sevdiklerime etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sevdiklerime etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ekim 2010 Çarşamba

Her Şey Hayal Etmekle Başlarmış :)


Bugün canım gibi, kardeşim gibi sevdiğim bir kadının doğum günü...

Şu an kendisi ile iki farklı şehirde,
Benzer havaları soluyoruz.
Benzer duyguları ardışık zamanlarda yaşıyoruz.
Hisler, yaşanılanlar hep aynı..
Bizim birbirimize "yine mi" demekten yorulduğumuz anlar, öylesine fazla ki...

2 yıl önce onu ilk tanıdığımda;
İkimizde yaralarımızı sarmak için bolca dua eden, 
Yeni yeni kelimelerin gücünü keşfeden,
Ve bu esnada giderek samimileşen iki insandık.
Ve sonradan anladık ki biz aslında geçmişte de karşılaştırmıştık...

Kader bizi birbirimizden habersiz;
Aynı şehirde,
Aynı binada 3 seneye yakın çalışmamızı sağlamış,
Ve tesadüfen blog ortamında yeniden bir araya getirmişti...
Bu bizim tatlı bir anımız olarak yerleşti tarih sayfalarımızda..

Bir insan, başka bir insanı nasıl kardeşi gibi severse, öyle bir bağdı aramızdaki..
Çok şey yazılası, söylenesi..

Evettt,
Sana kutlama mesajımda yazdığım gibi güzel kadın.
(Şimdi kendisi olsa yok çirkinim ben falan filan bıdı bıdı konuşur. Ama o öyle güzel ki benim gözümde her şeyi ile) 
"Dilerim Allah' tan, hergün birbirimizi gördüğümüz halde tanımadığımız o 3 yılın acısını,
bir ömür bizi bir arada tutarak çıkartsın"
Seni seviyorum ve hep hayatımda ol istiyorum...
Moralinin bozuk olduğu bir günde da yazdığım ufacık tefecik bir yazıyla bitirelim bu doğum günü yazısını. :)

Ben seni hep kardeşim gibi sevdim.
O şen şakrak gülüşünü,
Keçi gibi apollon tapınağında benim cesaret edemediğim yerlere tırmanışını,
Kafalarımız bir milyon halaylar çekişimizi, göbek atışlarımızı.
Yanında çekinmeden serdiğim sofra bezini,
Sabah kalkınca gördüğüm yüzünü sevdim.

İçtenliğini,
Pırıl pırıl bakışını,
Bana fal bakışındaki harfleri bile sevdim.
Senden sonra kimse falıma bakmadı benim bilesin.

Ateş böceğim, sen benim sadece dünüme, bugüne sığdıramayacağım kadar özel,
İlk kez evime çekinmeden kabul ettiğim birisin.
Senin için elimden gelenin en iyisini yapacağımı bilirsin.
Lütfen inan, her şey güzel olacak.
(yanıma geldiğinde-geldiğimde) o iç seslerinin üzerinde tepineceğim

Geleceğimde bile var ol olur mu?


* Herşey hayal etmekle başlarmış değil mi can' ım.. "Hayallerimize" o zaman deyip, yüzündeki gülümsemeyi saklayamayan Efsa..

* Görsel biziz işte... :)



23 Ağustos 2010 Pazartesi

Dans




* Geçen sene bloga yazmışım 22 Ağustosta Tangoya başladığımı... Hoş 52 haftanın 52 sinde gitmedim ancak 35 hafta gidebildim, ama benim için eşsiz bir deneyim, stres atma yolu oldu dans. Hep hayalimdi tango öğrenmek ve 2009 hedef listemde vardı. Gerçekleşti... Tabi ki hala eksik kalan noktalar var :) ama tango öyle bir detaycı ki, en ufak hareketi adımı bile kaç ders sonra oturtabiliyorsun.        

İlk başta annem oraya verdiğim parayı boşa sayıp, karşı çıkmıştı. "gideceksin de ne olacak, bu yaştan sonra öğrenipde ne yapacaksın, gösteriye mi çıkacaksın" diyerek :) Ama benim ne kadar hevesle gittiğimi ve yüzümdeki gülücükleri gördüklerinde bir zaman sonra vazgeçti mırıldanmaktan.

Şimdi takvim olarak 1 seneyi atlattım evet. "Neden hala devam ediyorsun" diye soruyor çoğu arkadaşım. sen bilsen bile başkası bilmeyecek. Evet bilmeyecek belki.. Sadece dans ederken şunu anlıyorum: hayatı ertelemiyorum, ilk kez geleceği düşünmeden, plan yapmadan, anımı yaşadığım tek şey dans benim. İşte bu yüzden birkaç kez bıktığım olsa da hep devam ettim. İyi ki de etmişim.

Ve şimdi ufak bir video koymak istedim. Öylesine bir derste, öylesine "hadi video çekelim" anında hatalarında, kıkırdamalarında, koca göbeğiminde var olduğu ufak bir video... :)

Belki bir gün daha özel bir çekimle, daha özenli bir şekilde bir video çekilir. zira normalde yasak video çekimi bile. Görüntü kalitesi çok iyi olmadığından koydum buna güvenerek. :))

 

VEEE
ayın 20 sinde akrepkizi blogum 3. yılına girdi hayırlısı ile.
Nice nice paylaşımlara, dostluklara...
Bu yıl da bana çok özel dostlar kazandıran blog dünyasına minnettarım bu yönde.
Ve blog dünyasına ilk girdiğimde, ilk yazı deneyimlerimde, çelişkilerimde, mutsuz hissettiğim anlarımda yanımda olan Beenmayam, La Paragas, Evren, Arzu ve Utku' ya hala hayatımda var oldukları için çok teşekkür ediyorum. :)

Vee Üfürükten prensesiminde blogunun yıl dönümüydü 20 si. Nice paylaşımlara güzel kız deyip kaçıyorumm. :)

* Görsel

8 Haziran 2009 Pazartesi

Yorumlar


Sizi bilmiyorum ama ben bazılarınıza yorum yazmayı çok seviyorum. Onları okurken düşündürdüklerini geçtim. Yorum yazarkende diğer yandan beni farklı uçlara götürmeleri, kendimi tartmamı, bazen şöyle bir silkelenmemi sağlamaları çok hoşuma gidiyor. Zaten nerede sorgulama yazısı var bayılıyorum okumaya veya insan davranışları ile ilgili olayları anlatan yazılara, hikayelere...

Bu insanların çoğunlukla bana hissettirdikleri ilk duygu huzur ve bir çeşit güven. İsimleri bile o an çok güzel şeyler hissettiriyor. Evet yalnız değilsin falan gibi düşünüyorum. Beenmaya, Sufi, Joa, Aydan atlayan kedi... ilk aklıma gelen isimler. Hani belki eş zamanlı okumuyorum hepsini veya aynı gün. Ama okuduğum zaman da öyle bir denk geliyor ki; ya bu kadar olur diyorum. Nasıl da hissetmiş. Evet benimde tam anlamıyla anlatmak istediğim / görmek istediğim / göremediğim vs vs. bu diyorum. Kendi kendime hem şaşırıp, hem söyleniyorum ve başlıyorum yazmaya.

 “Kendim gibi görüyorum, empati yapıyorum. Bana yapılmasını istemediğim davranışları onlara yapmıyorum. Beni en acıtan şey umursamazlıktır diyorum sonunda karşıdan hep bunu görüyorum. İnciniyorum, ben bu kadar açıkken, netken neden onlar kapalı diyorum. Hata arıyorum, onlara şans tanıyorum. ama yok yani.

çözümsüzüm hele ki artık insanlara mazeret bulmaktan yoruldum. Bu kadar zor mu ya? 

Ya ben... Bir yola girdiysen kendine yol açana kadar yılma diyorum. Sürekli deniyorum. Sonucun boş olduğunu içten bilsem de, denemedim dememek için devam ediyorum. O yolu bırakıp gitmek bana göre bir vazgeçiş geliyor. Yenilgi gibi.

O yoldan bir kere döndüm. Şimdi daha mutluyum, huzurluyum daha çok yoruluyorum daha çok öğreniyorum. Ama öğrendikçe acıtan şeylerin olduğu suratıma çarpıyor. inciniyorum, hak etmediğimi düşünüyorum. Çünkü kendi kalbimi düşüncelerimi biliyorum. 

Neyse bugünlerde beynimde kocaman böcekler var, iki türlü konuşan... mantık mı yoksa duygusal tonda mı karar vereceğimi bilemiyorum. Pişmanlık yaşamamak için.”

 Aydan atlayan kedinin ÖFKE isimli yazısına yazdığım yorum…

 veya

 "Hep erken yaşta ölmeyi istedim. Benim için yaşlılık demek ihmal demektir. hani suratım kırışır saçım beyazlar endişesi de değil. Sevdiklerimin hayatında artık eskisi kadar önemli olmadığımı hissetmektir beni korkutan...

ve ölüm. Korkmuyorum. Geride bırakacağım tek güzel eserimi mucizemi bırakıyorum. ve biliyorum ki emin ellerde. ben olmasam da hayatını devam ettirebilir. 

Kimseye borcum yok, söylenecek sözlerim yok, herkesin suratına karşı ilettim sözcüklerimi. Yaşamak istediklerimin çok cüzi bir miktarı erteledim. Ölümden korkmamı gerektirecek bişiy yok.

(bu arada sana yaptığım yorumlar o kadar hoşuma gidiyor ki. Kendimle yüzleşmemi sağlıyor. teşekkür ederim. içime dokunduğun için.)"

Yine Kedinin Akşam Yine Akşam yazısına yazdığım bir yorum…

* Şimdi Öfke yazısının yorumunu Nisan ayında yapmışım. Tekrar okuyunca aklıma gelen ilginç bir cümle oldu. Okudunuzmu bilmiyorum. Kitabın adı Şeytanın Fısıldadıkları. Enfes cümleleri vardır Emre Yılmaz' ın. Cümleyi şimdi çok net hatırlamıyorum ama şuna benziyordu: 

"Sana yapılmasını istemediklerini başkalarına yapma" bu can sıkıntılı hımhımların ahlak davranışıdır. "Sana yapılmasını istediklerini sende başkalarına yap." :)))


Sanırım benim yapmam gereken asıl bu...! Bazen biraz da Ben' i ön plana çıkartmak. İyi haftalar diliyorum sizlere. 


Resim alıntı :)))

21 Nisan 2009 Salı

Abisine


Şu mim fırtınasını 2 ay önce sevdiklerime göndermeye başladım ben. Bunlardan bir tanesi benim için özel anlamlar taşıyan bir insandı. ve o mimin yazısını okuduğumda sımsıcak bir gülümseme yaymıştım ortama :)) işte o yazıdan ufak bir paragraf...


"...Ama bu kez mimin geldiği yer öyle bir yer ki; hani akan sular durur derler ya!..Hah!İşte öyle bir yer.Bundan, şunun anlaşılmış olmasından da korkarım; hani biz akan sular durur yerden değilmiyiz gibi...Hayır! Böyle değil.Benim, gönlümde yer etmiş herkes için akan sularım durur.Ama Efsa benim küçük kardeşim.Fotoğrafı dışında ne yüzünü gördüm, ne sesini duydum.Ama yürek sesini fazlasıyla duyuyorum.O yüreğini görüyorum.Şimdi birisi mutlaka şöyle diyecek bu yazıyı okurken, kendine çok güveniyorsun!..Güveniyorum var mı diyeceğin:))


Biliyorum ki; hatta eminim ki,konu Efsa olduğunda onun da akan suları duruyor.Aslında bunu çok uzun bir Efsa yazısına çevirebilirim;ama yazacağım hiç bir sözcük, şu cümle kadar anlatamayacaktır bendeki Efsa'nın değerini :Seni Seviyorum Efsacığım.


Sen ki bebeğinden ve sevdiklerinden bahsederken kendinden geçip bir başka dünyandan sözcükler döküyorsun, ben de seni sevmeyen ölsün diyorum:)) "


Ve ben öyle ıvır zıvır günlerini kutlamazken, doğum günlerine ayrı bir değer veririm. Bu dünyaya gelmek için o günü seçmişsek ve hepimiz özel bireylersek; bu en güzel şekilde kutlanılmalı derim, yaşlarımız kaç olursa olsun...


1 aydır o günü bekledim. Tüm arsızlığımla sordum, sevimlilik yaptım, üsteledim ama hiç öğrenemedim. :)) bu arada kaçırırım diye de ödüm patlıyordu. Ama nolduuuu??? Ben bu kadar ümitle abimi kutlayacağım derken gerçekten kaçırdım. Üzüldüm...
Dün yapmam gereken şeyi bugünden yapıyorum. Hayatımın bir ucundan girdiğin için... Samimiyetimi hissettiğin, gerekli anlarda müdahale edip, içime umut aşıladığın, üzüntülerimde, çelişkilerimde, sevinçlerimde olduğun için ve en önemlisi var olduğun için teşekkür ederim.

Bende seni seviyorum abisi (:
iyi ki hayatımın bir yerinde karşılaştık,
iyi ki ben mayamın sayfasında sana ve arzuya ulaştım.
Ve şimdi sana minik bir kelebeğin ellerinden tutup,
güzel bir akdeniz esintisiden el sallıyorum.
Biliyorum hissediyorsun...
doğum günün kutlu olsun.
Related Posts with Thumbnails

..