Yalnızdı, ama bu eskisi kadar koymuyordu. Anlamını bulduğu ve yazılarla anlamlandırdığı bir hayat kurmuştu yeniden kendine.
Kız geriye bakıp düşündüğünde istemişti ki "evet ben kendi başıma da mutluyum ama bu mutluluğu, seninle de paylaşmak istiyorum" Ama erkek duymak istememişti bu mesajı. O suskunların kahramanlarını oynuyordu her zaman.
Onu mutlu görmek adına yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kalmıştı. Her ne kadar vazgeçmeyeceğim senden dese de kız, sonuçsuzlandırılamayan her şey; üzerine alınganlık olarak yapışmıştı. Keşke biraz daha cesaretli olsaydı adam, böyle suskun kalmasaydı.
"bitti..." dedi yaşanmamışlıkların üzerine nokta koymanın zamanı geldiğine inanan kız.
"Sen hiç bilmezdin de, senin yanından ayrılıp eve dönmek çok koyardı aslında. Yanında rahattım ben, huzurlu, hep yanında olayım isterdim. O dizlerde uyumak, sana sokulmak isterdim. Söylediğin ya da yazdığın her sözcükten ben çıkmak isterdim" Olmadı. Başlamadan tükettik. Şimdi tekrar eve dönüş zamanı, kapanan kapılara dokunmama zamanı... Şimdi yine bitmelerin ve yeni başlangıçların zamanı...
Başladığı mektubu zarfa koydu, zaten üzerinde adresi yoktu, alışkındı buna kız. Hiçbir zaman göndermemişti yazdıklarını. Ve mektuptan aklında kalan bir paragrafın, üzerinden geçti tekrardan.
"Yenilmiş bir ordu gibi kaçıyorsam senden, dudaklarının karşısında kaçıyorsam bağışla... Bir yangını başlatacak kibrit olmaktan korkuyorum..."
Duraksadı ve düşündü... "Asıl sorun nerede biliyormusun çözümünü bildiğin bir seyin kuruntularını yasamak" dedi hafif bir sesle aynadaki aksini görüp seslenen kız. Sadece adamın tepkisinden korkuyordu artık. Sustu... Usulca pencereden dışarısını izledi. "Keşke" dedi, "Keşke sonunu her ikimizde bilsekte bu aşkın, yine de yaşasaydık"
Yaşan(a)mayan şeylerden tüm yaşamı boyunca nefret ederek...
15 yorum:
tüylerim diken diken oldu,direk şarkıyı duyunca ve yazına başlayınca inan:)
sevemedim vedaları..
böceğim; ben de puslu vedaları hiç sevmem ve pek vedalaşmam kimseyle çok koyar vedalar... hep hoşça kal desek birbirimize keşke.
Susuyorum.
Gözlerim kapalı...
İçimde zaman kesikleri...
Ne güzeldin bende bir bilsen diye düşünüyorum sonra aniden...
Bilmediğin ve bilmeyeceğin zamanların seyrinde giden ömrüne hayıflanarak...
insanın söylemeye ve yapmaya çekindiği herşey bedenine bir kambur olarak yerleşiyor...sonrada ne görebiliyor ne düşüne biliyor nede tada biliyor...kambur insanı birazdaha yalnızlaştırıyor...
@ mayam; ben adressiz mektupların kalemi, sen sözcüklerinde takılıp kalarak...
@ yanlızlık okulu; senelerce kambur dolaşmanın verdiği bir eziklimidir dersin benimkisi?
o yüzden her seyin üstüne gitmelia slında, korkmadan sonuna kadar yasamalı.
bazen vedalarda söze yer kalmadan biter.. işte senınkide onlardan bırı...
aslında susmakta da bir cümle
gizli..
yüregıne saglık..
efsa, kalemine sağlık. Çok güzel satırlar bunlar...
camillam bazen karşı tarafında gerçekten korkmaması gerekiyor sanırım. sende bir yere kadar gidebiliyorsun çunku.
elif bir arkadaşım hep şey derdi: "susmak belkide gerçeği anlatmanın tel yolu idi." artık tek yapabildiğimiz susmak.
ekin acar hoşgeldiniz. Teşekkür ederim. :)
Bir yangını başlatacak kibrit olmaktan korkuyorum demişsin ya ben de sana ezginin günlüğünden atıfla:
''gözlerim doluyor aman sen neredesin
ellerim donuyor aman sen neredesin
yan kalbim yan külden adam olur san
yan kalbim yan kaçamazsın sevdadan''
diyeceğim izninle:)
kaçılamayan sevdaların şerefine o zaman. Ne olur ellerimi hiç bırakmasın...kaçmasın...
Sabah mahmurluğuma eşlik eden, güzel bir yazıydı Efsa:)
:) teşekkür ederim, ben hala mahmur dolanıyorum yanlız
uyanmadan yorumlanmaz rüyalar... bitmeden anlaşılmaz başlangıç...
dedi ve sustu ayyaş...
kanatlarını kiraza boyadığım
ebabil kuşalarının
kafama attığı taşları
boynuma kolye yaptım
yitmemek için :))
dedi ve sustu öyküdeki kız bir yerlerden anımsadığı şiiri fısıldayarak
onunda tek amacı yitmemek ti zaten.
Yorum Gönder