11 Şubat 2010 Perşembe
Gaflar Ve Sakarlıklar Bölüm Bilmemkaç...
* Arkadaşım:
xxxxxx bana da binlerce soru yollamış
hiçbirine yanıt vermedim
Ben:
o da verme dedi tanımadıklarına
Arkadaşım:
:D
akhsşfksbfşbşkbvg
o da verme dedi tanımadıklarına
tekrar oku yazdığını
Ben:
ahahahaha
tanıdıklara vereceğim bundan sonra
ahahahahahaa
koptum
Arkadaşım:
kendi kendime gülüyorum burdaaa
Ben:
sende tanımadıklarına verme tamam mı
:)))))))
benim gibi
Arkadaşım:
tamam apla
tamam manukyan
ahahahaha
~~~~~~~
Ben:
yalnız o inşallah azmaz
ayy yazmaz
ahahahahah
Arkadaşım:
puhahahahahaaahaaahhahahahahah
Ben:
gaflar serisi 15467431312.....
Arkadaşım:
ahahahaah
Ben:
bunları not alamam lazım benim
baya biriktiler
Arkadaşım:
azmaması mümkün değil
hahahahaha
~~~~~~~
* Ben:
ayyy bir gün
ilk tek başına çıkışımda
fırtınaya denk geldim
şans işte
ama bendeniz şaşkın
şeyini çekili unut
böyle 5 km falan git
O:
neyini el freni sanırım :)
Ben:
arabadan gıcır gıcır ses geliyor
evet el freni
:))))))
of yaaa
~~~~~~~~
* İş yerimiz yeni yapılan bir iş merkezi. Hali ile henüz katların çoğu boş. Her şey yeni ve boya kokuyor. Beni uzun süredir okuyanlar bilir, tuvalet maceralarım çoktur. Yine böyle bir olayın beni bulması kaçınılmazdı sanırım :))
- İlk hafta: ben tuvalette iken sular kesildi
- İkinci hafta: ben tuvalette iken kapının kulpu elimde kaldı, diğer kulp ve vida kapının dışından aşağıya düştü. Ben içeride mahsur kaldım. :))) Allah tan kapının karşısında mutfak vardı da beni duydular. Şimdi her girişimde elimde cep telefonumla giriyorum tuvalete...
~~~~~~~
* Son olarak geçenlerde oturduğum sandalyeden düştüm. :) Olay şöyle gelişti. Sandalyeden ayaklarım sandalyenin bacaklarında iken kasaya doğru usp yi takmak için eğildim. Taktım ama o sırada önde fazla ağır basmış olacağım ki düşer gibi oldum. Düşmeyeyim diye elimde telefonla sehpaya tutunmaya çalışırken kasa kablodan dolayı üzerime geldi. Onu ittim, kendimi dengeledim. Oh bitti şükür, ucuz atlattım derken... Sen kafayı kaldırmamla masanın altına vurmam bir oldu.
Masanın altından elimde kablo, kafamı vurmuş, nefes nefes bir ben olarak tek parça çıkmayı becerdim. :)))
Allah koruyor...
* Kendi hali ile dalga geçip, kıkırdayan Efsa :)
9 Şubat 2010 Salı
Sıradan Bir Pazar Günüydü...
İnsanlık için sıradan bir pazardı
ve ben en son
bir havaalanında görmüştüm yüzünü.
ve sıyrılıp,
kaçıp gitmek istercesine ayrılmıştım kollarının arasından.
Kalırsam ağlayacaktım.
Sıradan bir pazardı...
Ben sana aşıktım.
Bilmem kaç şehir uzaklığındaydım sana.
Kaç şehir gözüm kapalı yaklaşmıştım.
Bugün yine sıradan bir gün
ve ben şu an
seninle yapmadığım bir şeyi yapmak isterdim
Aynı masada oturmak mesela!
Yanyana bardaklar
Aynı tabaktan yemek yemek gibi...
Ya da kahvaltı hazırlamak belki sana...
Yoksun
Yokluğunla bile anlamlanmıyor bir çok şey.
Yalnız senin anlayabileceğin bir dille konuşmak istiyorum sana.
Ama yalnız benim anlayabileceğim bir dille anlat değil.
Sıradan bir günde, sıradan insanlığa ilan etmek, belki istediğim
kraliçeliğimi.
İstediğim
Sıradan bir gün gidişini izlemek belki...
Geleceğini bilerek...
* Yoğun günlerin, bezelyenin karnesinin, gözümün hala tam iyileşememesinin, ailenin memlekete gidiş gelişinin, ders çalışma zorunluluğunun ertelenmesinin ardından; bir müddet eski yazıları yayımlayan Efsa...
4 Şubat 2010 Perşembe
Topuk Sesi
Anlamaz erkekler
Kadınlığın simgesidir yeri geldiğinde
Hayran kaldırır...
Cesurdur,
Oynaktır,
Baktırır...
Gücün kanıtıdır,
Özgüveni tavan yaptırır,
Taptırır...
Özletir,
Düşletir,
Saydırır...
Hırçındır,
Delidir,
Üstte olunca acıtır...
Aşktır,
Sevişmektir,
Kaybolmaktır...
* Her kadının bir topuklu ayakkabısı mutlaka olmalıdır...! :)) En sevilen ve en nefret edilen; su sesi, para sesi, kadın sesine bir de topuk sesi eklenmeli bence...
* Gözündeki mikropla uğraşan Efsa :).
* Resim alıntı.
29 Ocak 2010 Cuma
Evet / Hayır
Tüm hayırlarımın bir karşılığı olmalı sende.
Tüm evetlerimin bir başlangıç "hayır"ı.
"hayır" demeliyim!
"evet" demelisin!
Mesela boynumdan öpmelisin,
aynada bizi görmeliyim!
"hayır" demeliyim!
sen gitmelisin...
Bir kapı aralığından seyretmeliyim seni
Tereddüt etmeliyim
Geleceğimi bilerek girmiş olmalısın içeriye
Geri dönüşüm olmayacağını bilmeliyim
"evet" demelisin...
"evet" demeliyim...
* Mutlu Efsa... :)
27 Ocak 2010 Çarşamba
Güneşin Kızları İçin Elele
Merhaba Birmilyonkalem Dostları,
1MKalem olarak, yaşları 18-25 arasındaki genç kızlarımıza hizmet amacıyla kurulmuş "Genç Kız Sığınma Evi Derneği" ile işbirliği yaparak, bu kızlarımızın yiyecek ve giyecek gibi ihtiyaçlarına destek olmayı amaçlıyoruz.
Genç kız sığınma evinde toplam 20 civarında genç kızımız barınabiliyor. Özellikle bulunduğu çevrede bir şekilde mağduriyet yaşayıp, destek almak isteyen genç kızlarımız burada kalıyor. Bu nedenle "Güneş Evleri"nin adresi gizli tutuluyor.
Birmilyonkalem (1MK) olarak, bu kampanyada sadece ihtiyaçları sahiplerine ulaştırmak değil, aynı zamanda toplumsal ihmal, istismar ve şiddete karşı bir duyarlılık hareketi de başlatmak istiyoruz. Huzurlu ve mutlu bir toplum olabilmek için birbirimizin ihtiyaçlarına duyarlı, komşusu açken uyuyamayan, kendi değerlerinin farkında bir toplum olduğumuzu hep birlikte yeniden anımsamak istiyoruz.
Her zaman olduğu gibi 1MKalem olarak yardımları biz kabul etmiyoruz. Sizler doğrudan ilgililere ulaştırıyorsunuz. Biz sadece duyarlılığınıza sesleniyoruz.
Saygılarımızla.
Yardım etmek ve daha ayrıntılı bilgi almak isteyen dostlar için adres:
http://www.genckizsiginmaevi.org/
GENÇ KIZ SIĞINMA EVİ DERNEĞİ
http://www.genckizsiginmaevi.org/
GENÇ KIZ SIĞINMA EVİ DERNEĞİ
Koşuyolu Mh. Çetin Gümeç Sk. Başkanlar Sitesi A6-Blok Daire: 10
Koşuyolu- Acibadem / İSTANBUL
Duyarlılığınız için çok teşekkür ederiz.
BİR MİLYON KALEM
Web Sitesi Yönetimi
22 Ocak 2010 Cuma
Kadınlar üzerine yazılmış bir yazı üzerine...
Geçenlerde bir yazı okudum... Kadınların güzel bir geceden sonra ne düşündüklerine, beklentilerine ilişkin, "Kahvaltı Kadınları" isimli (*) Reha Muhtar' ın kaleme aldığı bir yazı idi. Ben ilk kez gördüm ve görüpte kayıtsız kalmak istemedim kendimce. Bazen erkekler bizleri bizden daha iyi anlamlandırabiliyorlar ya, işte buda güzel bir örnekti belki de.
Hani insanın okudukça kendini gördüğü yazılardan birisi olarak tanımlanabilirdi. Yer yer "kadınlar ne arar" soruna verilebilecek hoş bir yanıt saklıydı içinde...
"Flörtü sevse de, sevgiyi arar. Kadınlığından gurur duysa da esasen aşkı arar. Özgür birliktelikleri savunsa da, ait olacağı adamı arar. İlk akşam yemekte ses etmese de, kahvaltıyı umar."
Neden kahvaltı kadınları denildiğini o an anladım. Bende çoğu kadın gibi, bir kahvaltı kadınıydım. Güzel geçen bir geceden sonra, hala tenler sıcakken, bir erkeğe sokulmanın keyfi gibiydi kahvaltılar. Ama sokulduğunda seni saran eller olmadan bir anlam ifade etmiyordu. Bir tarafın ısınırken diğer tarafın açıkta kalıyordu...
"Akşam yemeği, ilk gece için hoş olsa da etkili değildir. Gidilen eğlence mekanı, zevkli olsa da belirleyeci değildir. Belirleyci olan sabah kalkıldığında ne durumda olunacağıdır."
Ve aslında benim için en okunmaya değer, okumaktan keyif aldığım cümleler şu paragraflardaydı...
"İlk akşam yenilen yemek yemek değildir. Sabah edilecek kahvaltı kadın için ilk yemektir. Her kadın, her halükarda ve mutlaka bir kahvaltı kadını olmayı arzular. vücudunun değil, kendi değerinin bilinmesini ister. Sadece erkekliği değil, erkek adamı uyandırmayı düşler. Ön sevişme diye adlandırdığı akşam yemeğini değil, sevişme sonrası kahvaltıyı arzular."
"Erkek geceye noktayı koymuş ve uyumuşken, kadın virgülü koymuş ve düşünmeye başlamıştır. Kadın için gecenin nasıl geçtiği gece belli olmaz. sabah belli olur. Her zaman sabah kahvaltısı yapılmasa da, kahvaltılı birliktelikler müthiş güzeldirler. Vücutlarını paylaşanların, birbirlerini paylaşması önemlidir.ruhu güzelleştirir, sakinleştirir, dinginleştirir. İnsana insan olduğunu hissettirir."
Bir kadın için en güzel anlardan bir tanesi de, sevdiği erkeğe kahvaltı hazırlamak değil miydi? Gece seviştiği kadının elinden hazırlanmış bir masayı görmezlikten gelip giden bir adam, bir sıfata sokulmalı mıydı? Güzel an' lar dilerim herkese...
* Bu aralar huysuz ve tatlı kadın modunda ki Efsa... :)
* Resim
* Alıntı (yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz)
14 Ocak 2010 Perşembe
Mektuplar / Veda
Artık seni sadece sevgili olarak andığımın farkındasın değil mi? Sonuna "m" harfini eklediğim tüm sözcükleri yuttum geçenlerde. Yalnız boğazımdan geçerken zorlandı. Yani soluk borumu tıkadı biraz, nefesimi sarstı. Ama yuttum! Mideme oturmasına müsaade etmeden çıkarttım içimden... "Ayakta su içme" derdi annem. "Böbreklerine gitmez sonra, süzmez içindekileri" Bende midemde oyalanmadan git istedim. Bulandırma beni daha fazla diye...
Önceden önümde alışkanlığın verdiği bir süreç vardı atlatacağım... Ve ben özledim işte. Bazen yanımda ol istedim. Tenine dokunayım. Ellerimde kokun kalsın istedim... Ve bazende defalarca kendimle çelişip intihar ettim ben sende. Defalarca dirildim. Beni okumayı sevdin ya kendini gördükçe! İşte tam bu yüzden kestim bileklerini kelimelerimin. Kırmızı (ben) akarken, siyahlaştılar (senleştiler) iyice...
Biliyorsun! ulaşılamayana değildi benim özlemim. Sadece benim kahramanım ol istedim. Ben ölmek üzere iken kurtar beni... Ama sen en çok yeniden diriliş zamanlarımda, yeniden senden kurtulduğumu sandığım ve güçlü olduğum anlarda sevdin beni. Seninle yeniden yenilmeyi öğrendim.
Sen benim için güneş gibiydin sevgili. Her defasında yüzümü sana döndürdüğüm... Ama... Ama işte bazı bazı dokunduğun yerleri kopartmak istedim. Ellerimi, yüzümü, saçlarımı, yanaklarımı... Ama en çok düşüncelerimi! Kop artık benden, çık içimden istedim.
Aylarca senden neden vazgeçemediğimi tarttım durdum beynimde. Bu kadar çelişkiye, bu kadar gidiş gelişlere rağmen neden senden vazgeçemiştim. Biraz geç anladım... Yolum sendin. Aslında bundandı bir adım bile yol alamayışım...
Seni kendimce sevdim, seni istedim. Mesela hep de bildim. Sen benim için o adam değildin. Sadece o sırada sevilecek en güzel şey sendin...
Biliyormusun, kokunu unuttuğumu farkettim geçenlerde... Tıpkı sana kızgınlıklarımn hepsini unutmamak isterken, unuttuğum gibi. Ki hediye etmek için aldığım ağaçta kurudu susuzluktan... Ve tüm yazdıklarını sildim yine geçenlerde. Tüm kelimelerini okurken bugünün bana ilk kez mail attığın gün olduğunu gördüm. "Seni geç tanıdığıma pişman olmam umarım" diye yazmışsın. Hiç sanmıyorum! İkimizde birbirimizde iyi ki tanıdım dediğimiz insanlardan olacağız... Sebeplerimiz birbirimizinkinden çok farklı olsa da...
Bugün güzel bir veda istedim senin için. Güzel hatırlayalım birbirimizi, yazdığımız gibi. Vedayı, bana yazdığın bir cümle ile bitiriyorum. Yolun açık olsun Sevgili...
"Aklıma geldikçe sen, ben kendimi gizleyecek bir yerler arıyorum. Gizlediğim yerlerde sen varsın çünkü... Buldukça miraca çıkıyorum. Ört üstümü."
* Apar topar yazdım... Akıcılığını kaybeden her bir kelime için...
* Büyüdüğünü hisseden Efsa...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)






