İnsan mutsuzluk anlarında neden geçmişi hatırlar. Aklıma türlü sahneler geliyor yine. Suçlayacak kişiler, olaylar, yerler arıyorum. Bulduklarım oluyor... Bulamadığımda kendime sarmayı deniyorum. Ama kendimle hesaplaşalı çok uzun zaman oldu. Boş bir suçlama benimkisi. Sebep - sonuç ilişkisi çoktan kurulmuş. Kendimi tanıyorum. Görünüşte o kadar güçlüyüm ki, kalelerim o kadar sağlam ve yıkılmaz ki... kendimi Prensesler gibi görüyorum. Sanıyorum ki şu dünyada kimsenin beni sevememe ihtimali olamaz. Ben iyiyim, ben bu dünya için fazla dürüst bir insanım. Ben olaylarda ilk önce hinlik düşünmem. Düşünmek gerekiyormuş. İnsanlar birbirlerinin ağızlarına sıçınca, kaybetme korkusu duyuyorlarmış. Suçu bastırma politikası uygulayıp aksi yönde saldırıya geçmek gerekiyormuş. O kadar umursamaz olunmalıymış ki, hissettiklerini söylemeyip gösterip kendini geri çekmeliymişsin. Benim gibi ne hissettiğini öyle şappadanak söylersen, sonunda olacağı buymuş. Karşındakini süründürüp, ezim ezim ezmek gerekiyormuş.
* Dünyada herkes beni iyi ansın istiyorum... Kefareti çoktan ödenmiş yaptıklarımı, bir daha tekrarlamamak için mi?
* Senelerce el üstünde tutulup, sonradan birileri ile kıyaslandığımdan, sürekli daha mükemmeli olma çabalarımdan mı? Birkaç törpülenmesi gereken eksikliklerim yüzünden, kendimi diğerlerinden, düşük görmem mi?
* Kendimi mi sevmiyordum yoksa. Doğru ya insan bir kere sevmezse kendini, bir başkası sevsin ister. Sevilme arzusu o kadar büyür ve bağımlı hale getirirki insanı, ne tür şebeklikler yapacağını şaşıverir insan. Sürekli sevildiğinizi duymak istersiniz, ama bir yandan da sevilmeye değer bulmazsınız kendinizi. Her an ilerisi için sözler beklersiniz.Benim çelişkimde bu noktada mı başlıyor? Ben bunları aşmamışmıydım?
* Vicdan mı yoksa? Son söylediğim söz asla kırıcı olmamalı karşımdakine. Değermi, kırmaya üzmeye bakış açısımı? Ölürlerse onlara söylediğim son söz yıkıcı ise vicdanım buna el verirmi?
Dün gece sırasıyla; istek, korku, hırs, kabullenememişlik, öfke, sinir, tutukluk, kendine acıma, karşındaki aşağılama, kaybettiklerine üzülme, çaresizlik, onun kaybettiklerini düşünme, bitkinlik, yorgunluk, bu geceyi geçirsem isteği, kimseye bişiy anlatamama, hatta bazen o kadar çok üstü kapalı anlatma ki artık yorulma, yardım isteme, çakılı kapatma isteği, veda yazısı hazırlama, hatta tümden blogu kapatma isteği, kimseyi aramama, kimseyi okumama, telefonlara cevap vermeme, birilerinden bişiyler ummama, uyusammm uyusam uyusam. Blog kapatılmalı... Bu gece bitse... Kimse beni bulamasa...
Heyy sizler okuyun bilin... Benim canımı yakmak istiyorsanız ihmal ve umursamazlık yapmanız yeterlidir bilyormusunuz? O yaptı, oradan biliyorum....
ve son olarak şu yazıdakinin aynısını da hissediyorum. Kazanma ve kaybetme hırsları üzerine...
23 yorum:
Anlaşılan dün herkes için kötü bir gündü :(
Off iyi olalım artık biz bunu hakediyoruz ama di mi Efsa'cım?
Bütün insanlar sevilme isteğiyle doğar ve iyi insanlar bu isteklerini hemencecik tüm açık sözlülüğüyle ortaya koyar ve hani o kendine ait olan kapılı ardına kadar açar sonra sonrası malum seninde dediğin gibi açmamak gerekir o kapıları yoksaymak gerekir karşında ki değmeyecek insanları...
üzüldüm. biraz umursamaz olmak lazım.
bir anlamı olmasa da.. Sen benim umurumdasın güzel kız..
gerçekten kötü bir gece geçirmiş yürekler dün gece. nasıl bir paralellik var ki dünyanın düzeninde orada sen, burada ben başka bir yerde diğeri üzelebiliyor benzer şeylere...
Üzüldüm Efsa`cim, kafana takma diycem ama, biliyorum demekle olmuyor, takildi mi, takiliyor insan.
ama senin gibi yürekler var biliyorsun bunu. umurunda olduğun, seni olduğun gibi seven yürekler var...böylesi zamanlarda bunları da düşün lütfen prenses...
Bu aralar herkesin hayatı karmaşık ve sıkıntılı anlaşılan. Geçici olmasını diliyorum. Zordur bilirim ama üzme kendini.
noni evet berbarttı. haketsekte umuda korku karışıyor noni, hep karışacak sanırım...
ateş böceği sen istiyorsun ki herkez senin gibi açık olsun... ama olmuyor işte.
gribulut ah bir olabilsem, kurtulacağım...
LÂL günden güne daha hassas, daha kırılgan oluyorum. Ben bu kadar açıkken neden cevapsız bırakıyorlar sorularımı, nye korkuyorlar.
Evren :(( iyi ol, güçlü ol, telkinleri ile yürüyorum ayakta suan. sende iyi ol...
Belgin malesef canım, bir müddet daha zaman.
beenmaya insan bunu sevgi boyutunda göremiyor :(( ben sadece sıgınmak istiyorum artık.
La Loba ben haketmiyorum bunları sadece, üzüldüğüm tek nokta bu.
bak ne güzel söylüyorsun.. KORKUYORLAR... korkarım neden korkuyorsun desen, bunun cevabını verecek cesaretleri bile yoktur onların..
evet yoktu :( zaten dün cevapsız kalmak kızdırdı beni de. İlk kez "yeter" dedim.
O kadar havada kaldı ki sözcükleri, netlik yoktu, neyi beklediğimi bilmeden ne bekleyebilirim ki.
Sevdikçe sevilmek,
Korktukça korkutulmak,
Umursadıkça umursanmak,
Yüreğini açtıkça; yüreği sana açık olanların kapına gelmesi mümkün bence.
Bugünlerde yaşadıklarımız ise evrensel olsa gerek.sevgilerimle.
saçma olucak ama ,umursama takma kafana.
peşpeşe benzer şeyler yaşıyoruz sanırım. sorduğun soruların yanıtlarını zaten bildiğini düşünüyorum. kendin gibiysen güzelsin. gerisini boşver. onlar sadece anlardır, olaylardır, düşünürsün, üzülürsün, geçer.
ve inan bana gün oluyor, devran dönüyor, hiç ummadığın anda çok şeyler oluyor bu hayatta.
sufi ben açtıkça kaçıyorlar işte. bir insan varmı diyorum şöyle dogru duzgun yanıtlar verebilecek, kaçmadan, samimi. umut etmek yapabileceğim tek şeymiş gibi gorunuyor.
Dolunay belki birgun bende öğrenirim. umarım saçma olmayacağı zamanlarda goruruz burada kalırsak.
Joa umudumu yitirmemek istiyorum, ama bu o kadar zor geliyor ki bazen. İnşallah gülümseyerek devam edebileceğim yine.
İnsan neden mutsuzluk zamanlarında geçmişi hatırlar diye başlayan bir cümleye aman! diyerek devam ettim.
Çünkü bugünün nedenlerinin geçmiş olduğuna inanır ve böyle düşünür insan.
Oysa bilinir mi ki düşünmek zihni böler ve gerçekten uzaklaştırır. Düşünülen sanılandır. Oysa insan anın farkına varsa, bugününü mutluluğa adasa, şöyle bir etrafına bakarak mutluluk nedenleri arasa ne çok şey bulur. Mutluluk anda saklı hayatım, geçmişte değil de ondan geçmişi düşünür mutsuzken insan...
anları bile yaşamayı kısıtlıyorlarken, elimden gelen herşeyi yaptıgıma inanıyorken, söyleyecek neyim kaldı ki arzu ona.
an larımı bulamaç haline getiriyorlar, sularımı saçma nedenle kirletiyorlar. kendi korkularını bana bulaştırıp, neşemi sömürüyorlar. Ve bunu bile bile yapıyorlar, canımın yanacağını bilerek... İşte bu yüzden de içim öfke dolu, aklıma gelen tek şey onların bitmek bilmez korkuları yüzünden yaşattıkları bitimsiz çelişkiler.
kendin dışındaki her şeyi sil,
seni karanlığa sürükleyen her şeyi.
öyle ki sadece kendin kalsın dünyada.
sonra dünya ol, dönmeye başla.
24 saat ol ki, ne geceyi ne de gündüzü kaçırasın.
yaşamlar var et, yaşamlar tüket ve vakti geldiğinde öldür hepsini.
tanrı ol.
tanrın ol.
çevrendeki herkesin tanrısı ol.
sev hepsini. sevgin aşsın kalbini, taşsın.
sev onları, ama sevilmeyi bekleme.
senin sevdiğin gibi sevemezler.
bilseler de gözlerin, ardını gösteren saydamlığını, korkarlar ardındakinden. kırılmaktan korkarlar, öyle bir korkudur ki bu engel olur ve kendine dokunmaya bile çekinir hale getirir. fakat korkmazlar başkasını kırmaktan. umursamazlar. sen öyle değilsindir. olamazsın.
bilirim sen korkarsın kırmaktan. belki de sadece bundan korkarsın. öldüremezsin yarattığını, bu sebeple tanrı olamazsın.
belki etkisiz sözlerim, belki istemediğin insanlardanım. tanrı gibi çelişkilerle doluyum. saçmalığın kırık cam parçalarından yansıyan en kopuk anlamsızlığıyım. ama en sade şekliyle hissediyorum sevdiğiyi. katışıksız.
seni seviyorum. belki arkadaş, belki dost, belki sevgili gibi, ne fark eder bu değişiklikler. zihnim sevgiyle kaplı, sevilmemem ne fark eder?
Senin dünün kötü geçmiş.
Bu gün bugündür bu günü yaşa, başka bir şey düşünme ve...
g i t m e:))
Sevgilerimle...
limpidark, yaşamlar var ediyorum ama öldüremiyorum. Bir sülük gibi kendime yapıştırıp kanımı emmlerine izin veriyorum. :( kendi kendimin kurbanı oluyorum.
kim çelişkilerle dolu değil ki. Belki de biz de seninle bunun için birbirimizi seviyoruz. Aynı cevapları bulmak için yürüyen iki arkadaş gibi. umarım bulacağız.
özlem, bir yere gittğim yok. Ama çakılı kapatacapım orası net. sadece onun içindekileri aktarsam mı yoksa tamamen silsem mi bilemiyorum.
kapat blogu kapat. kapat da kırayım kafanı. titreyip kendine gelmen neden bu kadar zor Efsa'cım? lütfen ama.
bu sıralar herkeste bir gerginlik, umutsuzluk aldı yürüdü sen de bu dalgaya kapılma sakın efsa, bi girdin mi çıkamıyosun.
o kadar yoğunum ki boş kalsam anında ben de orda olurum, aman böyle yoğunlukta iyi oluyo bazen :)
utkuuu Kafamı mı kırcan. kıyamassın ki sen bana :))
bekriya iyiyim tatlım. toparlanıyorum. teşekkür ederim.
Yorum Gönder