22 Aralık 2010 Çarşamba
Belki de, İşte Bu Yüzden...
13 Aralık 2010 Pazartesi
Bazı Erkekler Vardır / 2
* Hayatında ilk kez "kibirlilikle" suçlanılan ve şu saatte bile buna şaşıran Efsa... :)
* Görsel
24 Kasım 2010 Çarşamba
Bazı Erkekler Vardır...
Bazı erkekler vardır, haklarında çok şey yazılasıdır. Bu sadece bir kısmıdır...
7 Ekim 2010 Perşembe
Yaşamaya Değer
Paloma, Bay Kakuro ile konuşurken...
20 Mayıs 2010 Perşembe
Geceleri...
* Görsel
24 Mart 2010 Çarşamba
Sahne değişir / Olaylardan Çıkarılan Dersler
8 Aralık 2009 Salı
SONRA - LAR
7 Eylül 2009 Pazartesi
Çok iyi olma çelişkisi

Benim çoğunlukla battığım anlar, işte şunlar:
Çok iyi olmaya odaklanıyorum...
Çok güzel bir kadın,
Çok iyi bir eş/sevgili,
Çok iyi bir anne,
Çok iyi bir insan,
Çok iyi bir evlat,
Çok iyi bir kardeş,
Çok iyi bir arkadaş,
Çok iyi yemek yapan,
Çok iyi bir meslektaş,
Çok iyi sevişen bir kadın,
Çok düzenli bir insan;
Olursam;
Daha çok sevileceğim sanıyorum...!
Ha oluyor muyum?
Olduğum anlar elbette oluyor.
Ama sonra karşımdakinden de aynı özeni ve özverileri bekliyorum.
İşte bu noktada çamura batıyorum.
Sadece kafama takılan;
İnsan iyi bir evlat, anne, ev hanımı olmalı diyen bir annem var.
İnsan bir şeyde çok iyi olmalı diyen bir ablam var.
İnsan her şeyde iyi olmalı diyen bir beynim ve babam var.
İnsan çok çalışıp yavrusuna bakabilmeli, ona her defasında toleranslı davranabilmeli, yoksa neden bu dünyaya getirdi diyen bir yiğenim var.
Biz kocaman evde babamla konuşmadan anlaşırken, diğerleri ile çatışıyoruz.
İnsan sizce nasıl olmalı, kendi gibi olmanın dışında yani, karşıdakilerin beklentilerini, çevresel faktörleri veya maddiyatı da hesaba katarsak?
* Dün babasına işkembe çorbası yapıyorum, siz gelince yine yaparım derken; cevap olarak, “sizi çok özledim” diyen babasının sesinin tonunun titrediğini fark eden ve dünyada ikinci en büyük acının bir babanın ağlaması olduğunu düşünen Efsa…
* Annesi gelip, “dans kursu yetmedi de, bir de spor salonuna mı para vereceksin” demesine fırsat bırakmadan spor salonuna yazılan Efsa…
8 Haziran 2009 Pazartesi
Yorumlar

Sizi bilmiyorum ama ben bazılarınıza yorum yazmayı çok seviyorum. Onları okurken düşündürdüklerini geçtim. Yorum yazarkende diğer yandan beni farklı uçlara götürmeleri, kendimi tartmamı, bazen şöyle bir silkelenmemi sağlamaları çok hoşuma gidiyor. Zaten nerede sorgulama yazısı var bayılıyorum okumaya veya insan davranışları ile ilgili olayları anlatan yazılara, hikayelere...
“Kendim gibi görüyorum, empati yapıyorum. Bana yapılmasını istemediğim davranışları onlara yapmıyorum. Beni en acıtan şey umursamazlıktır diyorum sonunda karşıdan hep bunu görüyorum. İnciniyorum, ben bu kadar açıkken, netken neden onlar kapalı diyorum. Hata arıyorum, onlara şans tanıyorum. ama yok yani.
çözümsüzüm hele ki artık insanlara mazeret bulmaktan yoruldum. Bu kadar zor mu ya?
Ya ben... Bir yola girdiysen kendine yol açana kadar yılma diyorum. Sürekli deniyorum. Sonucun boş olduğunu içten bilsem de, denemedim dememek için devam ediyorum. O yolu bırakıp gitmek bana göre bir vazgeçiş geliyor. Yenilgi gibi.
O yoldan bir kere döndüm. Şimdi daha mutluyum, huzurluyum daha çok yoruluyorum daha çok öğreniyorum. Ama öğrendikçe acıtan şeylerin olduğu suratıma çarpıyor. inciniyorum, hak etmediğimi düşünüyorum. Çünkü kendi kalbimi düşüncelerimi biliyorum.
Neyse bugünlerde beynimde kocaman böcekler var, iki türlü konuşan... mantık mı yoksa duygusal tonda mı karar vereceğimi bilemiyorum. Pişmanlık yaşamamak için.”
(bu arada sana yaptığım yorumlar o kadar hoşuma gidiyor ki. Kendimle yüzleşmemi sağlıyor. teşekkür ederim. içime dokunduğun için.)"
* Şimdi Öfke yazısının yorumunu Nisan ayında yapmışım. Tekrar okuyunca aklıma gelen ilginç bir cümle oldu. Okudunuzmu bilmiyorum. Kitabın adı Şeytanın Fısıldadıkları. Enfes cümleleri vardır Emre Yılmaz' ın. Cümleyi şimdi çok net hatırlamıyorum ama şuna benziyordu:
"Sana yapılmasını istemediklerini başkalarına yapma" bu can sıkıntılı hımhımların ahlak davranışıdır. "Sana yapılmasını istediklerini sende başkalarına yap." :)))
Sanırım benim yapmam gereken asıl bu...! Bazen biraz da Ben' i ön plana çıkartmak. İyi haftalar diliyorum sizlere.
Resim alıntı :)))
30 Mayıs 2009 Cumartesi
Bedenin sana ait!

"Size çok sevdiğim ve yaklaşık 5 yıldır yayımlarını takip ettiğim bir kadının bilgilendiren bir yazısını aktarmak istedim. geniş içeriğe www.beni koruyun.com dan ulaşabilirsiniz. Özellikle çocuklarınıza anlatabileceğiniz uygun bir dille yazılmıştır. Dilerim gerek olmaz ama bilgilendirmekte yarar var diye düşünüyorum."
"Maalesef bazı yetişkinler onlara duyduğun güveni kötüye kullanabilirler. Yanlış yapan sen değil, istemediğin bir biçimde sana dokunan kişidir. Cinsel taciz daha büyük, daha yaşlı, daha güçlü kişilerin işlediği bir suçtur. Kendini suçlama ve kimsenin de seni suçlamasına izin verme."
İyi dokunma, kötü dokunma, gizli dokunma: Bedenin sana ait!
Öncelikle, kimlerin sana dokunabileceğine, öpebileceğine ve sarılabileceğine senin karar verme ve “hayır” deme hakkın olduğunu asla unutma!
“Hayır” de ve o kişiye yaptığından hoşlanmadığını, dokunmasını istemediğini söyle.
Hızla o kişiden uzaklaş. Hoşlanmadığın bir şekilde sana dokunan kişiden kaç. Bir daha bu kişiyle asla yalnız kalma.
Yardım iste. Çığlık atabilirsin.
Kendine inan. Sen yanlış birşey yapmadın.
Birisi sana uygunsuz bir şekilde dokunursa, olan biteni güvendiğin birine anlat. Tehditlerinseni korkutmasına ve sessiz kalmana neden olmasına izin verme.
Birisi sana dokunur ve bunu aranızda sır olarak saklamanızı isterse kendine şu soruyu sor: “Bu sırrı saklamak beni rahatsız ediyor mu?” Seni rahatsız eden hiçbir sırrı saklama. Anne-babana, bir akrabana, öğretmenine, doktoruna ya da güvendiğin başka bir yetişkine durumu anlat. Anlattığın kişi sana inanmazsa, güvendiğin bir başka kişiyle konuş, birisi sana inanıp yardım edene kadar vazgeçme.
Tehdit veya tacizde bulunan kişiden uzak durmak için elinden geleni yap. Kendini rahatsız veya güvensiz hissetmene neden olacak biçimde sana dokunan kişi ile yalnız kalma.
İyi dokunma
Sevdiğin kişilerin sarılması ve öpmesi güzel birşeydir. Örneğin:
Uyandığında annenin sana sarılması ve öpmesi.
Babanın iyi geceler dilmek için sarılması ve öpmesi.
Anneanne ve büyükbabanın ziyarete geldiklerinde herkesin birbirini kucaklaması ve öpmesi.
Kötü dokunma
Kendini rahatsız hissetmene neden olan dokunmalar genellikle kötü dokunmalardır. Birisi sana istemediğin bir şekilde dokunduğunda bunu gizlemek zorunda değilsin. Kendinin kötü olduğunu düşünme. Kötü olan sen değil, sana kötü bir şekilde dokunan kişidir. Bedenin sana aittir. Sen istemiyorsan kimse sana dokunamamalıdır. Kötü dokunmanın ne olduğunu bilmek ister misin?
Canını acıtan dokunma kötü dokunmadır.
Dokunulmasını istemediğin halde sana dokunulursa bu kötü bir dokunmadır.
Dokunan kişi kendini rahatsız hissetmene neden oluyorsa, bu kötü bir dokunmadır.
Dokunma senin korkutuyor ve sinirlendiriyorsa, bu kötü bir dokunmadır.
Birisi seni kendisine dokunmaya zorluyorsa bu kötü bir dokunmadır.
Dokunan kişi bunu hiç kimseye söylememeni istiyorsa, bu kötü bir dokunmadır.
Dokunan kişi bunu başkasına söylersen sana bir zarar vereceği tehdidinde bulunuyorsa bu kötü bir dokunmadır.
Maalesef bazı yetişkinler onlara duyduğun güveni kötüye kullanabilirler. Yanlış yapan sen değil, istemediğin bir biçimde sana dokunan kişidir. Cinsel taciz daha büyük, daha yaşlı, daha güçlü kişilerin işlediği bir suçtur. Kendini suçlama ve kimsenin de seni suçlamasına izin verme.
29 Nisan 2009 Çarşamba
Zaman
Her şeyin mevsimi, göklerin altındaki her olayın zamanı vardır.
Doğmanın zamanı var, ölmenin zamanı var.
Dikmenin zamanı var, sökmenin zamanı var.
Öldürmenin zamanı var, şifa vermenin zamanı var.
Yıkmanın zamanı var, yapmanın zamanı var.
Ağlamanın zamanı var, gülmenin zamanı var.
Yas tutmanın zamanı var, oynamanın zamanı var.
Taş atmanın zamanı var, taş toplamanın zamanı var.
Kucaklaşmanın zamanı var, kucaklaşmamanın zamanı var.
Aramanın zamanı var, vazgeçmenin zamanı var.
Saklamanın zamanı var, atmanın zamanı var.
Yırtmanın zamanı var, dikmenin zamanı var.
Susmanın zamanı var, konuşmanın zamanı var.
Sevmenin zamanı var, nefret etmenin zamanı var.
Savaşın zamanı var, barışın zamanı var.
Zaman... Kalışım sadece birilerinin ekmeğine yağ sürmemek için, yoksa kuşkularla bu kadar doluyken içimden buralarda olmak bile geçmiyor.
19 Mart 2009 Perşembe
Sevilme isteği
İnsan mutsuzluk anlarında neden geçmişi hatırlar. Aklıma türlü sahneler geliyor yine. Suçlayacak kişiler, olaylar, yerler arıyorum. Bulduklarım oluyor... Bulamadığımda kendime sarmayı deniyorum. Ama kendimle hesaplaşalı çok uzun zaman oldu. Boş bir suçlama benimkisi. Sebep - sonuç ilişkisi çoktan kurulmuş. Kendimi tanıyorum. Görünüşte o kadar güçlüyüm ki, kalelerim o kadar sağlam ve yıkılmaz ki... kendimi Prensesler gibi görüyorum. Sanıyorum ki şu dünyada kimsenin beni sevememe ihtimali olamaz. Ben iyiyim, ben bu dünya için fazla dürüst bir insanım. Ben olaylarda ilk önce hinlik düşünmem. Düşünmek gerekiyormuş. İnsanlar birbirlerinin ağızlarına sıçınca, kaybetme korkusu duyuyorlarmış. Suçu bastırma politikası uygulayıp aksi yönde saldırıya geçmek gerekiyormuş. O kadar umursamaz olunmalıymış ki, hissettiklerini söylemeyip gösterip kendini geri çekmeliymişsin. Benim gibi ne hissettiğini öyle şappadanak söylersen, sonunda olacağı buymuş. Karşındakini süründürüp, ezim ezim ezmek gerekiyormuş. * Dünyada herkes beni iyi ansın istiyorum... Kefareti çoktan ödenmiş yaptıklarımı, bir daha tekrarlamamak için mi?
* Senelerce el üstünde tutulup, sonradan birileri ile kıyaslandığımdan, sürekli daha mükemmeli olma çabalarımdan mı? Birkaç törpülenmesi gereken eksikliklerim yüzünden, kendimi diğerlerinden, düşük görmem mi?
* Kendimi mi sevmiyordum yoksa. Doğru ya insan bir kere sevmezse kendini, bir başkası sevsin ister. Sevilme arzusu o kadar büyür ve bağımlı hale getirirki insanı, ne tür şebeklikler yapacağını şaşıverir insan. Sürekli sevildiğinizi duymak istersiniz, ama bir yandan da sevilmeye değer bulmazsınız kendinizi. Her an ilerisi için sözler beklersiniz.Benim çelişkimde bu noktada mı başlıyor? Ben bunları aşmamışmıydım?
* Vicdan mı yoksa? Son söylediğim söz asla kırıcı olmamalı karşımdakine. Değermi, kırmaya üzmeye bakış açısımı? Ölürlerse onlara söylediğim son söz yıkıcı ise vicdanım buna el verirmi?
Dün gece sırasıyla; istek, korku, hırs, kabullenememişlik, öfke, sinir, tutukluk, kendine acıma, karşındaki aşağılama, kaybettiklerine üzülme, çaresizlik, onun kaybettiklerini düşünme, bitkinlik, yorgunluk, bu geceyi geçirsem isteği, kimseye bişiy anlatamama, hatta bazen o kadar çok üstü kapalı anlatma ki artık yorulma, yardım isteme, çakılı kapatma isteği, veda yazısı hazırlama, hatta tümden blogu kapatma isteği, kimseyi aramama, kimseyi okumama, telefonlara cevap vermeme, birilerinden bişiyler ummama, uyusammm uyusam uyusam. Blog kapatılmalı... Bu gece bitse... Kimse beni bulamasa...
Heyy sizler okuyun bilin... Benim canımı yakmak istiyorsanız ihmal ve umursamazlık yapmanız yeterlidir bilyormusunuz? O yaptı, oradan biliyorum....
ve son olarak şu yazıdakinin aynısını da hissediyorum. Kazanma ve kaybetme hırsları üzerine...








