içindeki öfkeyi dizginlemeye çalışan efsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
içindeki öfkeyi dizginlemeye çalışan efsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Kasım 2011 Çarşamba

Mektuplar / Geleceğe Takılan Çelme






Bana seni anlatmamı isteseler derim ki; 
- "Aklınca, kendi kuşkularının yarattığı o ihtimali duymak istemediğinden bana hiçbir şey soramayan bir adamdı ve ben onun hayatına girdikten sonra, tanıştığı her kadına aynı şekilde davranmaya devam edip, can yaktı!"
...

Konuşmadığın, aramadığın, benden başka herkesi var sayıp, başka yerlere yazdığın ve başka kızlarla cilveleştiğin tüm o anlarda;  bu özensiz davranışlarını es geçmemi ve beni sevdiğini bilmemi istedin.Seni, sen demeden anlamamı istedin. Her defasında “Seviyorum” kelimelerini kullanıp, sevmiyormuş gibi davrandın. 
Kısacası işte; göstermediğin tüm davranışlarını, anlamamı istedin! Aslında anlayabilirdim de.. Ama hep engelledin içine ulaşmamı. Kendini herkesten gizleyebilirdin, ama benden de gizledin.

Sana bu tarz umurunda değilmişim gibi davranışlarının beni üzdüğünü birçok defa belirttim. Anlamak istemedin. Kadın dırdırı olarak gördün tüm dilenişlerimi.. Sonrada beni suçladın olayların akışındaki süreç için. Eksik anlattığım tek konu için hırslanıp; bitip tükenmek bilmezcesine, defalarca suçladın beni. Bütün bunlara neden olan kendi davranışlarını ise yok saydın.

Senden hiçbir zaman af istemedim ben.. Dileğim hep güzel hatırlayalım birbirimizi idi. Olmadı. Sen o dünyanın içindeyken öyle kuşkucu, kindar ve farklı biri olup çıkmıştın ki, iyi niyetimi sorguladın..
İnsan karşısındakinden görmek istediği davranışı kendisi yapmıyorsa ve karşısındaki de yorulup, sırf daha fazla üzülmemek adına elini eteğini çekmeye başlamışsa, söylediği her şey havada kalıyor ve umursanmıyormuş gibi gösterilirse,  ne yapılmasını bekliyordun bilmiyorum.. Sana aşık olmadığımı, olamayacağımı belirttiğim halde, sevgimi de uzaklaştırdın..

Sahi; içine siniyor mu gerçekten o davranışların? Ne bileyim, arada düşünüp üzülüyor musun mesela? Bana karşı hissettiğin, sonra yok sayıp ve ezip geçtiğin tüm o duygularını hatırına getiriyor musun? Ben ise; geceleri yastığa yattığında veya bir yastığa elini attığında beni hatırladığına kalıbımı basıyorum.

Şimdi senden uzaktayım.. Huzurlu bir dönemden geçiyorum.Hayatıma “seni daha nasıl mutlu edebilirim” diyen bir adamı soktum.

Yine de, insanın geride bıraktığı, geleceğine çelme takıyor bazen. Bu nedenle hala büyük tereddütlerim olsa da, o bunları aşma yolunda bana çok yardımcı oluyor.. Beni hep güldürüyor..  

Son olarak; seni anımsadığımda acı veren tek şey, yokluğun ya da yanımda olmayışın değil. Bir daha asla kendimi birine o şekilde açamayacağım için üzülüyorum.. Özlüyorum çünkü, en yakın arkadaşımı kaybetmeme neden oldun! Diliyorum, mutlu olma.. 


* Anne ve babam hacdan geldiler dün gece.. çok mutluyum.

9 Temmuz 2010 Cuma

Ç/alıntı Yazılar Üzerine


Sahibinden izinsiz / yazanın ismimi koymadan / linkini vermeden hiç kimse burada ki yazıları yayımlayamaz. Alıntıladığı yazıların altına en azıdnan "alıntıdır" yazmayı bile çok gören zihniyetlere istinaden bu yazıyı yazma isteği duydum. Her zaman böyle olaylara karşı kendimce, elimden geldiğince önlemler almayı denedim. Reader sayfasının altına bile not düştüm "izinsiz alıntı yapılması yasaktır" diye. Onu bırakın sitenin sayfasında bile bu uyarı var oldu her an. Alt taraflarda idi. Bugün görmeyen embesillere karşı yukarılara çıkarttım yerini.

Zamanında kopyalamayı da engelledim sitede. Bu seferde tek tek cümleleri yazıp çalmaya başladılar. Bugün yeter dediğim bir noktaya geldim. Dün 4 tane şikayet yaptım. Bugün de sabahtan devam ettim. Her hafta bu tarz şikayetleri yapmaktan bıkmadım, sadece bunaltı geldi.
Son 1 ayda 5 facebook sayfası kapattırdım. 2 tanesi hala şikayette bekliyor, 3 blogdan sildirdim. Ki bunlar sadece bir aylık bilanço...

Tamam beğenilmek, okunmak çok güzel yalnız bu sayfada ki gibi emek hırsızı birinin  http://www.facebook.com/note.php?note_id=436367138367 "izinsiz çaldığınız o yazımı kaldırın oradan" dediğim sayfalar birde üzerine üste çıkmaya çalışır gibi "Burası bir paylaşım sayfası yazının altına başkasının ismimi yazılmış hayır nasıl emeğe saygısızlık olabilir ki o zaman sadece beğenilen birşiir paylaşılmış o kadar facede her sayfada olduğu gibi ama tepkiniz asıl saygısızca olmuş..." yazması hiç hoş değil. Zaten ben o orada burada benim olanı isimsiz paylaşsın diye yazıyorum. Link vermeden, bu yazıları şu şu yazmıştır ve şu sayfadan alıntılanmıştır demeden yayımlamaya kimsenin hakkı yok.

Önceden tek cümleleri falan umursamıyordum, forum sayfalarında fink atmasını ama bundan sonra her bir forum sayfasına tek tek giricem ve tepkimi göstericem. Yazılarımı çalmaya cüret ediyorlarsa, bende tepkimi her şekilde göstermeye cüret ederim. Ben kimseye bu saygısızlığı yapmıyorsam, başkası da yapamasın mümkünse.

Bu ve bunun gibi olan arkadaşlara bir kaç yardımcı link adresi şunlar arkadaşlar.
http://www.facebook.com/legal/copyright.php?noncopyright_notice=1
https://www.google.com/webmasters/tools/spamreport?hl=tr&pli=1


* Bundan sonra çalan sayfaları tek tek afişe edecek olan Efsa...

*Görsel

3 Nisan 2010 Cumartesi

Kadınlar yazıyor / Namus mu hahaha



Aslında bakmayın biz çok namuslu bir milletiz.
Namus deyince çoğumuzun aklına gelen kavram bellidir.
Zaten namus dediğimiz nedir ki?
Açılan bir etek altı, görünen saç teli, bakirelik, iki bacak arası iki delik!

Hep bir alt, hep bir ara değil mi?
Kadını, erkeği fark eder mi ki ?

Öyle kaçakçılıktan, kapkaççılığa, uyuşturucudan, insan tacirlerine, dolandırıcılıktan, hırsızlığa, adam kaçırmadan, öldürmeye vardıran çok namuslu insanlarımız vardır bizim.

Biz de hala bakirelikmiş, şuymuş buymuş yazalım çizelim değil mi?

Kızlığını diktirene şaşmamak gerek inanın.
Böyle namuslu erkeklerin arasında, kapak gibi namusun ne olduğunu gösterirler adama.
Bazı erkeklerin namusları gibi erdemleri de dik durur.



* Bu yazıyı daha önce Kadınlar yazıyor sayfasında yayımlamıştım.

* Görsel

2 Nisan 2010 Cuma

Kadınlar Yazıyor / Bekaret


Aşağıda ki yazıyı yazalı üzerinden zaman geçti. Ama nedense güncelliğini hiç yitirmiyor. Bazılarının gözünde "aaa böyle düşünen insanlar mı var?" şeklinde bir düşünce geçebilir elbette. Ama üzgünüm ki var. Gazetelerin 3. sayfa haberleri bu konuda eşsiz bir kaynak sunabilir sizlere. Zaman zaman diğer sitede ki yazıları ekleyeceğim buraya. sırf bilgilendirme amaçlı.


Kızların hep bir zarı vardır. Namusun timsali! Hani topluma temizliğini bununla gösterirsin falan. Kaybedersen tüm hayatın boyunca suçlu kalırsın. Kendini koruyamamışsındır. Küçük görünürsün.Namussuz, bencil bir insansındır. Kendi seviyeni, değerini düşürmüşsündür.

Çünkü o zar, bekaret dediğimiz kavram;
Lekelenir!
Kaybedilebilir!
Delinir!
Yırtılır!
Bozulur!

Önemli(mi)dir...
Önemsenli(mi)dir...

Kişiye göre değişir elbet. Ama bu asla karşıdakini rencide etmek, öldürmek, sövmek, dövmek, aşağılamak, değer yargılarını sorgulamak için bahane olarak kullanılamaz!! Bu insanlık dışıdır işte. Karşındaki bakire değil diye onu suçlarken kendin nasılsındır? Bir de bunu hemcinslerimiz de yapar arada... Milletle yiyişip yiyişip aa bak o kız bakire değil derken, sen ne kadar namuslusun? diye sorsan apışıp kalacaklardır eminim. Ya da kendi kızlarına bakmayan anne - babalara ne demeli? Her kuşak bir sonrakinin namusunu bu zara göre mi sorgulayacak? Bırakın isteyen kendisine nasıl doğru geliyorsa o şekilde yaşasın bunu. Kimse kimseyi aaa bakireymiş namuslu imiş deneyimsiz diye yargılamasın. Ve yine kimse bakire değilmiş namussuzmuş demesin. Özgür irade burada başlar.

* Münevverin cinayetinde, gördük toplum düşüncelerini!!! "bakire olsaydı hak etmiş olacaktı garibim"
* 2009 a girerken doğalgazdan dolayı zehirlenen öğrenciler hakkında da aynı itham ve suçlamalar yapıldı...
* Onca töre cinayetleri işlendi. Değer miydi?
* Yasemin Ç.' yi hatırlayan var mı aranızda bilmiyorum. Bunu töre kısmında işlemeyi düşünüyordum ama konu ile de ilgili. Sevgili Yasemin, eniştesinin tecavüzüne uğrar, kürtaj olur ve kızlığını diktirir. İmam nikahı ile zorla evlendirilir. Bakire çıkmadığı için evine geri gönderilir. Askerden gelen abiside silahla öldürür... Ne diyeyim şimdi ben. Hala bakireliği önemseyen zihniyete.

Ellerinden gelse tecavüze uğramasının suçunu da kıza yıkıp kız hak etti diyecekler. Acaba kendi kızlarının, kardeşlerinin başına böyle bir iş gelse, hak etti o... diyecekler midir??? Bakireliğini bu şekilde kaybeden bir kızın hissettikleri hakkında bir empati kurar mısınız? Kızcağız hem zorla bu olayı yaşayacak, bir de üstüne hem ailesi hem toplum hem de ilerideki evleneceği insan tarafından suçlanacak ha??

Benim kızdığım; Herkesin özgür iradesi ile yaşadığı şeylere saygı duyulmalı. Kişiler ne zaman kendilerini hazır hissederler ise o zaman yaşamalı. Sonradan kendileri de dahil kimseyi suçlamamalı, suçlanmamalı!!

Oğlum kadınları becersin, kızım kırsın dizini otursun mantığındaki insanları kınama benimkisi.
Elini yıka geç meselesi değil ki bu. Neyin kiri? Hangi kir Allah aşkına!!
Türkiye'de kaç erkek evlendiği kadın bakire çıkmadı diye boşandı? Düşünün!
Kaç kadına bakire olmadığı için orospu dendi?
Erkekler evlenmeden önce birçok kadınla birlikte olmak isteyip, evleneceği kadının "temizliğini" bekaret ile ölçtü?
Ya kaç kız bakireliği gözlerinde büyüten ailesinin baskısı altında intihara sürüklendi?

Bir tavsiye:
Eğer ülkemizde bu bakirelik kavramı, farklı ülkelerde de çok değişik biçimde yüzünü gösteriyor. Geçenlerde bir kitaba rastladım. Adı "Yitik masumiyet" Okunası, okunmalı...


Bir bilgilendirme:

Kimse sizin onayınızı almadan sizi bakire misiniz diye hastaneye götüremez. Yasalarda bile bu böyledir. Kimsenin, bu aileniz bile olsa böyle bir genital muayene için zorlamasına imkan tanımayın. Lütfen...

MADDE 287. - (1) Yetkili hakim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Çok iyi olma çelişkisi


Benim çoğunlukla battığım anlar, işte şunlar:

Çok iyi olmaya odaklanıyorum...

Çok güzel bir kadın,

Çok iyi bir eş/sevgili,

Çok iyi bir anne,

Çok iyi bir insan,

Çok iyi bir evlat,

Çok iyi bir kardeş,

Çok iyi bir arkadaş,

Çok iyi yemek yapan,

Çok iyi bir meslektaş,

Çok iyi sevişen bir kadın,

Çok düzenli bir insan;

Olursam;

Daha çok sevileceğim sanıyorum...!

Ha oluyor muyum?

Olduğum anlar elbette oluyor.

Ama sonra karşımdakinden de aynı özeni ve özverileri bekliyorum.

İşte bu noktada çamura batıyorum.

Kızımı, sevgilimi, babamı, annemi, her zaman birinci plana atıyorum ve bunu o istediği için değil. Benim onu orada görmek istediğim için yapıyorum. Ben zaten mutluyum biliyorum. Ama oda mutlu hissederse kendini, benimde mutlu olmam için ekstra kapılar açılacakmış gibi geliyor. Çünkü karşımdakini asık suratla görünce, ister istemez onun mutluluğuna, bir gülümsemesine çabalar halde buluyorum kendimi.

Bayrama ailem gelecek, yaz başında ablam ile kurduğumuz düzenden, anne ve babamın düzenine geçeceğiz. İyi bir kardeş olmayı ikinci plana atıp, iyi bir evlat olmaya daha özen göstereceğim. Bir yerde ne kadar istesem de kendi hayatımı değil, birilerinin yaşamındaki hayatımı yaşıyor gibiyim. Kimin kime dahil olduğu çok açık. Ama en azından kendi kararlarımı verebilecek, bunlarında sorumluluğunu üstlenebilecek kadar başarılıyım son yıllarda. Bazı arkadaşlarım diyor. İşte çık, gez, dolaş, eğlen. Ama benim mutluluk anlayışımda ya da huzurumda bunlar yok ki. Boş muhabbete gelip, birilerini çekiştirerek veya kakara kikiri kalabalık arkadaş toplantıları aramıyorum. Bunlarla neşe bulacağımı değil, boşa zaman geçireceğimi düşünüyorum ki.

Üstelik bunları en mükemmel şekilde yerine getirmek isterken, olmuyor. Birine yetişirken, öteki telefonum kapanıyor. Ben bunun orta yolunu bulma özürlüsüyüm sanırım. :)

Herşeyi geçerimde kızım... Ona iyi bir anne olamamaktan zaman zaman korkmuyor değilim... Bazen insanlara duyulan kırgınlıklar, başka insanlar ile de iletişimi kesebiliyor. Ve ben öyle bir inadım ki; kızımın sesini duyma pahasına, özlesem de onlarda kaldığı müddet boyunca aramıyorum. Bizim evimizi de arasınlar istemiyorum. Sırf bu yüzden içimde azda olsa bir pişmanlık gölgesi gelip geçiyor. Geçiyor, çünkü benim sınır noktalarıma geldiğinde insanları nasıl görmezden geldiğimi biliyorum. 2,5 yıldır tek bir kez bile aramadım. Ama şimdi okula başlayacak ve acaba okulda anneden bahsedildiğinde neler düşünecek. Ben onu nasıl, nerede göreceğim diye içim içimi yiyor. Beğenmeye beğenmeye arayacağım yani. Hafta içi görmek içinde Çarşamba günlerini zapt etmeyi düşünüyorum. Bakalım hayırlısı artık.


Sadece kafama takılan;

İnsan iyi bir evlat, anne, ev hanımı olmalı diyen bir annem var.

İnsan bir şeyde çok iyi olmalı diyen bir ablam var.

İnsan her şeyde iyi olmalı diyen bir beynim ve babam var.

İnsan çok çalışıp yavrusuna bakabilmeli, ona her defasında toleranslı davranabilmeli, yoksa neden bu dünyaya getirdi diyen bir yiğenim var.

Biz kocaman evde babamla konuşmadan anlaşırken, diğerleri ile çatışıyoruz.

İnsan sizce nasıl olmalı, kendi gibi olmanın dışında yani, karşıdakilerin beklentilerini, çevresel faktörleri veya maddiyatı da hesaba katarsak?


* Dün babasına işkembe çorbası yapıyorum, siz gelince yine yaparım derken; cevap olarak, “sizi çok özledim” diyen babasının sesinin tonunun titrediğini fark eden ve dünyada ikinci en büyük acının bir babanın ağlaması olduğunu düşünen Efsa…

* Annesi gelip, “dans kursu yetmedi de, bir de spor salonuna mı para vereceksin” demesine fırsat bırakmadan spor salonuna yazılan Efsa…


Resim

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Mide


Önceden kelimelerine kapılıp diyordum ki:

"Midemi değil aklımı bulandırıyorsun"

Yapma!



Şu an senin saklayıp, benim öğrendiklerim karşısında diyorum ki:

"Hem aklımı, hem midemi bulandırıyorsun"

.
Related Posts with Thumbnails

..