26 Eylül 2008 Cuma

öp beniiiiii....


Benim ilgi bekleyişlerimde aynen aşağıdaki hikaye şeklinde. Milletten sevgi arayışlarim, birşeyi kırk kere söyleyince mi anlamı kalmıyor yoksa benim mi beklentilerim fazla bu ölçüde tam çözemedim ama ne zaman ben ilgi bekliyorum, özen istiyorum, üzerime düşülsün diye çırpınsam mutlaka karşımdaki iki pışpışlayıp yarı yolda bırakıyor beni. Sonra alınganlıklarım ve içime kapanışlarımla kendimi yiyip bitiriyorum. Bu hikayeyi de ondan seviyorum. Kendimi görüyorum... Ben sevgi arsızı bir kubağayım... ve biz çoğu zaman elimizin altında tutmak istiyoruz herşeyi. Birgün onları kaybedebileceğimiz aklımıza bile gelmiyor., hep yanımızda olmalı sanki sevgilerimiz, dostlarımız bile... Sonunda da altın kafesteki kuşu öldürüyoruz içe kapanışlarıyla...



Yol kenarında duran bir kurbağa, karşı kaldırıma geçmekte olan bir kişiye seslendi:
- “Bir dakikanızı rica edebilir miyim? Lütfen” dedi.
- “Ben çok güzel bir prensesim. Beni öperseniz, bir anda değişeceğim ve eski durumuma dönüp, prenses olacağım. o zaman herkese ‘Bu cesur adam beni kurtardı’ derim.

Adam kurbağayı eline aldı, gülümsedi ve cebine koyduktan sonra yoluna devam etti. Bir süre kurbağa yeniden konuşmaya başladı:
- “Lütfen inanın bana, be gerçekten çok güzel bir prensesim” dedi ve yalvararak ekledi :
- “Beni öperseniz,söz veriyorum, bir günümü sizle birlikte geçiririm.”

Adam yine gülümsedi ve kurbağayı yanıtlamaya gerek bile duymadan yoluna bile devam etti.fakat birkaç adım attıktan sonra kurbağa bu kez yalvarmaya başladı:
- “Ne olur öpün beni” dedi.

Adam kurbağayı cebinden çıkardı, ona yine gülümseyerek baktı.Kurbağa ise, yalvarmasını sürdürdü:
- “Ne olur bir kez öpüverin beni” dedi.
- “Göreceksiniz, o zaman birden, güzel bir prenses olacağım ve söz veriyorum, sizle tam bir yıl birlikte olacağım ve her dediğinizi yapacağım, her istediğinizi yerine getireceğim.”


Adam gülümsedi, kurbağayı yine cebine koydu ve yoluna devam etti. Kurbağa bu kez, adamın cebinden çığlıklar atarak bağırmaya başladı.
- “Niye öpmüyorsunuz beni, söylesenize?” diye haykırdı.
- ”Beni öpünce göreceksiniz, çok güzel prenses olacağım. Neden inanmıyorsun bana?” kurbağanın bu isyanı üzerine adam onu yeniden cebinden çıkardı, yüzüne yaklaştırdı ve kafasından geçenleri tane tane açıkladı:
- “İster peri, ister prenses de ol, fark etmez” dedi. sonra acımasız bir biçimde noktaladı sözünü:
- “ Benim için hiçbir şey, ‘Konuşabilen bir kurbağa kadar değerli olamaz.'

24 Eylül 2008 Çarşamba

Hüzün, erkek mi yoksa kadın mı?..yoksa...


Hüzün deyince aklınıza ne geliyor?
Anılar, sefalet, deniz, terkedilmişlik hissi, yağmur?
Hüzün erkek midir kadın mıdır?
Hüzün en çok kadına mı yaraşır erkeğe mi?
Hüzünün cinsiyeti varmıdır?
Bakir yada bakire değildir eminim buna.
Hüzün bence kadın...
Yada erkekleri o kadar çok temkinli görmeye alışmışız ki
Hüznü en çok kadına yakıştırıyoruz.
Ama hüzün en cok kadına yaraşıyor, en cok ona yakışıyor.
Sessizce uzaklara bakan bir kadındadır hüzün
Ve sessizce tek bir damla yaşın aktığı andır.
Kafasını cama dayamış bir kadın profili belkide.
Hüznün bir yüzü varmıdır?
Hüzün çocuk olmasın sakın...!

Boşver yaa ben hüznümü sana bıraktım kalan sağlar benim olsun...


17 Eylül 2008 Çarşamba

Bir Adam, Bir Kadın, Bir Aşık

Anadolu’nun orta vilayetlerinden bir köyde, yavaş yavaş güneş batmaya hava kararmaya başlar. Karanlık iyice çöker köyün üzerine. Evlerden birinde bir kadın ve adam yatma hazırlığı yapmaktadır. Erken yatıp yarın sabaha, güneş ışığına erken uyanılacaktır.Adam üzerini değiştirir, yatağına yönelir.

Evin penceresinden; karanlık bahçeye vuran ışıkta ağaçların arasında bir gölge belirir. Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser. Kadının sevgilisi bahçededir. . . Tam sözleştikleri gibi, sözleştikleri saatte ve yerde adam onu beklemektedir. Kadın kocasının uyumasından emin olunca,sessizce yataktan kalkar, üstünü giyer … Ve pencereden aşağıya atlar. Başka bir adam için, kadın kocasını terk eder.

Koşarlar iki sevgili….. kaçıyorlar. Tarlaları , ovaları aşarlar… Anadolu’da bir köy nasıl koşmasınlar ki.Arkalarından onları kovalayacak onca şey vardır. Namus belası, Töre cinayetleri, yoksulluk, cefa, korku. Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler. Köyden uzaklaştıklarına iyice emin olunca soluklanmak için dururlar.

Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki :

"Evden çıktığımdan beri, ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor"

çıkartıp bakar ki…ayakkabısının içinde bir tomar para!
Kocası her şeyin farkında. Biliyor ki gidecek,

"Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim, çamaşırlarımı yıkadı, ütüledi. Bana emeği geçti" yaban elde muhtaç olmasın diye o yoksul köylü; bütün parasını; başka bir adam için kendisini terk eden karısının, giderek kendinden uzaklaşan adımlarını attığı ayakkabısının içine koydu.
O güzel insanı, O onurlu davranışı sergileyen, O terk edilen adamı aslında hepimiz taniyoruz.
Çünkü O; bir dizesinde bize yürekten seslendiği gibi

Uzun ince bir yoldaydı ve gidiyordu gündüz gece …

A
şık Veysel


Sunay Akın TV8 deki bir programinda anlattığı bir hikayedir. sizinle de paylasmak istedim... Bazen sonun bittiği anlar vardır... Bu da onlardan biri...

8 Eylül 2008 Pazartesi

ruhumla taze söyleşiler

İnsanlar değişkendir ve değişirken neler kaybettiğinin farkına varmaz.
O çocuksu saflığı bir daha bulamaz kendisinde.
Dizginlerin hala kendi elinde olduğunu sanır.
Kulağına gerçeğin ta kendisi gelir,
ama o bunu işitemez
bile bile yalan söyler durmadan yüreğine...

Hayatımdan hep bir şeyler çalınıyor anlıyor musun?
Ruhumdaki yangın söner belki diyorum,
yalan sönmüyor.
Bağırmak istedikçe sesimi duyuramıyorum.
Gelecek beni gitgide daha çok korkutuyor.
Çünkü iyi veya kötü her şeyin sonudur gelecek.

hayatı ıskalıyormuyuz?


Neden boylesine kucuk mutluluklari bile yasamayi beceremiyoruz. Hep secmek zorundayiz... hepimiz gunun birinde kendimiz icin dogru olani secerken bir baskasinin yasamini altust edebiliyoruz. belkide insan buyuk acilar yasadiktan sonra simsiki tutundugunu sandigi seyler avucundan kayip gidiyor.Biliyormusun ucak kullanirken bir bulutun icine girdiginde yapman gereken en iyi sey geriye donmektir. cunku gidecegin yolu bilemezsin, ama geldigin yolu bilirsin. Ama ben sirf macera icin yolumu buluttan yana gecerek denedim ve benim bulutumun sonu hep firtinaydi. O firtinadan yikik, umutsuz olarak ciktim.Yada dev bir dalganin ustunde uzaklara gittigimi sanirken, bir baska darbeyle kendimi yine kiyida buldum. tabi yine tek basima...!
yasamdan ne kadar cok sey beklersen, o kadar korkuyorsun sanirim. korkakligin bedelini de hayal kirikliklarinla oduyorsun. neyi cagirirsan onu gorursun ya zaten... Beklenenlerle yasananlar hic birbirini tutmuyor.

Sende anlayacaksin...! bir sabah uyanacaksin ve artik bir baskasina verebilecegim bir parcan kalmadigini goreceksin. ama zaman gectikce cuvala koyulabilecek bir seyler de bulunabilir, kimbilir...
Hep bir ruya ile yasaminiz arasinda bir bag kurmaya calisacaksiniz. Birine yetisirken, oteki kapanan telefonlarla...!
Related Posts with Thumbnails

..