bezelye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bezelye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Kasım 2011 Pazartesi

Bu Hayatta Başıma Gelen En güzel' e...




Bezelyeme.. 


Hayat bana; "büyütürken büyümeyi, öğretirken öğrenmeyi, yazarken de kelimeleri kullanarak ifade yeteneğine sahip olabileceğimi" senin sayende gösterdi..

Saat 14:40 da anneliğimin 9. yılına girmiş olacağım.. 
Hayat bana nanik yapmaktan vazgeçer de, yeniden bir evlilik yapar mıyım ve başka bir çocuğum olur mu bilmiyorum ama öyle bir şey olursa da, bendeki yerin apayrı kalacak..

Bir anne babanın son çocuğu olarak, sen benim biricik Elif' imsin..
Dilerim adın gibi yaşamak nasip olur, bahtın ve şansın hep açık olur..  

Aklımda bir çok sahne var seninle ilgili..
Biliyor musun, anne olunca şöyle oluyor; dünyada ilk aklına gelen, ilk telaşlandığın, hatırladığında hep gülümsediğin kişi yavrun oluyor.. Büyütürken izlediğin süreç gözünün önünden hızla geçiyor. Bir insanı yaşattığı tüm o zorluklara rağmen güzel ve sevimli anabiliyorsun. Hamilelik sürecinde; seni ultrasonda ne zaman görsem, ellerini çenenin altında yumruk yapmış olarak buluyordum. - "Koskocaman yanaklı bir kızınız olacak" demişti dr hanım. Gerçekten de yüzünde en belirgin yerin hala yanakların.. :)
Çok güzeldin..
Çilek gibiydin..

Bezelyem..
Çevremdeki insanların çoğu yazı yazdığımı bilmiyor. Bir şekilde beni okuyan çoğu insan ise, hamile olduğumu öğrendiğimden bu yana sana yazılar yazdığımı hiç bilmiyor.. Afilli cümlelerin "a" sı bile yokken hayatımda düşündüm ki, ileride sana bırakabileceğim en güzel şey bir kaç kelime olabilirdi.. Sonra "bir harf kelimeye döndü, iki kelime bir cümle oldu". Sen büyüdün.. Ben yazmaya devam ettim.. İyi ki sebebimsin..

Şimdilerde kendi kişiliğini kazanmaya çalışan ayrı bir bireysin. Duruşun, olayların karşısındaki tavırların giderek gelişiyor. Arkadaş ilişkilerin farklılaşıyor. Ve biz, günden güne birbirimize daha çok benziyoruz. :)

Umuyorum meleğim, sen benim hayata kazandırdığım en güzel şey olursun..
Seninle gurur duyuyorum yavrum..
Doğum günün, doğurduğum günüm ve 1 gün arayla doğum günüm kutlu olsun..
12 Kasım 2011... 




* İstanbul gezisinden büyük bir doygunlukla dönen Efsa..

* Görsel: Bezelye çizimi :)



12 Kasım 2010 Cuma

Ben Seni Kokladığım Her An, Nefesimi Tuttum...




Bugün hiç olmadığım kadar senin hissediyorum kendimi...  İçimde taşıdığım küçücük bir candın sen. Ve ben öyle çok beklemiştim ki seni...


Biliyormusun doktorlar 19 ekim de doğacak demişlerdi senin için. Oysa sen meleğim; hemen doğmak istemedin, benim özlemle bekleyen kollarıma inat...

Öleceksin diye çok korkmuştum.. Ölmedin ama doğmayıda istemedin inatla. Annen gibiydin... Biliyor musun bende doğmayı bir türlü istemeyen bir bebekmişim. Hayata gözlerimle bakmayı hep ertelemiştim... Sen benim minik bezelyem 12 kasımda açtın ya gözlerini, ben de yeniden doğdum sanki.  


İlk kez ne zaman anneliği hissettim diye sorduğumda kendime, "kusmaktan helak olmuş bedenimle tekmelerini hissettiğim ilk andır" diyorum.
 Sonra sahne değişiyor gözlerimde. Seni ilk gördüğüm ana gidiyorum. O an yaptığım gibi ilk olarak saate bakıyorum. Zaman orada tarihe kazınmalıymış gibi geliyor, insan zaman dursun istiyor, herşey yavaş çekimde ilerlemeli.
Saatten gözlerimi ayırıp tepetaklak duran bedenine tekrar bakmalıyım. Ağlama sesini duymalıyım.. Ve yeniden hayatımda ilk kez hissettiğim mucize yaratmak ve huzur duygusu ile başımı yaslamalıyım...
Sonra yatağıma gitmeliyim, arkamdan seni getirmeliler... Sana baktığım o ilk an ki gibi ağlamaya başlamalıyım, neden ağladığımı bile bilmeden... Gururlu olmalıyım ve evet çok da mutlu...
Zaman bugüne dönmeli yeniden. Az önceki gibi okuluna gitmeliyim. Henüz 7 yaşında 2. sınıfa giden sen, yine sınıfın en miniği olarak ve benim elime bir tane gülenyüz çıkartması yapıştırarak gülümsemelisin gözlerini gözlerimden ayırmadan...

Bebeğim,
Yine de sonunda hayatı seçtiğin için,
 Benim en güzel doğum günü hediyem olduğun için,
 En önemlisi benim kızım olarak doğduğun için...
 Çok teşekkür ederim bebeğim...
Dilerim bir gün sana vermek tüm benliğimle çabaladığım sevgiyi, özeni, önemi, saygıyı takdir edersin...

"Günlerin getirdiği mutluluk olsun sana,
Sevdiğin ve sevildiğin bir hayatı sür bebeğim,
Günün günden güzel olsun"



* Bezelyesi doğduğu andan beri yaptığı herşeyin günlüğünü tutan Efsa...


* Ve bugün benim için apayrı bir yeri olan bir kadının daha doğum günü..
Hani hiçbir şey söylemenize gerek kalmadan içinizdeki duyguları anlar ya..
Ve sizde o söylemeden anlarsınız ya..
Hayatıma giren en özel insanlardan olan en güzel iyikilerimden birine..
Kızımla aynı gün doğan ve ikizi ile bana renk katan cadıya, yarın sımsıkı sarılacağım o özel insana...
 Mutluluktan ziyade hayırlısını dilediğimiz herşeyin olması umudu ile...
Sen hep hayatımda, içimde, yanıbaşımda kal emi güzel kadın..
Seni çok seviyorum Neslim... :)

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Harflerin Oyunu




Eski bir şubat akşamına istinaden...

Bezelye geliyor ve sarılışma öpüşme faslından sonra yine her akşam yaptığımız tiyatrosal kitap okuma seansına geçiyoruz. En sevdiği kitaplar sırası ile

• Vak vak ördek,
• Arkadaşını çok seven havhav köpek,
• Arı maya,
• Trafik kurallarını öğreniyorum,
• Rapunzel

(Ek olarak bir de ufak oyuncak bir laptopu var bezelyenin. Bazen de onu alıp dinlemeye başlıyor, kelime olarak veya kelimeyi heceliyor, harfleri tane tane söylüyor, rakamları sayıyor falan. Artı şarkılarda söylüyor bize)

Biz her akşam bunlardan kendi seçtiği bir tanesini alıyoruz ve başlıyoruz gösteriye. (Artık ezberimizde çünkü bütün kitaplar ikimizin de.) Yatağın içinde oturuyoruz sırtımızı yastıklarımıza dayayıp… Eğer vak vak ördeği okumamı istedi ise; sol elimin dört parmağını üstte tutup başparmağımla açıp kapayarak "vak vak" yapıyorum. Küçük ördekçikleri de bezelye söylüyor ya da hareketlerini yapıyor (onlarda vik vik sesi çıkarıyorlar). Böylece hem aynı kitabı okumaktan bıkmıyoruz, hem de taklit yeteneğimiz gelişiyor.

Dün gece bilgisayarını aldık, onunla oynamaya başladık. Eğer sesi bizi çok rahatsız ederse harfleri biz bedenen yapıyoruz. Bir o harf söylüyor ben yapıyorum, bir ben söylüyorum o yapıyor.

• O başlıyor ve "Ç" diyor. Yatakta yan yatıp kollarımı ve bacaklarımı uzatıyorum. Bir bacağımı kıvırıp Ç oluyorum.
• Sıra bende "S" diyorum. O da yan yatıyor. Kollarını uzatıyor, bedenini hafifçe büküp, ayaklarını geriye büküyor. S oluyor. "Aferin" diyorum, pratikliğine gülümseyerek.
"P" diyor. Oturur pozisyona geçip bedenimi öne büküyorum, ellerimi bacaklarıma koyuyorum. P olmuş oluyorum.
"İ" diyorum. Bu ı dan sonra, en kolay harf ve bezelye bunu yaparken çok sevimli oluyor. Bedenini düm düz tutuyor ve ellerini tepesinde yumruk yapıp duruyor.
"E" diyor. Sıkışıyorum... Yine oturur haldeyim. Kollarımı bacaklarımı uzatıyorum. En son kafamı öne eğiyorum. Küçük harf kullanmamız yasak oyunumuza göre. Olabildiğimce E oluyorum... Halime gülüyor bezelye.
"K" diyorum. Bedeni yan ve dik duruyor. Kollarını çapraz bir yukarı bir aşağı eğiyor. K oluyor hemencecik.
"J" diyor. Diz çöküyorum, kollarımı kaldırıp ellerimle tepede yumruk yapıyorum.

Bu harf oyunu tamamen bitiyor. En çok G lerde gülüyoruz. B leri yapamıyoruz. :))) ama çok çok gülüyoruz eğleniyoruz. O anlar paha biçilemez. Hem anne, hem arkadaş olduğumuz ender anlardan biri. Kızımı seviyorum tabii ki ama en çok hayranım ona.

 
* Bu yazı eski bir yazı ama nedense içimden geldi koymak istedim. :)) Çocuklarınızla güzel bir akşam yada hafta sonu geçirmek isterseniz idael bir oyun bence. Bu oyunu kendimiz bulduk, ama dilerseniz siz kendinizce geliştirip oynayabilirsiniz.



Sevgiler.
 
* Görsel

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Mektuplar / Kızıma



Kendi doğum gününe 1 gün kala anne olan bir kadın olarak yazıyorum sana bu satırları... Seni kucağıma verdiklerinde ağlamaya başladım biliyor musun? Yanımdaki hemşire bana sorular sorarken, bir yandan da "neden ağlıyorsun" demişti. "Bilmiyorum, ama baksanıza çok güzel, çilek gibi" demiştim. Sanırım artık biliyorum.

Her şey için teşekkür ederim tatlım.
Benim kızım olduğun için.
Öğretirken, öğrettiğin için.
Bazen beni bile aşan bir mantığın olduğun için.
Yemek yemek harici beni hadi-lettirmediğin için.
Annen ve deden gibi akrep burcu olduğun için.
Aynı anda ayak atışlarımız ve aynı anda hapşırmalarımız için...

Dilerim bir gün sende bu duyguyu tanır ve duyumsarsın. Pazar günü sembolikte olsa bir mucizeye tanıklık etmenin haklı gururunu taşıyacağım bir kez daha üzerimde, her günkü gibi.

Her pazar birbirimize bir şeyler yazıp hediye ediyoruz ya. Onların hepsini sakladığımı biliyorsun. Tıpkı ilk tırnaklarını, ilk saçını, ilk resmini, ilk yazdığın hikayeni, ilk eldivenini, ilk kitabını... Bir sürü ilkini saklıyorum. Sana 18 yaşın için aldığım şarabı da saklıyorum.

(Ben tam şu satırları yazarken Kıraç' ın söylediği bir parça eşlik etti kelimelerime...
"Endamın yeter, gözlerin yeter. Uğramasın sana ne hüzün, ne keder...
Kalbim senden senden vazgeçmeyecek. Korkma içimde aşkın hiç bitmeyecek...")

Sevgiyle yavrum.
En güzel iyikim sensin
En güzel ilkim sensin...
Senin o "hediye alamam şu an, ama yapabilirim" diyen dilini yerim.
Hergüne has olan anneler günüm ve tüm annelerin bu sembolik günü özel olsun. Her annenin, kendisini kutlayacak çocukları yanında olsun...
:)

22 Nisan 2010 Perşembe

:)



Yine de bütün bayramlar çocuklar için...
:)









* Kapadokya gezisindeki Efsa... :)

16 Mart 2010 Salı

Bezelye Diyalogları


- Anne, bak uçak ne güzel görünüyor değil mi? Yıldız gibi.
- Evet haklısın ve renkgarenk.
- Anne pilot muydu neydi? Hani bir şey ölmüştü ya.
- Ne pilotu?
- Hani vardı ya yıldız gibiydi, anlatmıştın ya.
- Plüton mu?
- Hah evet o işte.
- :) Tatlım o ölmedi. Hem o yıldız değil bir gezegen. Sadece bize o kadar uzak kalmış ki gezegenlikten çıkartılmış.
- Gezegen ne?
- Üzerinde bulunduğumuz Dünya da bir gezegen. Bak şimdi uzay diye bir kavram var. (karanlık gökyüzü gösterilir) Uzayın içinde bir çok gezegen, yıldız, güneş, meteor diye parçalar var.
- Yaaaa (Gözler büyür merakla) Okulda neden öğretmiyorlar?
- Birkaç sene içinde öğretirler tatlım, aa dolmuş geldi atla bakalım.


- Annee
- Efendim.
- Bizim sınıfta bir oğlan var, sürekli kızların eteklerini açıp mındığına bakıyor
- :))) kimmiş o bakıyım.
- Adı xxxx.
- ee öğretmeninize söylesenize.
- Söyliycem, benimkini hiç açmadı zaten de, bir daha yaparsa bende ona yapıcam aynısını
- Yok artık daha neler. Sen bir söyle bakalım öğretmeninize, eminim o çözüm üretecektir. Ama onun yaptığını yaparsan senin de ondan bir farkın kalmaz. Bir düşün istersen.
- Tamam.
 
 
- Anne
- Efendim Bezelye
- R. Efe o kadar uslu ki, inşallah onun yanına yine oturtur öğretmen beni. Zaten herkes benimle oturmak istiyor. Ama ben R. Efe ile.
 

12 Kasım 2009 Perşembe

Çilekli sakızımın kokusu






Günlerin getirdiği mutluluk olsun sana...
Sevdiğin ve sevildiğin bir hayatı sür bebeğim...


Günün günden güzel olsun...


İyi ki doğdun yavrum...

22 Ekim 2009 Perşembe

Diyaloglar


Dün Absolomun meşhur "yeter artık Efsa kıçı kırık birkaç adamı okumaktan sıkıldık" çemkirmesinden sonra dudaklarıda bir gülümse bırakan diyaloglar ile sizleri başbaşa bırakmak istedim.

Ben - Ben bugün orucumu seninle açacağım :))
Bezelye - Orucun kapalımıydı ki?
Cevap düşünen ben - Yok tabiki değildi. Ama tutmuştum işte orucu.
Bezelye - Nasıl tutmuştun. Böylemi? (iki el birbirine yapıştırılarak yakalama efekti)
İyice sıkışan ben - Yok içimden tutmuştum.
Bezelye - Yani nefes gibi mi?
İyice batan ben - Bir bakıma... Sadece gün içerisinde bir şey yiyip içmeyeceğiz ya. Bir oyunun kuralları gibi..

~~~~~~~

Geçtiğimiz ay kızımla telefonda konuşurken bana:

- "dur anne ben bir diğer odaya geçeyim"
- "Neden"
- "F. teyzem (babasının teyzesi) var, o duymasın. Dur yürüyorum, odanın kapısını da kapatayım" ...Kapının kapanış sesi...
- "Eeee niye kapattın ki"
- "Yaa duymasınlar istedim. F teyzem, R.' ye manyak diyooo, asıl kendisi manyak"
- "O nereden çıktı şimdi"
- "hiçç"
diyerek ilk dedikodusunu da kapı arkasından yaşamış olduk...


~~~~~~~

Dayısı: "ee anlatsana şu Şabanı, ne yapıyor?"
Bezelye: "bişiy yapmıyor, daha az oynuyoruz artık. Ben ders çalışıyom ya."
Dayısı: "hııı peki başka delikanlı da var mıydı oynadığın?"
Bezelye: "deli olmayan tek erkek çocuk oydu bende bu yüzden tek şabanla oynuyordum"

~~~~~~~

- "Anne Teşekkür almam için çok çalışmam, ödevlerimi zamanında yapmam lazım dimi?" (dersleri konusunda çok hırslı bezelye)

~~~~~~~

- "Anne sen evlen benim kardeşim olsun. Hem ikimizin de babası ayrı olur. Ama tek annemiz sen olursun. O şimdi küçücük olur. Ben 7 yaşımda olurum, o da sıfır yaşında olur. Aramızda 7 yıl olur. Ne güzel olur dimi?"

~~~~~~~

- "Anne sen babamla bir daha evlen olmazsa, evleneceğin adam hiç gelmeyecek bu gidişle, benim hiç kardeşim olmayacak. :(("






* Hayatımıza bu ara yeni katılan Ela, Lale ve Talat' a ve bunlarla özdeşleşen elyazısına...........

* Şom ağızlı absolam... sana bir daha bir yere gideceğim-gideceğiz demiycem. İptal oluyor!!!! :)



1 Ağustos 2009 Cumartesi

Bugünlerde ben



* Ben bu günlerde; heyecanlıyım. 5 gündür kızımın sesini bile duymamıştım. Fakat çok özledim bu hafta... Her zaman özlüyorsun ama bu hafta kokusunu duydum burnumun ucunda...

* Bugün abimle telefonda zırt pırt görüşüp tercihlerimi konuşuyorum. Tam kararımı verdim sosyoloji okuyayım demişken, abime de bir sorayım deme lüksünde bulundum. Oda zaten aklımda olan sağlık alanında bir bölümü "okusan iyi olur, bizde bile öğrenciler fazla yok, konuştuğum iş yeri sahipleri bile bunları araken" deyince... bende ipler koptu.... Yarın mutlaka bu tercihin bitmesi gerekiyor bakalım... Abime çok sevdiğim bir ablamın; "bütün mühendisler çatlaktır" lafını hatırlatasım geldi. Yahu be adam ben ilk sevincimi seninle paylaşmadım mı? Neyi seçsem iyi olur diye tavsiye istediğimde o zaman niye vermedin diye çemkiresim geldi.

* Dans kursunda çok hoş videolar çektik. Gün boyu belki 5 er kez izledim bütün danslarımızı. Vay be dedim, aa ne basit bir hareketmiş, ama yaparken daha güzel, ahaha kafamı eğmişim, omzumu çok sallamışım, fazla kıvırmışım, bacaklarım ince çıkmış, kilolu çıkmışım, saçlarımın rengi ne hoşmuş, S. ne güzel dansetmiş, ama keşke etek giymeseymiş, bu çocuk adımları şaşırıyor, kendimi sakınmış hep arada boşluk bırakmışım, vs. demişim... :))) buraya da koymayı inanın istedim, bu aralar bolca övgü, takdir, onay sözü bekliyorum. Koyamam tabiki, sıkar açıkcası. Ablamdan başka hiç kimse görmedi henüz 1 haftalık videoları bile.

* Bu aralar çok fazla stres yüklüyüm sanırım. Ellerimin üzerinde pul pul dökülmeler başladı. Şirketin Dr u strestendir dedi. Bir merhem verdi. Bakalım... Ben bezelyenin (aşağıdaki) okul haberini öğrendikten sonra olması ayrı bir acınası...

* Birde sol ayak bileğimde geçe sene oluşan ve sebebi bir türlü bulunamayan ödem, yine baş gösterdi... Nasıl iyileşecek bilmiyorum... Sebebi ve ne olduğu bilinmiyor çünkü...

* Bu hafta 4 günlüğüne yıllık izne çıkacağım. Ölmeden önce anneannemi görmek istiyorum ve anne baba abimi özledim.

* Bezelye onların yanında okuyacak 1 sene. :(( ne kadar kabul etmek istemesemde, hiç içimden gelmese de buna mecbur kaldım. Elim ayağım sıkıştı diyebilirim. :( 1 sene sonra babasının kredi borçları biterse özel okulu düşüneceğiz. Bana kalsa ilk yarım dönemden sonra kızımı istediğim okula yazdırmak için kiralık bir ev bakmak olacak birkaç aylığına...

* Arabamız tamire gitti. Ablam sesini çıkar(a)madı. Açıkcası haince bir zevk almadım değil içimde bir yerde. Bir kenarda birikmiş paranın olması insanın ablasına bile söz geçiriyor-muş. Acı ama gerçek.

* 10 Yılda ilk kez kredi kartlarımın bir tanesinin limitini doldurdum, diğerine de yaklaşmış olmalıyım. Pişman değilim çünkü ilk kez içimden ne geçiyorsa ve nasıl doğru geliyorsa yaptım. Üstelik bundaki limitlerin yarısını ailem için kullandım. Kendime de değil. O nedenle hiç keşke meşke ay sıksaydım demiyorum. Kovulmassam öderim, 2 aya da toparlarım diye düşünmekteyim.


resim alıntı

10 Temmuz 2009 Cuma

Gündelikler

Ben kaza yaptım. İlk söylediğimde insanları bir panik dalgası alıp götürüyor ama önemli bişiy değil işte. Çarpacak onca yer arasında gittim seranın yandan açılmış penceresine...(gerçekten sadece pencerenin kıyısına hatta) geri geri çıkarken çarptım :)))))
Tabi benim serada ne işim olduğu ise ayrı bir mesele!! "Aslında ben orada muhtarı arıyordum". :) desem inanacakmısınız? Hııı?
Muhtarın binası olmamasından ve telefonu kapalı olduğundan, tarifle evini buldum. 3 kişiye tarif ettirerek, gittim. Ama o da ne? Muhtar beyler evinde değilmiş, serada kavun toplamaya gitmiş :)))
Serayı tarif etmeleri çok uzun sürdü. Bunda benim şaşkın bakışlarım arasında, bir serayı diğerlerinden nasıl ayırt edebilirim ki? bakışımın etkisi büyüktü. Ben sadece domatesin yaprağını bilirim. Bu ne yaprağı desen aval aval bakarım suratına yani... Serayı buldum tabi. Oda adamın beyaz kamyoneti varmış (Allahtan). Arabayı uzaktan seçer seçmez nasıl suratım aydınlandı anlatamam. Hani bir nur indi desem yalan olmaz. Neredeyse sarılıp sonunda buldum seni diyeceğim. Akşamdan beri arıyorum muhtarın cebi hep kapalı. Bende ne güzel planlamıştım, sabah erkenden muhtardan belgeleri alıp nüfusa giderim diye...
Muhtarın serası iç kısımda olunca; önümde iki seçenek belirdi. Ya o topuklularla sera alanına tıkır mıkır girecektim, yada araba ile 100 metre içeri girecektim. Valla ayakkabılarım el yapımıydı, üstelik daha 1 ay olmadan basamam o çamura diye düşünerek, girdim arabayla. Çukurlardan sallana sallana ilerledim. Muhtarla konuştum. Muhtarın o gün T den A hattına geçesi tutmuş. Akşamdan kapalı gişe oynamasının sebebi buymuş.
Çıkarken hain çukurun birinin ahına bulaşıp gıcırtt sesi eşliğinde arabamın sol çamurluk üstünü içe doğru basket topu derinliği gibi göçürdüm. Kendime siftahı yaptın dedim, sonra da kapa çeneni Efsa!!! Ağzını hayra aç deli dedim.
Ama ben paniklemesemde muhtarın maşallahı vardı. Düşünün hasar ne diye inmedim bile. Olsun canım benden kıymetlimi havalarında hafif öne gidip geri geri devam ettim, muhtar arabaya doğru eşkin adım gelirken... Adam bana acıdımı nolduysa; elinde iki kavun koşturuyor!! :)))) Almış kavunları yersiniz diye elime tutuşturuyor. Yok yemem, ben kavun sevmem ki şöyledir böyledir derken adam gayet rahat açtı arabanın kapısını yere koydu kavunları.
İş yerine gidince bizim mutfaktaki ablaya verdim yersiniz diye. Sigortacı olmanın yararları konullu panele hoş geldiniz deyip, aynı zamanda benim başıma verdikleri servis müdürüne hiçbir ayrıntı vermeden sanırım bana kaportacı lazım dedim. 200.00-TL hasarım varmış yaklaşık. Kaskoyu deldirsem mi deldirmesem mi bilemedim. Henüz ablama da söylemedim. :))) suratının ifadesini adım gibi biliyorum. Gözleri açılacak. ahaha 1 yıl bile olmadı alalı. Oda otomotiv sektöründe olunca, bizdeki kaportacı yerine onların servisinde yaptıracağız sanırım. Bizde hep modifiye tarzı varda, gün içinde vuvvvv vuvvv sesleri arasında baba parası yiyenlerin (ki çoğu tefeci) gelip gitmesini izliyoruz.
Bütün bu nüfus muhtar işleri bezelyenin okulu içindi. Bu yıl sistem değişikliğine ................ çok samimi bir şekilde saygılarımı sunuyorum. Kızımı eski mahallede göstermişler. Yani dedesinin evine 100 metre ilerideki okula. Mahalledeki çocuklarla okuduğunu onlar gibi konuştuğunu düşündükçe tüylerim ürperiyor. İstediğim okula yazdıramıyorum malesef. 3-4 ay sonra aktarma şansım varmış sadece. Buradaki okul ise bize çok ters. yakınımızda ki okula yazdıramamakta ayrı bir kara mizah gibi. Yolun bir tarafına bir muhtarlık, diğer tarafına öbür muhtarlık bakıyor :((( Ne halt edeceğimi bilemedim. Bu okula verirsem öğle yemeklerinde ne yiyecek bu kız. Üstelik dolmuş bile geçmiyordur o okuldan yakın değil. :(


Bir de 2.5 aydır kızını görmeyen babası, 2 gün onunla bir otelde kaldıktan sonra, efsa akşamları sen al seni özlemiş, ben senin benzin paranı karşılayayım dedi.!!! Ki ben bu adamdan nafaka bile almıyorum, ne kendim ne de kızım için düşünün yani. Annemlerde yok mecburen onlarda kalmak zorunda gündüzleri. Hayır okul kaydı için birde ben bu adamı bekledim kaç ay. Boşuna beklemişim yani. Her işe ben koşturdum. Hangi okulda hangi öğretmen iyi, hangi okulun şu binası ne zaman yapılmış gibi paranoyakça şeylere takıldım. O kadar karıştım ki en son. İyi olmayan okulda öğretmen iyi, öğretmeni iyi olmayan okul iyi. Seç seçebilirsen. Herifin götüne güvenmediğimden özel okulu hiç düşünmedim bile. Kesin ilk 3 taksitten sonra ödemez biliyorum. Hala bana 2007 den borcu var siz düşünün. Herifin götünü ben topluyorum, nafaka da almıyorum. Yaptığı işi de batırdı. Ben varya salaklığıma doymayayım. Zaten şimdi ne kadar korunmak isteyen role bürünüyorsam hep bu salağın yüzünden. 8 sene bir ilişkide yönetici gibi bir role bürününce, artıkları toplayınca, bir sonraki ilişkinde mümkünse birisi benim yerime düşünsün, gözükara olsun cart curt diyorsun. Bu seferde farklı şekilde şapa oturuyorsun.


Yine çenem açıldı. Arada böyle oluyor iç dökme zamanım geliveriyor. Bu hafta da böyle. Kimi görsem ben varyaaa... şeklinde cümleler kurar oldum :)))) Utanmasam yolda gördüğüm teyzelere anlatıcam, aslında ben şunu şunu yaptım da onlar bi ben kadar olamadı diye. :)))


Evde ses olmaması çok kötü. Yalnız yaşayan insanlara ikinci sınıf muamelesi yapasım geliyor. Yok anacım ben tek başıma kalamam, bir ses bir nefes aradım. İlk gün böyle voktamı filmlerimi aldım. 2 film izledim. kitap okudum. içkimi yudumladım. Normalde içki içince gülen ben, bu beni niye aramıyor, herkes kazamı okuyunca aradı bir o aramadı modunda şığır şıpır ağladım. Adilin beynini gecenin ikisinde ütüledim. Artık çocuk en son ben yatıyorum, uykum var cümlesini 4. kuruşunda yattı.

Birde birisi bana çok ilginç bir mail göndermiş... Nasıl ya oldum biran. Bu aralar beni şaşırtan çok şey oluyor. Bir de geçenlerde bir arkadaşım facebook üzerinden, bir başka blogcu hakkında dikkatli ol dedi bana. Benim blog yazdığımı kimse bilmiyor ki çevremden arkadaşlarımdan... Anlamadım yani... Hayır tanıyormusun diyorum yok diyor? Eee ortak tanıdıklar mı var diyorum? Sorma başka bişiy diyor. İyi de soracağım aşikar madem neden kıllandırıyorsun insanları... Sözüne de güvenebileceğim biri. Ne diyeceğimi bilemedim. Teşekkür mü, küfür mü etmeliyim bilemedim... Sormadım o saatten sonra kendisine herhangibir soru, görüşmedim, yazdıklarına da cevap veresim gelmedi...


Cumartesi için biri ile yemeğe çıkacağım, içimden gelmese de, yapmam gereken en doğru davranış bu. Yoksa kendime düşünsel olarak zarar veriyorum. Elimden geleni yaptığımı düşündüğüm için içim rahat olsa da; Kafama takıp ince detayına kadar düşünüyorum da düşünüyorum. Sonra iş nedenlere geliyor. Sonra taviz, ödün derken. Bunların kelime anlamlarına kadar düşünüp. Ulan salak efsa beklentisiz yaşamaya çalışırken ödün ve taviz kelimeleri kullanman ne iş? diyorum...


En iyisi ben sizinde beyninizi şey etmeden yatayım. Saçmaladım biraz affola. Eğer hala okumak içinizden gelirse diye bana gelen maili aktardım. Beni çok şaşırtsa ve duruma uysa da, belki başkaları içinde uyar diye düşündüm.


"Kendinizi gözden geçirme adına kullanmanız gayet yerinde olur. Öncelikle nasıl bir ilişki istiyorsunuz ve bugüne dek nasıl seçimlerde bulundunuz.Sakinlik ektiniz fırtına mı biçtiniz veya yapıcı davrandınız yıkıcı insanlarla karşılaştınız?Gücünüzü birleştirmekten yana olduğunuz halde krizlerle mi karşılaştınız?O zaman size söyleyeceğim tek cümle şudur. Siz ektiğinizi biçmişsiniz. Şaşırdınız değil mi?
Oysaki yaptıklarınızın doğru olduğunu siz de ben de biliyoruz. Ama bu doğruların değerini anlamayan ve anlaması mümkün olmayan kişilerle ilişkinizi sürdürdüğünüz ve devam ettirdiğiniz için yanlış yapmışsınız. O nedenle bu süreçte şimdi kendi yapınıza uygun olmayan kişilerle vakit kaybetmemeyi öğrenmelisiniz.
Daha düzgün, iyi niyetinize uygun, sizi gerçek manada anlayabilecek kişiyle olmalısınız. nasıl mı anlayacaksınız. Tabi ki mantığınızın sesine kulak vererek. İşte yüzleşme zamanınızın geldiğinin göstergesidir. Bu yüzleşmeyi başarılı bir şekilde yaptığınızda, ilişki konusunda bundan sonra gayet tutarlı ve dengeli kişilerin hayatınıza girdiğini gözlemleyebilirsiniz.
Yapamadığınız takdirde, karşınıza çıkacak yeni kişiyle, iki yönlü bir aşk yaşamaya devam edersiniz. Ya sakin bir limanda dinlendiğinizi hissederseniz veya fırtınaların ortasında boğuşursunuz. Ya, yapıcı tarzda bir ilişki yaşarsınız veyahut her ikiniz de kendi istekleriniz konusunda direttiğiniz için, bu beraberliği uzun süre sürdüremezsiniz.
Seçim senin."



resim alıntı

18 Mart 2009 Çarşamba

Heyyy !!


yine gece ve ben başbaşayım anılarla,beyaz bir kuş öyle canlı yine düşlerimde

hey yıllar yenilmedim size umutlarım yine aynı,
sessizlik geceyi sarsa da her gün bir yarın var ya

hey yıllar yenilmedim size rüyalarım yine aynı,
bir tutku yaşıyorum yine, aynı telaş içimde

bilmez kimse nasıl geldi geçti yalnızlıklar, kolay mıydı silip atmak sanki korkuları

hey yıllar yenilmedim size, benim için bahar aynı,
aynı o ılık rüzgar yine, esiyor ellerimde

hey yıllar yenilmedim size hatalarım bile aynı
hep aynı sevgiye hasretim, duygularım hep aynı

bilmez kimse nasıl zordu gülmek zaman zaman, uçup gitti hayat yavaş yavaş avuçlarımdan
hey yıllar yenilmedim size benim için bahar aynı,
aynı o ılık rüzgar yine esiyor ellerimde

hey yıllar yenilmedim size hatalarım bile aynı,
hep aynı sevgiye hasretim, duygularım hep aynı

~~~~~~~~


  • BÜTÜN YAZILAR ZAMAN AŞIMINA UĞRAMIŞTIR :)))))
Related Posts with Thumbnails

..