kısa cümleler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kısa cümleler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Haziran 2010 Perşembe

Kısa Cümleler 3



"Hepimiz cennetteki hurilerin dünyadaki suretleriydik aslında. Hepimizin kanında biraz Havva vardı."

"Masallarda ki tüm kırmızılar saçıma bulaşmış. Bu yüzden bir yaşamın rengi ilk beyazdan başlamış."

"Kısa çöpü çeken bir prensestim ben. Eteğinin kuyruk kısmı en olmadık anda sökülen."

"Adını koyamadığım bir duygu bu tanımlayamadığım... Sevgi mi desem, ihtiras mı desem bilmiyorum ama bu duygu; ses tellerinden salıncak misali senden bana, benden sana sallanmaktalar. Ve bu beni besliyor."

"Hadi gel... Bildiğimiz en güzel şeyi yapalım..."

"Ve aşk sevgilim... seni düşlerken saç diplerimin terlemesi gibi bir şey bu."

"Dokunmadan ne kadar izleyebilirsin,merak ediyorum? Sınırlarını bilmek istiyorum. "

"İcime çektiğim tek şeyin, nefesin olmasını istemekti... Seni sevmek...! "

"Her s/usmanın altında akıl yatardı. Anlayan da anladığı ile kalırdı."

"Ortak bir yalnızlık yaratacak kadar, bir olamadık seninle... Ne yazık!"

"Seni tanıdım. Yüzüne taşındım. Sakallarını bile yuvam bildim. Ama yetmedi! "

"Şimdi; masadan kalkma zamanı... Tüm hesaplar ödendi."



* Seçim için yardımcı olan arkadaşların hepsine çok teşekkür eden ve panjuruna yuva yapan kuşlar sayesinde her gün sabahın köründe uyanan, bebeklerin doğup uçmaya başlamasını dört gözle bekleyen Efsa...

* Görsel

9 Haziran 2010 Çarşamba

Geniş zaman kelimeleri



"Kırmızım, kanım, saçlarım..."

Aslında bakmayın geniş zaman kelimelerime.
Hayatımı hep -mış tadında yaşadım


Mesela;
Bin bir ejderhanın alevi saklandı, her bir saç telime.
Bu yüzden ne zaman savursam!
Yaktım ortalığı bilinçsizce.


Ve bu yüzden,
Rapunzel bile halt etti yanımda.
Rüyalar gördüm -mış lı zamanlarda,


Medusa olmuştum,
Libya' nın çölünde yılana dönüşmüşüm bir ara.
Kesip bir telini Musa' ya,
Diğer telimi Kızıldeniz' e vermişim.
Boyamışım, saç rengim bundan akmış.


Koparmışım,
İki suyu karıştırmayan denizi, saç telim ayırmış.


Göklere,
Laleye,
Çınara,
Kumaşa,
Son bahara,
Onun dudaklarına
kızıllığımı vermişim.


Hiç bir şeyi sonlandırmamak adına
bu yazıyı da yarım bırakmışım.
Uzatmışım sonsuzluğa...


* Bu aralar üzerine bir miskinlik çöken Efsa... Öyle ki artık hazırcılığa kaçıp, hep önceki yazdığım yazıları yayımlıyorum.

9 Nisan 2010 Cuma

Kısa Cümleler / Seni Sevmek 2



Aşk masada...
Üstüne erişemeyeceğimi düşünürken, altına girdiğimde bulmaktı.
Seni sevmek!

Tenine parmak uçlarımla hayal meyal dokunup, o akımı yaratmayı istemekti.
Seni sevmek!

Uykuya dalmadan önce, düşündüğüm son şeyin sen olmasının güzelliği idi;
Seni sevmek!

Kokunla baştan çıkmayı istemek oldu,
Seni Sevmek!

İçime çektiğim tek şeyin, nefesin olmasını istemekti;
Seni sevmek!

Ve nefeslerimizin çarpışmasının yarattığı, senkronun eşsizliği gibiydi...
Seni sevmek!

Sandıklarda naftalinler arasında boğulamayacak kadar değerlisin.
Göz önüne konulamayacak kadar da…
Bazen, gözümden sakınmayı istemek;
Seni sevmek!

Bağlaçlardan en çok "ile" yi sevmekti;
Seninle kelimelerin her halini, ama en çok sen/de/ki hallerini sevmekti;
Seni Sevmek!


* Güzel bir hafta sonu dileyen Efsa...
* Görsel

14 Mart 2010 Pazar

-Mış Tadında Bir Masal


Sahi vazgeç/de-n/meden de, geçebilirmiydim senden?
Masallarım bile mutlu sonla bitmeyecek kadar sen olmuşken...

Öyle bir masalmış bu, -mış tadında.

Ve ben o kadar batmışım ki; artık söyleyeceğim hiçbir kelime suni teneffüs yapamazmış, seninle boğulduğum bu aşkta.

Bir amnezi gibi yaşamak gibiymiş, başka her şeyin unutulduğu...

Masal tadında bir sen varmışsın. Dinledikçe, koynunda uykuya dalası gelirmiş insanın...

Belki de bu yüzden içinde sen olan bir sürü masallarım varmış benim. Bir var, bir yok olurlarmış. Var olmasını dileyen düş/ünce/lerimde...

Adı yalnızlık olan arabalarına atlayıp, kelimelerden kanatlar takınıp, konarlarmış üstüme. Girerlermiş benden izinsiz beynime.

Uyurmuşum, daha fazla büyümeden...

Külkedisi olurmuşum; saat yarım olunca başlarmış kelimelerle dansım sen yerine, tek ayak üzerinde.

Firavun oluyormuşsun düşlerimde. Binlerce yılı bensiz geçirme diye saçlarımla sarıp, mumyalarmışım bedenini özenle.

Böylece öp beni diye yalvaran bir kurbağa olmaktan vazgeçerdim belki de.

3 küçük domuzcukları sayar gibi; bugün tam üç kere seni dilemişim, lambada ki cinden.

Ekmek kırıntılarının yerine, kelimelerimi koymuşum kaybolmayayım diye.

Seni içmişim, boyumun ölçüsünü almışım. Ne uzamışım, ne kısalmışım.

Lanetlenmişim saçlarım uzamamış.

Yırtılmış elbiselerim, parçalarına kan lekesi sürülmüş.

İçimin güzelliği yüzüme vururmuş. Ama ben seni en çok çirkinken severmişim.
Bu masalın sonunu mutlu bitirmek için vursaymışım topuklarını, kırmızı ayakkabılarımın. Yeter miymiş acaba yanına gelmeye? Korkuluk aklını verirmiş, seninle kaybettiğim aklımın yerine. Teneke adam kalbini, Ya korkak aslan cesaretini?

Son olarak gökten elma yerine yeşil erik düşseymiş.

Bu masal nasıl bitecekmiş bilinmezmiş.

Tavşan yerine eski bir cümlenin izinden gitmişim. Bir masalı da böyle bitirmişim...

"Senaristim uyuyakalmış benim hikayemin yarısında... Bu yüzden mutlu son yok benim masalımda...!"

4 Mart 2010 Perşembe

Kısa cümleler / Sevmek



* Sesini duyduğumda dağılmak, sonra sil baştan toparlanmaktı...
Seni sevmek!

* Ve beni, benim sevme biçimimde sevemeyeceğini kabullenip, “her şeye rağmen” demekti...
Seni sevmek!

* Kilometreler aşıp, sana gelmekti;
Seni sevmek!

* Seninle sevişmemeyi göze almaktı.
Seni sevmek!

* Boynumda sıcacık soluğunu duyumsamak, üşüdüğümde çıplak göğsüne yüzümü dayayıp, kollarına sığınmaktı;
Seni sevmek!

* Saçlarımın hınzırca burnuna, ağzına girmesi idi;
Seni sevmek!

* Bazen sesinle nefesime etki etmendi;
Seni sevmek!

* Seni tadıp, Seni kusmaktı;
Seni sevmek!

* Olduğun yerde, mutlu olmanı dilemekti...
Seni Sevmek!

* Ve uzattığın eli, bir seçim yapıp tutmamaktı;
Seni sevmek!

* Birbirimize ikişer adım geleceğimizi sanırken, bir adım geride durmak değil!
Yana çekilip yol açmaktı bazen;
Seni sevmek!

* Ve yeri geldiğinde bir Yusuf olmaktı, kuyuya atılışıma rağmen affetmekti;
Seni sevmek...!

* Bazen Ophelia, bazen Hamlet olmaktı.
Ama en çok bir Shakspeare olup seni yazmaktı;
Seni sevmek...!


5 Ocak 2010 Salı

Mektuplar / Gidişin




Merhaba sevgili,


Şimdi "Nasılsın" diye çocukca bir giriş yapsam sana, ne değişir ki? Sonuçta yüzeysel olarak nasıl olduğunu, benden uzakta neler yaptığını hep bildim... Bilirsin birşeyleri kurcalamayı hep sevmişimdir. Sevdiğim çok şey var aslında... Ama artık bütün herşey anlarda asılı kalıyor. Tek söyleyebileceğim, sen unutulmuyorsun!

Şu anda beni merak etmeni isterdim mesela... Sormanı, aramanı...
Ben... İyiyim işte, herşey bildiğin gibi hayatımda. Havalar da güzel bu sıralar... Sonbahar ya! Her yer sarı, her yer kırmızı, bakışlar sepya...Ne güzel olurdu, bir sonbahar günü öpüşmek seninle yağmurda.
(Keşke yine öpebilsen beni. Saçlarım yüzüme düşse ve sen çeksen...)

Son bahardı... Kaçınılmazdı... Ki kaçamadık. Döküldü tane tane yapraklarımız. Sen giderken silkelendin, ben ağlarken düştü son yaprağım. Geride kocaman bir boşluk... Yaprakların hışırtısı...
(Ne garip; aslında insan alışkanlıklarının kurbanı, sevginin değil! )

Sen gittin!
...

Biliyor musun; aslında hiçbir şey bildiğin gibi değil hayatımda. Çok şey değişti. Çocuklara konulan isimler bile değişti bu yıl. Kıyafetler, tarzlar, hayatlar değişti. Ben değiştim. Koltuğumun rengi bile değişti.
(Aslında en büyük değişimi seni sevdiğimde yaşadım ben...)
Sonra sen gittin... Ve yakışmadı hiçbir kıyafet üzerime!

Sen çok özeldin, güzeldin... Her kadının hayatında "işte çocuğumun babası bu olmalı" dediği bir adam vardır ya... Senden bir bebeğim olmalıydı benim de. Senden bir parça, bir doku, bir koku. Baktıkça seni hatırlatan. Sevginle birlikte doğan, büyüyen, benimsenen. Nasıl sevgini büyüttüysem içimde, onu da büyütmeliydim.
(Sen daha gitmemeliydin sevgili... Daha değildi, o gün değildi...)

Sen gittin...

İçimdeki kadın arkandan o duruşu bozmamaya çabalarken; paçasına yaslanmış sana umutla bakan o küçük kızı yok saydın... Gittin... O kız mahsun kaldı. Artık acıtsa da kanatmıyor yokluğun...

(Sen; iki renkli bir kalemin artık yazmayan tek tarafı gibiydin... Mürekkebim bitene dek, benimle kalmaya mecburdun... Bende seni taşımaya!)


* Resim

* Googleden kendi yazdıklarını arattığında, başkalarının bunları forum köşelerinde kullandığını gören Efsa...
Bugün bir tane buldum...Parpari niki ile bir kız kullanmış misal!!

19 Ekim 2009 Pazartesi

Kısa Cümleler...



Sus(u)yorsun...


Sus(u)yorum...

En iyi bildiğim şeyi yapıyoruz aslında ikimizde...


Biliyorsun...

Biliyorum...

Bilerek susmak bazen bildiğin şeyleri söylemekten daha acı verir insana...

~~~~~~~

Hayatımın çizgisinde, yaşamımın en güzel anlarında bir set gibi dikiliyor


İMKANSIZLIĞIN...!

Çok üzgünüm...

Yaşayamadığımız herşey için.

~~~~~~~

Ee iyi hoşta. Sonradan hatırladım. Üstüm sende kaldı be tatlım.Geri iadesini yapmadın hala.

~~~~~~~

İçi acıdı kadının bunun son bakışlar olduğunu anlayınca. Tam kalkarken;
- "Sığındığın bir dağ olmaktı amacım... Yaslandığım bir dağ olsaydın..."dedi ve yürüdü arkasına bakmadan.


~~~~~~~

Dans ederek yüzsem dalgalar beni senin kıyılarına vurur mu?


Senin kıyıların ben gelene dek, mahsun kalır mı?

~~~~~~~


Sorun şu;

"öyle cümleler kuruyorsun ki, suçunu her ikimizde bilsek de kanıtlayamıyorum."

~~~~~~~


Cennet burası mıydı?

O zaman gel de kuru yapraklar arasında dans edelim sevgilim...

:)

~~~~~~~


Bırak gözlerimdeki, rimellerim aksın...
Zaten sen başparmağınla sil diye sürdüm rujumu bugün.
dağıt suratıma,
dağıl bana

~~~~~~~


Adam kadına göre çok sessizdi...

Bu sessizlik çoğu zaman kadına ağır geldi.

Kadın hissettikleri bitsin istedi.

Delirecek gibiydi.

Bitmemesi hırslandırıyordu üstelik.
Hırçınlaştırıyor, olmaması gereken kişilik bulamaçları yaşatıyordu.

Adam bitsin istedi.
Hissettiği vicdan azabından biraz öte bişiydi.
Adam kendini bastırmayı öğrenmişti.
Sevgisini dirseklemeyi, onu geride bırakıp mantığıyla hükmetmeyi...

Adam; kadın hala onu sevdiği için üzülüyordu.
Tıpkı kadının adamın vicdanının rahatsızlığına üzüldüğü gibi.


Kadın bitmesine duacı... Adam bitmesine seyirci...



* Seçimleri için Mim arkadaşımıza teşekkürler...
* Bu aralar içindekileri kusmak isteyen Efsa...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Kısa Cümleler


Hayatında gizli bir özne gibiyim. Biliyorum cümlelerinin arasındayım... Ama ben bile zor farkediyorum bunu!

~~~~~~~

AŞK!!! acıt canımı, ama acındırma...

~~~~~~~

Harflerin bile şımarıyor cümlelerimin içinde bir endorfin oluyorsun bedenime... :))) ....

~~~~~~~

Senin için sevgilim:
"Vazgeçemeyeceğin bir anfetamin gibi olsam... Bana bağımlı olsan..."

~~~~~~~

İki renkli bir kalemin artık yazmayan tektarafı gibiydin. Mürekkebim bitene dek benimle kalmaya mecburdun. Bende seni taşımaya. Sen mutlu, ben yorgun...

~~~~~~~

Söylemiştim değil mi?
Ben aşkı zamanlar ile yaşamayı severim.
Ve sevgilim!
Ben seni hep geniş zamanla sevdim.

~~~~~~~

Senin içindeki adamlığını açığa çıkartan kadınlığım; seni gördükçe kendine yer açıyor. Kendine yer açtıkça; seni daha çok erkekleştiriyor.

~~~~~~~

Sorun şu ki; öyle cümleler kuruyorsun ki, suçunu her ikimizde bilsek de, kanıtlayamıyorum.

~~~~~~~

Korkutucu, renkli, etkileyici ve cazibeli demiştim... Evet demiştin... Ben hortumdan bahsetmiştim... Sende benden. :)

~~~~~~~


@ Kısa cümleler yazmayı seven ve sosyoloji bölümüne yerleştirilen Efsa!




23 Mayıs 2009 Cumartesi

Nokta




Biliyormusun?

Senin için:
Gözlerim tutku olsun istedim,
Ellerim güven,
Saçlarım parfüm,
Boynum huzur,

Uzattım beklentisiz,
Zeytin dallarımı her defasında...


İstedim.
Vatanından sürgün edilmiş gibi yürümemeyi
Sessizce yanında.

Biliyormusun?
Nece zamandır,
Öfkemin uyanışını duyuyorum içimde.
Bak! nefes alıyor.
Hırıltılı.
Kuşkunun bıçağını sivriltiyorum.
Bir yanım delir, deşil, çürü, kanat kendini istiyor.
Diğer yanım suskun.
Gerçekten suskun
Git yanımdan,
Kanasın dudakların arzudan.
İhtişamına rağmen cılız senin yüreğin.
Yanıma yakışmıyor.

Şimdi :)
Yetiyorsa gücün, uyandır tüm şehri uykusundan.
Ama ilk önce kendin uyan,
İçinde kaybolduğun dünyalardan.

Artık;
Kokumun sineceği yastıklarda uyuyamayacaksın
Ve uykuların kaçınca yanıma sığınamayacaksın.
Katmanlarına inemeyeceksin saçlarımın
Ve dehlizlerinde barınamayacak gözlerimin.

Ben;

Dudaklarımı azad ediyorum zindanlarından...


GİT ŞİMDİ...

Gölgen düşmesin daha fazla üzerime...

Artık senin hiçbir şeyine dilenci değil ellerim.


Ve gün geldi ben senin mabetlerine ibadete durmaktan vazgeçtim.
Benim kalbim buna yeterdi de, sen bu derece imana değmezdin!
.

21 Mayıs 2009 Perşembe

Ve




Ve ben!
Hapsedip tüm virgülleri bağlaçları kullanıyorum artık...!

Ve sen!
Aslında zafer sandığın yengilerine bir yenisini ekliyorsun...!

Ne yazık... 
Kendini kandırıyorsun!!! 



Söyle şimdi:
"Hangi tülbent süzmeye yeter, içimdeki kuşkunun o tuzlu tortusunu?"


6 Mayıs 2009 Çarşamba

...



Kırma kabuklarımı .

Zar zor yetiştirdiğim, meyvelerimi çalma!



28 Kasım 2008 Cuma

Tanıdım Yanlızlık Düşlerimi



Tek bildiğim gecelerinin masalsı düşü ben değildim.
senin prenses deyip koynuna aldığın,
ellerinle dokunabildiğin gerçekliğindi,
benim uzaktan iç geçirip, sadece seyrettiğim
bana düşen kendi düşlerimi ellerimle söndürmek oldu.
Artık yanlızlık düşlerimi bile görmez oldum nicedir...
Şimdi sadece üşüyorum...!
Related Posts with Thumbnails

..