla çeken) biri gibi gördüm yeminle!!! Ne kadar çok şeye yarıyormuş. Oysaki ben bir tane faydasını biliyorum. Nimetmiş de haberim yokmuş. Denermiyim? Hayırrr.

Efsaca 2 : Bezelyenin tuvalet maceralarıda pek yakında sizlerle. :)))

Efsaca 3 : Diğer tuvalet yazıları için sizi şu kabine alalım. Orası temizlik için kapalı da.

13 Mart 2009 Cuma

Bazen kendimi bile aşıyorum bu konuda...

Ne boktan mevzudur bitmek bilmedi ama, ben mi bahtsızım bu konuda onu da anlayabilmiş değilim. Tuvalette başıma gelmeyen kalmıyo benim.

* Mutlaka gireceğim saatte sıra oluyor... Özellikle alışveriş merkezlerinde... ve yine özellikle bezelyenin tuvaleti varsa çok daha zor oluyor. Zaten kocaman yerde at koşturur gibi tuvaletin yerini arıyoruz dört dönerek. Buldum diye sevinmeye kalmadan, hoopp sıraya giriyoruz. İtiraz etmek istiyorum. Emzirme odası gibi çocuk tuvaleti yapsınlar istiyorum...!

* Bir sonraki olabilir durumumuzsa; olay mekanın sensörlü olduğu yerlerde, siz tuvalette iken ışıkların sönmesidir. Noluyo ya demeye kalmadan, oturur halde, o ışığın tekrar yanması için, bilumum ayak uzatma, kol sallama, ben buradayım dercesine tavana bakma eğilimi gösterebiliyorsunuz...! Salak sensör ancak o zaman anlar sizin hala orada oturdugunuzu...! (annem aklıma geldi bu kısmı yazarken, elektrikler kesildiğinde ben mumu istediğimde: "napcan nakış mı işliycen, yap gel işte" demişti bana :))) ) Yine bir itiraz noktası; sensörleri sevmiyorum veya sürelerini uzatsınlar istiyorum. Elime geçse ben uzatacağım o düğmeyi çevirip ama hep yüksek yere koyuyorlar.

* Tuvalet kağıdının ucunu bulmak için; genelde kendisine 2-3 tur attırıyorum. En sonunda bulduğumda ise bu sefer kopmuyor meret. Zaten çoğu yerde kağıt havludan farklı da olmuyor bunların. Koparmak için uğraşıyorsun ya, bazende benim çekmemle birlikte (yan tarafı açıksa) yere yayılması bir oluyor...! Birde yerden onu toparlamaya çalışıp duruyorsun...!

* Ellerime sıvı sabunu aldığımda, musluğun altında elimi yine sallar pozisyonda ileri / geri oynatıp, kol kıvırdığımı bile biliyorum... ki musluktan su aksın... Akar mı? akmaz tabiki... Sonra da niyeyse elimde sıvı sabunu da dökmemek için uğraşıp, lavabo lavabo geziyorum...!

* Şu vuuvvvvvv yaparak çalışan ve hava üfleyen, sensörlü aletten ayrıca nefret ediyorum. Ne elini kuruttukları var, nede uzun süre çalışıyorlar. İkide bir sürekli elini ileri geri oynatıp durur, dans ettiriyorsun...! Gözlerinde alete odaklanmış olur bu arada, sanki ona hain bakışlar attığında hissedecek...!
* Bunun bir de havlu kağıt modeli var. Yine elini o kırmızı ışığın çevresinde sallarsın, sallarsın, tınmaz bile. Seni hiç kale bile almadığı olabilir yani. Ama yanından geçme gafletinde bulun hemen ııııvvvvv diye bir sesle seni korkutur...!
* Eğer yine bazı yerlerde çok sıra varsa, erkekler tuvaleti "beni kullanabilirsin" dercesine göz kırpar size. İç ses de; hemen karşılık verir bu bakışa...
- kızım gir işte kim görecek.
- delimisin ya, ya biri geliverir, görürler
- ya görseler de bir daha karşılaşacağın meşhul olan insanlar onlar.
- olsun ben yapamam, hem pistir şimdi orası.
- ya daha sabah saati, yeni temizlenmiştir
- ya oranın da ışığı yanmıyorsa, ya kapım zorlanırsa
- dene... dene... dene... diye diye gittikçe kısıldı iç ses.
Sonuçta girmezsiniz. Haa cesareti olanlar olmuş olabilir. Zira ben bir kere, girdiğim iddaa üzerine denedim, ama kadınlar tuvaletine şükrettim. Emin olun daha temiziz. Özellikle restoranlarda...
* İçimde o kadar çok yazma hevesi var ki bugünlerde, kendimi durduramıyorum... :) Yarın tatil olanlara en derin, güzel anlamlı, kıskanç bakışlarımı yolluyorum. :))

31 Ocak 2009 Cumartesi

Tuvalet kapısında beklemek



Şirkette 60 erkeğe 4 tane bayanken nasıl denk getiripte aynı saatlerde çişimiz geliyor anlamıyorum... 4 farklı birimde ve farklı binalardayız. Ama nedense hep aynı saatte tuvalette denk geliyoruz...! Sonra da tuvalet önünde laflamaya başlıyoruz. çünkü hepimiz biliyoruz ki yerimize dönsek kalkmaya üşencez, git gel yapmaktansa gün boyu konuşmadığımız için neredeyse tuvalet önünde günaydınlaşıyoruz. Sonra başlıyoruz beklemeye. Bazen bu bekleyiş oldukça uzun sürüyor, kişiye ve yapılan eyleme göre özellikle. Hatunlardan biri benim gibiyse kendime oyalanacak bir konu buluyorum, duvarlara bakıyorum, aynaya bakıyorum falan filan. Hele ben annemin tuvalette çok kalma diye uyarmalarına karşın çok severim tuvalette bişiyler okumayı. Ya ne bileyim öyle otur otur canım sıkılıyor sonra. Birde baktığın her yer aynı. Aynı noktalar, aynı köşeler, aynı kapı falan. Tabi iş yerinde öle kitabı alıp tuvalete giremiyorsun ama bu esnada cep telefonum imdadıma yetişiyor. Allah' tan bağırsaklarım bana ihanet etmiyor da bu işlemi çok nadir iş yerinde gerçekleştiriyorum. Alarm saati gibi çok düzenliyimdir bu konuda.
Bizde kendi aramızda bu çiş mevzuunuda bir türlü oturtamadık, hep ama hep denk geliyoruz. Hoş regl günümüz falan değil ki bu birbirine göre ayalansın. Mesela ben o konuda da özürlüyümdür azıcık. Hatırlayamam, düşünürüm düşünürüm pazartesimiydi salımıydı, yok yok o gün şu olmuştu falan... türevleri vücudumda olan biten bir şeyi bilemem. Çok kafama takıldı ise evde ablama sorarım sen ne zaman olmuştun? diye. Ondan bir gün önce birgün sonra benim ki denk geldiğinden, tarihleri öyle hesaplayabilirim. Düşünsenize dünyadaki kadınların aynı gün regl olduklarını... Dünya çekilmez be. Ah konudan yine saptım. Bugün nedense bütün iğrençliğim üzerimde işten de atılıcam büyük ihtimalle, sıra bekliyoruz tüm sadık arkadaşlarla. :) O nedenle çok boktan espiriler yapabilecek kapasitedeyim şuan...
Bu tuvalet mevzuu hakkında bir yazı okumak isterseniz de Irazın yazısını taviye edebilirim özellikle son paragrafı mükemmel :)) ve başka bir tane da geçen aylarda mailime düşen bir yazı (burak niye aklıma sen geldin bu esnada bilmiyorum artık :) )
"İŞEME SANATI ÜZERİNE
Kisi dünyada iseyen tek varlik olduguna inanir. Bu yüzdendir ki umumi tuvaletlerde aktivitenin sesini duyurmamak için çesitli sebeklikler yapar. Özellikle kadinlar tuvaletinde bu tür tavirlara sık rastlanir. Kadinlarin penisleri olmadigi için çislerinin hedeflerini tutturmakta erkekler kadar basarili degillerdir. (Erkekler sidikleriyle isimlerini yazmak, klozetteki suyun etrafinda dolandirarak eglenmek gibi lükslere sahiptir.) Bu yüzden bayanlarda çis genelde suyun tam ortasina denk gelerek inanilmaz bir gürültü çikartir. Bunun yaninda bir de dogal iseme sesi vardir (bayanlarda). Bu ikisi birlestiginde umumi tuvaletlerde yahut misafirlikte "sorrrrrr" sesini çikartmamak icin çabalamalar baslar. Dikkatlice kulak kabarttigimizda "şırrr" diye ufak bir ses duyariz. Bunu "şırıl" sesi takip eder. şırr.....şırıl...şışırıll takriben 15 saniye kadar sürer. Eger hala isemenin dogal oldugunu farkedememis bir kisiyseniz, bu durumda isemeye baslamadan önce pozisyonunuzu alip, sifonunuzu çekip, sifon gürültüsü bitmeden yangindan mal kaçirircasina "şorul şorul" iseyerek kurtulabilirsiniz.
Bayanlar tuvaleti, enfeksiyonlara daha duyarlidir. Iserken oturmak zorunda olan bayanlardan bir kisim kit zekali olanlari oturmaya çekinerek "havadan yapma" pozisyonunu tercih ederler ve deligi tutturamayip kenarlara siçratirlar. Yer gök çis olur.Ardindan tuvalete giren bayanlar ise önce ana avrat düz gidip, sonra kit zekalinin taktigini uygulamak zorunda kalirlar. Bu taktik görüldügü kadar kolay bir sey degildir. Hele ki uzun müddet çisinizi tuttuysaniz iki ince bacak üzerinde dakikalarca "S" seklinde isemek bir kabusa dönüsebilir.Bu kit zekalilara önerim ise tuvalet kagidiyla klozeti kaplayip, o sekilde rahatlamalari ve kendilerinden sonrakileri spastik sekillerde isemek zorunda birakmamalaridir.
Erkekler tuvaletinde gürültü sorunu daha az yasanir. Erkekler zaten birbirlerinin yaninda osurmak,geyirmek, burun karistirmak hatta "kiliç" yapmak (beraber iseyerek çis çarpistirmak) gibi igrençlikleri yüzyillardir büyük rahatlikla yaparlar. Pisuvarlarda yanyana iseyen erkeklerdeki ortak özellik nedense hepsinin tavana bakmasidir. Bunun sebebi yanindaki kisinin heybetiyle aniden karsilasip kendine olan güven duygusunun eksilme korkusu olabilir.
Pisuvarlar ilginç yaratiklardir. Içinde naftalinler bulunur.Normal bir erkek icin en büyük zevk sidigin siddeti ile bu naftalinleri saga sola attirip, çesitli oyunlar oynamaktir. Hele ki sizden önce iseyen biri pisuvara bir izmarit atma büyüklügünü göstermisse naftalinlerle filan hiç ugrasmazsiniz. Sigarayi bir düsman gemisi belleyip, bir iseme seansinda parçalayip, kagidi bi tarafa, tütünü bi tarafa gelecek sekilde mat ettiginiz takdirde sizden mutlusu olamaz. "Ne kadar sallarsan salla, dona düser son damla" lafi artik bir ayrinti olmaktan çikmis, hatta boku dahi çikartilmistir.
Fakat sallama metodlari üzerine düsünülebilir. Bir kisim; eliyle bizzat tutup sallamayi tercih ederken (en kalabalik grup budur),bir kismi ise orta parmakla, yukaridan sert fiske darbeleriyle çalisir. Hiçbir seyi tutmayip sadece kendilerini sallayan bir grup da olsun isterdi gönül. Komik olurdu, yazardik... ((:"
Related Posts with Thumbnails

..