
4 Aralık 2008 Perşembe
Hoşça kalın,

Hüznüm çöküyor üzerime
ve ne çok üşüyorum bugünlerde
ve ne çok sorguluyorum kendimi,
ve tutunacak dallar arıyorum
ve kollar beni sarsın istiyorum.
ve sizi bilmiyorum ama ben sevildiğimi dokunuşlarla hissediyorum,
ve birileri bana dokunsun, saçlarımı okşasın,
ve gerçekleri yadsımadan;
kayıp masalları anlatsın istiyorum.
ve yolculuklara çıkayım hem içime, hem dış dünyada.
ve kaybolayım...
ve çıkılmamış yolculuklara çıkayım
ve her durakta durayım
ve insanlar ardımsıra seslensinler,
kendine iyi bak desinler
hoşça kalın diyeyim bende onlara.
BENSİZ HOŞÇA KALIN
1 Aralık 2008 Pazartesi
Mektuplar / Hiçkimse

Bir gün kapanan kapıları açmaya cesaret bulduğunda ben o evde seni bekliyor olacağım, ama sen hiç bilmeyeceksin diye başladı hikayede ki kız bu seferki mektubuna.
Yalnızdı, ama bu eskisi kadar koymuyordu. Anlamını bulduğu ve yazılarla anlamlandırdığı bir hayat kurmuştu yeniden kendine.
Kız geriye bakıp düşündüğünde istemişti ki "evet ben kendi başıma da mutluyum ama bu mutluluğu, seninle de paylaşmak istiyorum" Ama erkek duymak istememişti bu mesajı. O suskunların kahramanlarını oynuyordu her zaman.
Onu mutlu görmek adına yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kalmıştı. Her ne kadar vazgeçmeyeceğim senden dese de kız, sonuçsuzlandırılamayan her şey; üzerine alınganlık olarak yapışmıştı. Keşke biraz daha cesaretli olsaydı adam, böyle suskun kalmasaydı.
"bitti..." dedi yaşanmamışlıkların üzerine nokta koymanın zamanı geldiğine inanan kız.
"Sen hiç bilmezdin de, senin yanından ayrılıp eve dönmek çok koyardı aslında. Yanında rahattım ben, huzurlu, hep yanında olayım isterdim. O dizlerde uyumak, sana sokulmak isterdim. Söylediğin ya da yazdığın her sözcükten ben çıkmak isterdim" Olmadı. Başlamadan tükettik. Şimdi tekrar eve dönüş zamanı, kapanan kapılara dokunmama zamanı... Şimdi yine bitmelerin ve yeni başlangıçların zamanı...
Başladığı mektubu zarfa koydu, zaten üzerinde adresi yoktu, alışkındı buna kız. Hiçbir zaman göndermemişti yazdıklarını. Ve mektuptan aklında kalan bir paragrafın, üzerinden geçti tekrardan.
"Yenilmiş bir ordu gibi kaçıyorsam senden, dudaklarının karşısında kaçıyorsam bağışla... Bir yangını başlatacak kibrit olmaktan korkuyorum..."
Duraksadı ve düşündü... "Asıl sorun nerede biliyormusun çözümünü bildiğin bir seyin kuruntularını yasamak" dedi hafif bir sesle aynadaki aksini görüp seslenen kız. Sadece adamın tepkisinden korkuyordu artık. Sustu... Usulca pencereden dışarısını izledi. "Keşke" dedi, "Keşke sonunu her ikimizde bilsekte bu aşkın, yine de yaşasaydık"
Yaşan(a)mayan şeylerden tüm yaşamı boyunca nefret ederek...
Yalnızdı, ama bu eskisi kadar koymuyordu. Anlamını bulduğu ve yazılarla anlamlandırdığı bir hayat kurmuştu yeniden kendine.
Kız geriye bakıp düşündüğünde istemişti ki "evet ben kendi başıma da mutluyum ama bu mutluluğu, seninle de paylaşmak istiyorum" Ama erkek duymak istememişti bu mesajı. O suskunların kahramanlarını oynuyordu her zaman.
Onu mutlu görmek adına yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kalmıştı. Her ne kadar vazgeçmeyeceğim senden dese de kız, sonuçsuzlandırılamayan her şey; üzerine alınganlık olarak yapışmıştı. Keşke biraz daha cesaretli olsaydı adam, böyle suskun kalmasaydı.
"bitti..." dedi yaşanmamışlıkların üzerine nokta koymanın zamanı geldiğine inanan kız.
"Sen hiç bilmezdin de, senin yanından ayrılıp eve dönmek çok koyardı aslında. Yanında rahattım ben, huzurlu, hep yanında olayım isterdim. O dizlerde uyumak, sana sokulmak isterdim. Söylediğin ya da yazdığın her sözcükten ben çıkmak isterdim" Olmadı. Başlamadan tükettik. Şimdi tekrar eve dönüş zamanı, kapanan kapılara dokunmama zamanı... Şimdi yine bitmelerin ve yeni başlangıçların zamanı...
Başladığı mektubu zarfa koydu, zaten üzerinde adresi yoktu, alışkındı buna kız. Hiçbir zaman göndermemişti yazdıklarını. Ve mektuptan aklında kalan bir paragrafın, üzerinden geçti tekrardan.
"Yenilmiş bir ordu gibi kaçıyorsam senden, dudaklarının karşısında kaçıyorsam bağışla... Bir yangını başlatacak kibrit olmaktan korkuyorum..."
Duraksadı ve düşündü... "Asıl sorun nerede biliyormusun çözümünü bildiğin bir seyin kuruntularını yasamak" dedi hafif bir sesle aynadaki aksini görüp seslenen kız. Sadece adamın tepkisinden korkuyordu artık. Sustu... Usulca pencereden dışarısını izledi. "Keşke" dedi, "Keşke sonunu her ikimizde bilsekte bu aşkın, yine de yaşasaydık"
Yaşan(a)mayan şeylerden tüm yaşamı boyunca nefret ederek...
28 Kasım 2008 Cuma
Tanıdım Yanlızlık Düşlerimi
senin prenses deyip koynuna aldığın,
ellerinle dokunabildiğin gerçekliğindi,
benim uzaktan iç geçirip, sadece seyrettiğim
bana düşen kendi düşlerimi ellerimle söndürmek oldu.
Artık yanlızlık düşlerimi bile görmez oldum nicedir...
Şimdi sadece üşüyorum...!
7 Kasım 2008 Cuma
son ayrılık
Bu son ayrılığımız olacak bir tanem, Çünkü kavuşamayacağız bir daha...
En güzel giysilerimi giyemeyeceğim gün doğarken,
Gülümseyemeyeceğim aynalara...
Öylesine yürüyeceğim yollarda,
Öylesine sessiz sakin...
Acelem olmayacak ilk sigaramı yakarken, Deliler gibi çarpmayacak kalbim
Başkasını sen sandığımda
Sonbaharı seveceğim en çok,
İçim sızlamayacak seni düşlerken,
Yeni hiçbir şey olmayacak hayatımda,
Dargın olacağım umutlara...
İkimizde alışacağız bu acıya bir tanem, Çaresizliği de seveceğiz bir zaman sonra... Herşey bizden önceki gibi olacak...
Şarkılar ne kadar zalim olsa da...
* mazilerden çıkıp gelen bir şiir...
1 Kasım 2008 Cumartesi
Tüküreyim teklifine

Tescilledim güzellik başa bela. Blog sanmaki enfesim şuyum buyum. Ama bütün şebekler bana niye denk geliyor anlamıyorum ki :( Neden bütün erkek arkadaşlarım sonunda bana aşklarını itiraf ediyorlar. :(( istisnam yok kesinlikle, yazık...
Eski müdürlerim olan güvenilir beyle ve 40 yaş müzmin bekarı bay mıymıyla akşam yemeğe çıkmak için sözleştik. Ama bay güvenilir gelemedi. Şehrimizin gayet şık olan bir restorantına gittik. Adam ben içicem dedi ki gittiğimiz hiçbir yemekte alkol almamıştık daha önce noluyoruz acaba diye düşünüyorum. Kocaman şişe beyaz şarap geldi... Allah' ım bay mıymıy ın gözleri nasıl parlıyor anlatamam adam bir şen şakrak, bir konuşkan. Sıçtın efsa dedim, yemek bitse de gitsem diye bakıyorum.
Bir yandan da yan taraftan şırıl şırıl sular akıyor beynimi yedi su sesi, ortamda sıktı biraz kaçacak delik arıyorum resmen. Adam memleketini, ailesini anlatıp duruyor, hıı diyom ama dinlemiyorum, hafif şarapta etkisini göstermeye başladı, gülümsüyorum sürekli salak salak, yemek yediğimiz yerde ördekler var suyun içinde onlara bakıyorum, şu mekanda ışık ne hoş yansımış enfes resimler çıkar orada diyom... sonunda yemek bitti adam birden;
- gelecek hakkında ne düşünüyorsun planların ne dedi?
- artık hayattan hiçbir beklentim yok mıymıy bey, beklentilerimin hepsini düşürdüm yoksa mutlu olamayacağımı anladım.
- evlenmeyi düşünmüyorsun?
- 6 ay önce deseydiniz evet derdim. Zaten biliyorsunuz direkten döndüm. Ben birilerine sığınmayı seven tiplerdenim, (bana hep dedikleri sen bana kendimi erkek gibi hissettiriyorsun diye, nasıl beceriyorsam bir bok yaptığım yok)
- Biliyormusunuz artık şu bölümün yerini değiştireceklermiş şirkette.
(artık lafı nasıl döndüreceğimi düşünürken istemsiz çıktı)
- bıdır bıdır bıdır
- hesabı isteyelimmi, geç olmadan gideyim bezelye bekler beni uyumaz.
Ne gelmez hesap oldu, garsona hesap dedikçe meyve, kabak tatlısı, türk kahvesi getirler. Artık bıraktım kader oyna benle anasını satayım dedim. Neyse bir şekilde geldi. Araca bindik seviniyorum kurtuldum sorulardan diye düşünürkennnn....
- efsa biliyormusun seni ilk gördüğüm an hani iş görüşmesi için gelmiştinya, krem bir takım vardı üzerinde, o an, o birkaç saniye içinde, o göz temasında işte evlenebileceğim kız dedim. O günden beri sana karşı hiçbir düşüncemi yanıltmadın. Birazdan sana da soracağım o ilk gün ne düşündüğünü... -lafı kesilir hemen -
- ben düşünmüyorum mıymıy bey
(ayrıca sizi ilk gördüğüm an çizgi film karakterlerine benzetmiştim. gözlüklü kocaman göbekli, kel... hayır kel ve göbekli adamları zaten beğenirim de sen ayrı bir tür gibisiniz. Temel reisteki durmadan hamburger yiyen adamsınız siz...)
- neden diye sorsam, sebebini bilsem
(Allah' ım bitsin bu işkence... arabadayız ama kıçım dondu lan, adam yanıyor herhalde ben montla şu havada zangırdıyom arabanın içinde)
- ben size asla o gözle bakmadım.
(kokunuzu sevmedim, tıslayarak nefes alıyorsunuz ve herşeye rağmen sizde güç yok, 40 yaşınıza dek evlenmemişsiniz arada 15 yıl var)
- anlıyorum, ben içimde kalmasın ömrüm boyunca diye sormak istedim, yanlış anlamamışsındır umarım. Sen ailenle, karakterinle :P, güzelliğinle çok mükemmel bir insansın
- yok anlamam mıymıy bey.
(Allah' ım güzel Allah' ım ömrüm boyunca balık denk geldi. (by mıymıyda balık) Sonra günün birinde hiç terazi erkeği ile tanışmadım ben diye düşünme gafletinde bulundum. ardarda 5 erkek tanıdım hepsi de terazi idi. Geçen sefer 28 ekimde bunlardan biri yırttı kıçını. Sihirli bir dönemdeyim sanırım gelen gelene. Hayır yani ne bu bolluk anlamış değilim. Tek bildiğim bir erkeği evlenmeye ikna etmek kadar kolay bişiy yok anladım. Amam bu salaklar başlarına ne geleceğinden emin değiller o ayrı... şuradada belirtmiştim bu durumu, ama artık kanıksadım. BEN TİPTEN KAYBEDİYORUM...
* 40 yaşında herif utanmadan bir feybokunda "hoşçakal demeden bilmeliyim, arzu ettiğim, sen hiç senin olmayan birini sevdinmi" diye şiirler yazmış.
Teneşirler paklasın seni mıymıy efendiiiii.
29 Ekim 2008 Çarşamba
MUTLU YILLARA TÜRKİYEM
Gittiğim şehirlerde her zaman kocaman direklerdeki büyük Türk Bayraklarının resimleri çekerim. Bunu yaparken sanki onun gücünü hissediyorum, o dalgalanmaları görükçe için hayranlıkla kalaklıyorum her seferinde,tüylerim ürperiyor. Ben bayrağımla gurur duyuyorum.
Ülkemle de gurur duyuyorum.
Neslim de gurur duyuyorum.
İyiki Türk' üm diyorum ve herşeye rağmen Türkiye de yaşıyorum.
MUTLU VE DAHA DAHA NİCE GÜZEL YILLARA TÜRKİYEM...
( ben de senin gibiyim akrebim ve yengecim ) :))
@ aşağıdaki resimler ikisi de farklı illerden birer örnek. ilk resim yaşadığım şehirden, diğeride izmitten.
28 Ekim 2008 Salı
Bugün yıkığım biliyormusun?
Bugün yıkığım biliyor musun..?Bezginim, çaresizim, umutsuzum...
Bırakma beni, insanlar kötü...
Bırakma beni korkuyorum....
Bir deli otlar büyüyor içimde...
Sancılıyım, yorgunum, kederliyim...
Bu halini sevdim gitme kal...
Çamurlar çirkefler içindeyim...
Bırakma beni, insanlar kötü...Bırakma beni korkuyorum....
Bir dayak yemiş adamım şimdi...
Bezginim, kararsızım, yılgınım...
Al götür beni o kayıp gecelere...
Yeter ikimize yalnızlığım...
Bırakma beni insanlar kötü...
Bırakma beni Korkuyorum...
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


