12 Eylül 2012 Çarşamba

Kampanya / Dünya Oyuncaklarla Güzel



  Merhaba dostlar
Bu güne dek değerli Birmilyonkalem editörleri olarak bir çok yardım kampanyasına imza attık. Bir sürü gülümseyen çocuk yüzlerine tanık olduk. Şimdi yepyeni bir kampanya daha başlatıyoruz. Ve düşündüm ki belki aranızdan da bu kampanyaya destek olmak isteyenler olabilir. Ufacık bir kalem, boya seti yada oyuncak alarak sizde bu gülümsemelere destek olabilirsiniz. 

Size kampanya metnini gönderiyorum. Ve desteklerinizi bekliyorum. 
İnanın 30 çocuk çok değil. Gönderimleriniz yerlerine ulaşınca sitemizde fotoğraf olarak bilgilendiriliyor. Zaten her birinizden gönderim yaptığınızda bilgi maili rica ediyoruz ki takibini kolayca yapalım. Eksik boya yerine fazla kalem göndermeyelim. Daha önce kullanılmış ama yıpranmamış oyuncaklarınızı da gönderebilirsiniz. 

Bir de eğer kampanyaya katılmak isterseniz tubaev@gmail.com dan bana ulaşabilirseniz sevinirim. 
Şimdiden teşekkür ederim. 

   "Malesef hayat tüm sıkıntısı, üzüntüsü ve sıradanlığı ile devam ediyor.Gelin bu sıradanlığı yine çocuk gülümsemeleri ile bozalım. Çünkü hayatı yaşanabilir ve umutlu kılan en güzel şey çocuk gülümsemeleridir. 

   Turhal Cumhuriyet Kız Yetiştirme Yurdu öğrencileri  Bizden oyuncak, boya, boyama kitapları isterler. Bir de oyun parkı!

   30 çocuğumuz heyecanla sizden gelecek oyuncakları bekliyor.

Gönderilecek oyuncaklarda, kutu oyunları tercihimizdir.Oyuncaklar çok yıpranmamış ise kullanılmış da olabilir.

   Yeniden 1MK ruhunu  yakalamak umudumuyla, destekleriniz için şimdiden teşekkür ederiz. 
Birmilyonkalem Sitesi 
 Editörleri"


Not: Lütfen, silah benzeri oyuncaklar yollamayalım. 
ve gönderi yaptıktan sonra tubaev@gmail.com a bir bilgi maili atarsanız çok sevinirim. 



Adres: 


1MKalem Dünya oyuncakla güzel kampanyası

Turhal Cumhuriyet Çocuk Yuvası ve Kız Yetiştirme Yurdu
Eski Pazar Yolu
TURHAL / TOKAT

11 Eylül 2012 Salı

Aç sadrını, sana geldim.





Uzun yollardan geldim, sana geldim. 
Yoruldum, duruldum 
bir nehir bunca sene yatağını mı arar? 
Aradım. Aktım. 
Kimsesizim. Yalnızlığımda seni biriktirmişim meğerse.
 Alnım kırıştı. Her kırışıkta aradığımı sakladım, görmesin yaban gözler diye. 
Yabancı değilim. Kimsesizim ey Bahaddin’in oğlu. 
Aç sadrını, sana geldim. Beklediğin bendim. Aradığım sendin.
Ben Şems’inim.

* Şems-i Tebrizi




* Bunu ekleyerek başlamak istedim. Çünkü uzun zamandır beni böylesine etkileyen cümleler okumamıştım. Dua ettiğim şeylerin tümünü gördüm bu kelimelerde. Ve salt aşk olarak tanımlamıyorum. Burada bir hayat yatıyor. Ama tabi ki beklediğim ve arandığım aşk gelip beni bulsun, orası ayrı.  :) 
Sizleri özledim. Listemdeki her birinizi okuyorum. Yorum yapabildiğime yapıyorum. Ama yazma kısmı bana ağır gelir oldu uzun zamandır. 
Burada öyle güzel ve hatırlı dostlar kazandım ki, fazlasını aramıyorum ve bulduklarım bana yetiyor.
 Hayatı yazmaktan çok yaşamayı tercih ettim birazda ve okula ağırlık verdim. 
Büyük hedeflerim ve beklentilerim var. İyi ve güçlü şeyler yapmak istiyorum. 
Karşıma çok iyi bir iş fırsatı çıktı. Şu an son 3 kişi arasındayım. Olursa yolum daha kolay ilerleyecek benim için. Başarmak için bir yerden başlamak istiyorum.

Şimdi dengeleri yeniden oturtma zamanı. 
Daha sık görüşme ümidiyle..
Hoş kalın :)


* görsel: deviantart

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Mektuplar / Heves




"Kader, alnımızdan önce avuçlarımıza çizilmişti. Bizse onu insan siluetine indirgedik."

Geçtiğimiz günlerde bir söz okudum; 
"İnsanlar, bize zarar verdikleri için değil; yaptıkları haksızlıklarla ruhumuzun ışığını söndürüp içimizdeki kötülüğün başkaldırmasına sebep oldukları için korkunçturlar" * 

Bana da tam olarak bu oldu. Ara sıra olur zaten, en son bir 25 imde silkelenmiştim.
Ben kadere inanırım. Biri ile tanıştığımda bunun boşu boşuna olmayacağına... Hayatımızda eksikliğini hissettiklerimiz bir gün gelip bizi bulur. Çünkü insan kendine yabancılaşmaya başladığında, ona kendini yeniden anımsatacak bir sınıra ihtiyaç duyar. Bu nedenle bir bedene odaklanıp kalırız. Bana sınırlarımı hatırlatacak birine ihtiyacım vardı ve sınır gelip beni buldu.

 Karşımdaydı...
 Birbirimize yeni ve sürprizlerle dolu bir yaşam alanı yaratabilir miydik bilmiyorum. Ama varlığı bana iyi geldi ve unuttuklarımı hatırlattı. İçlerine beni de dahil ettiği öyle güzel hayalleri vardı ki, sonuçta bu hayallere belkide fazla anlam yüklettirdi! 

Aslında biliyordum aynadaki aksim değildi. Ama bir aynanın karşısına geçtiğimde bana en yakışacak kişilerden biriydi.. Olmadı...! Farklı makamlarda söylendi şarkılar. Hep benim zannetmeler, özensiz davranışlar sergilendi. 
Sevginin de bir yeteri vardır ve sevgisi "yeteri kadar" ağır gelmedi karar sürecinde. İki olarak başladığımız şeyin, bir başına yorgunluğunu hissetti. Dizleri dermansızlaştı, bana gelemeyecek kadar kenetlendi işine. Yanılgılar, sanılar gelip çattı kapımı.

Bir kitabın altının çizilecek tek bir cümlesinin bile bulaması gibi.. Öyle bir heves kırıklığı. Ayaküstü kaldı aramızdakiler. Oturupta dinlenemedi, demlenemedi.. Özensizlik başlığı altında cevaplandı tüm sorular. Ama olur öyle, hayat bazen uzun sürebilecek bir ilişkiyi hızlı ve kestirmeden yaşatır bize. Şu an düz gitmek isterken, ilk sapaktan dönen bir insana benziyor hislerim.

Şu an kocaman içi dolu laflar söyleyesim var. Yazılacak çok cümlem var. Yazık ki, yazılamayacak da... Zayıflıklarımı bir zarfa koyup kendime gönderesim ve bunlarla yüzleşesim var. Zoraki gülümsemelerin arkasına saklandığım saatlerim...

Onunla aramızda açılan mesafeyi izliyorum kaç gündür. Sahi; "biz birbirimiz için neydik ve ne olmak istemiştik" ,"Değdik mi?" 
Garip!!
Kalıplarımız aynı olsa da; şimdi her ikimizde kendi cümlelerimizi arayan iki insandan ibaretiz sadece. 
Biri daktiloyu ittirsin! 



* Bu sınavlarda da başarılı olursa Önlisansına hak kazanacak Efsa.. 

* Spinoza



12 Mart 2012 Pazartesi

Kampanya / Kuzey' in Çocukları İçin El Ele



Birmilyon kalemden anlamlı bir kampanya daha.
Sinop'ta bir kadın öğretmen çocukları için çırpınıyor. Biz neden o eli tutup, destek olmayalım.

Uzaklarda bir öğretmen bize fısıldamış. Kadın yüreği, öğretmen yüreği çocuklarını sarıp, sarmalamak istemiş. Yetemiyorum, yetişin demiş. Öğretmenler bilir ki; eğitim sevmektir, sarmaktır hayata insan kazandırmaktır. Bilgiyi insan için, iyiye, güzele ulaşmak için kullanmaktır.


Birmilyon kalem ailesi şimdi de Sinop'ta. Kadınlar gününde kuzeyden (Sinop Durağan'a bağlı Kaplangı köyü ilköğretim okulu'ndan) gelen çağrıya kulak verip, biz hep buradayız diyoruz. Haydi birmilyonkalem, haydi blog dostları, haydi kadınlar, erkekler, insan dostlarımız çocuklar için bir kez daha el ele...



Sizlerden çocuklarımız için mont, ayakkabı ve bol bol kırtasiye malzemesi istiyoruz! Biliyoruz ki bu iyilik yolculuğunda da bizlerlesiniz. Desteğinizi bekliyoruz. 

Kırtasiye dışındaki gönderiler için lütfen bizimle birmilyonkalem@gmail.com yada tubaev@gmail.com adresine mail atarak beden ve ayakkabı ölçüsü alınız.

Kırtasiye vb. gönderileriniz için:
Kaplangı köyü ilköğretim okulu müdürlüğü Sinop / Durağan
adresini kullanabilirsiniz.

14 Aralık 2011 Çarşamba

Sayıklamalar


"Yeşil yandı, artık geçmeliyim" dedin ve gittin..
...
Gidişinin ertesi günündeyim.. Sehpanın üzerine koyduğun bardağın izi hala duruyor. Silmedim! Bilirsin işte, sonuçta hepimiz birer iz feşistiyiz. Birbirimize baktığımızda izler görüyoruz ve bizde iz bırakabilecek insanları hayatımıza sokmaya değer buluyoruz. Seni özledim! Ne o bardağın, ne de senin bıraktığın izleri silmeye niyetim ve gücüm yok henüz...
...
Üçüncü gün.. Zamanı ifade ederken rakamları kullanmak istemediğimi fark ettim. "Bir, üç, beş" şeklinde hızlı geçmiyorlar. Hatırlasana! Sen varken de saat dahil, vücuduma fazla gelen her şeyi çıkartmak isterdim. Elimden değil, bileğimden tut isterdim. Kalbimi değil, nabzımı hisset isterdim. Değişmedi! (zamanı durdurmaya da yetmiyor ki gücüm)
...
On birinci gün... Gittiğinden beri ilk kez saçlarımı topladım. Oysaki sen, sıkıca topladığımda yüzümde oluşan o gerginliği sevmezdin değil mi? Aksine hala güleryüzlüyüm. Tek farkla; saçlarımın okşanma ihtiyacını şapkamla kapatıyorum artık.
...
Yirmi üçüncü gün.. (İtiraf zamanı) Üzerimde bir ağırlık var. Gittiğinde kalkacağını zannetmiştim. Kalkmadı, aksine daha da bindi ve ben kabullenme savaşı ile yoruldum. Kelimelerin promilleri giderek artıyor! Hepsi seni özlememin yüzünden..
...
Gün otuz beş oldu! Nerdesin?
...
Kırkaltıncı gün...
"6.35" En sevdiğim şarkının 04:45-54. saniyesinde buluyor musun beni hala? Sahi sende özlüyor musun?
...
Çaya kaç şeker attığını, vurgularını ancak sohbetten sıkıldığında kullandığını, diş fırçanı herkesten ayrı bir yere koyduğunu unutamadım. Ama artık tavana baktığımda yüzün görünmüyor. Geçiyor mu dersin?
...
-
...
Günleri saymıyorum. İkiyüzaltmışbeşten sonra bıraktım.
Acı ise, hala kabak tadı veren bir gerçekten öteye gidemedi..


* Derslerden içi bunalan Efsa..



26 Kasım 2011 Cumartesi

Kadınlar Yazıyor



Uzun süredir kendi bloglarımın yanında bir blogda daha yazıyorum ben.
Kadına dair ne biliyorsam, neyi savunuyorsam; elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum. İlk çıkış noktası, paylaşma isteği ile doğmuş; daha sonraları aramıza katılan diğer kadın blog yazarları ve yazılarla büyümüş bir yer orası.. 
Bu noktadan yola çıkarak şu an sosyoloji okuyorum ve benim amacım bu alanda kendimi geliştirmek. Önce çevremden başlayarak toplumsal alanda kadınların bilinç kazanması.. 
Bu blogda da tek hedefimiz kadınların ve çocukların yaşanan zorluklar karşısında nasıl bir tutum izlemesi gerektiği bilmesi. Yaşadıklarından korkmaması / korkutulamaması, başına gelenlerden utanmaması.. Çünkü hepimiz kadın olduğumuz için çeşitli tacizlere, yasaklara ve yaptırımlara maruz kalabiliyoruz. İşte bu süreçte birbirimize destek olmak gerektiği kanaatindeyim ben.. 
Şu ana dek bir çok kadın hikayesine, yasal başvuru noktalarına ve yapılması gereken yasa tasarılara dair bir çok konu var. eminim sizlerin sayesinde çok daha güzel işlere imza atacak ve sesimizi daha gür duyurabileceğiz. 
Şimdi size aşağıdaki duyuru metnimizi bırakıyorum. Ve benimde anlatacak bir anım, edecek bir kaç cümlem var diyorsanız maillerinizi bekliyorum..
Emeği geçen, okuyan herkese teşekkürler.

“Kadınlar Yazıyor, kadının toplumdaki yerini somut delillerle ortaya koymayı amaçlayan ve kadının çeşitli yazılarını içeren bir blog. 
Bu blogun kahramanları sen, ben, o
 Hepsinin ortak özelliği kadın olması ve kadınlığın zorluğuyla her gün defalarca yüzleşmesi.
Kimimiz iş kadınıyız, kimimiz öğrenci, kimimiz ev hanımı, kimimiz anne. 
Ama hepimizin söyleyecek sözü var. 
Hepimiz kendimizi anlatarak, gündemi kadın gözüyle takip ederek kadının sesini duyurmayı hedefliyoruz.
Başlıyoruz.
iletişim için:
kadinlaryaziyor@gmail.com  
ya da  eefsaa@gmail.com  
mail atabilirsiniz..”

23 Kasım 2011 Çarşamba

Mektuplar / Geleceğe Takılan Çelme






Bana seni anlatmamı isteseler derim ki; 
- "Aklınca, kendi kuşkularının yarattığı o ihtimali duymak istemediğinden bana hiçbir şey soramayan bir adamdı ve ben onun hayatına girdikten sonra, tanıştığı her kadına aynı şekilde davranmaya devam edip, can yaktı!"
...

Konuşmadığın, aramadığın, benden başka herkesi var sayıp, başka yerlere yazdığın ve başka kızlarla cilveleştiğin tüm o anlarda;  bu özensiz davranışlarını es geçmemi ve beni sevdiğini bilmemi istedin.Seni, sen demeden anlamamı istedin. Her defasında “Seviyorum” kelimelerini kullanıp, sevmiyormuş gibi davrandın. 
Kısacası işte; göstermediğin tüm davranışlarını, anlamamı istedin! Aslında anlayabilirdim de.. Ama hep engelledin içine ulaşmamı. Kendini herkesten gizleyebilirdin, ama benden de gizledin.

Sana bu tarz umurunda değilmişim gibi davranışlarının beni üzdüğünü birçok defa belirttim. Anlamak istemedin. Kadın dırdırı olarak gördün tüm dilenişlerimi.. Sonrada beni suçladın olayların akışındaki süreç için. Eksik anlattığım tek konu için hırslanıp; bitip tükenmek bilmezcesine, defalarca suçladın beni. Bütün bunlara neden olan kendi davranışlarını ise yok saydın.

Senden hiçbir zaman af istemedim ben.. Dileğim hep güzel hatırlayalım birbirimizi idi. Olmadı. Sen o dünyanın içindeyken öyle kuşkucu, kindar ve farklı biri olup çıkmıştın ki, iyi niyetimi sorguladın..
İnsan karşısındakinden görmek istediği davranışı kendisi yapmıyorsa ve karşısındaki de yorulup, sırf daha fazla üzülmemek adına elini eteğini çekmeye başlamışsa, söylediği her şey havada kalıyor ve umursanmıyormuş gibi gösterilirse,  ne yapılmasını bekliyordun bilmiyorum.. Sana aşık olmadığımı, olamayacağımı belirttiğim halde, sevgimi de uzaklaştırdın..

Sahi; içine siniyor mu gerçekten o davranışların? Ne bileyim, arada düşünüp üzülüyor musun mesela? Bana karşı hissettiğin, sonra yok sayıp ve ezip geçtiğin tüm o duygularını hatırına getiriyor musun? Ben ise; geceleri yastığa yattığında veya bir yastığa elini attığında beni hatırladığına kalıbımı basıyorum.

Şimdi senden uzaktayım.. Huzurlu bir dönemden geçiyorum.Hayatıma “seni daha nasıl mutlu edebilirim” diyen bir adamı soktum.

Yine de, insanın geride bıraktığı, geleceğine çelme takıyor bazen. Bu nedenle hala büyük tereddütlerim olsa da, o bunları aşma yolunda bana çok yardımcı oluyor.. Beni hep güldürüyor..  

Son olarak; seni anımsadığımda acı veren tek şey, yokluğun ya da yanımda olmayışın değil. Bir daha asla kendimi birine o şekilde açamayacağım için üzülüyorum.. Özlüyorum çünkü, en yakın arkadaşımı kaybetmeme neden oldun! Diliyorum, mutlu olma.. 


* Anne ve babam hacdan geldiler dün gece.. çok mutluyum.

Related Posts with Thumbnails

..