2 Ocak 2018 Salı
Mektuplar / aynam'a 1
- “Kendimde seni, sende kendimi görmek… Aynı şeyleri aynı yaşlarda öğrendiğimizi, öğrenmek…
Ne kadar sen gibiyim değil mi? Bir de ben hiçte senin söylediğin gibi değilim! Ancak senin gibiyim!..”
…
-“Şu aralar içinde bulunduğum halden dolayı, kendime bile yabancı geliyorum. Bir daha asla eskisi gibi olmayacağımı içten içe bilmem de cabası.
Hevesimin son kıyısında parmak uçlarımda durup, bir ileri bir geri sallanıyorum sanki. Çevremde insanlar olsun istiyorum. Ama saçma muhabbetlerini dinlerken, avaz avaz bir durun, bir susun diye bağırmayı istememek istiyorum.
Ve kimsenin sakat bacaklarına sarılmadan yürümek… Tiksiniyorum biliyor musun. Kimsenin bana dokunmasını, gülümsemesini, beni sevmesini istemiyorum. Yaralarıma dokunmasın, uzak kalsın böyle. Kimseyi sevmek de istemiyorum. Hevessizim. Kaybettiğim bu oldu. Kendime yabancıyım bu günlerde.Hala kabullenemiyorum yeni halimi.
Öyle işte..
* Öğreneceği şeyleri kabullenemezse diye korkan kız…”
…
-“Evrensel kanunların varlığını sorgulayan ya da inanılmaz gelen tesadüflere örnek arayan birileri olduğunda artık seni göstereceğim.
Diyeceğim ki bu kız benim için beş dakikalık biri daha fazlası değil. En fazla bir çay içilecek biri!..
Bu kız benim suratıma tokatlar indiren biri, yazmayı bırakmamın sebebi olacak olan kişi belkide diyeceğim. Ve biliyor musun bunun için seni kimse suçlamayacak.
Yaraların, tek başına duruşun, gidip gelen kararların ve hepsinden önemlisi kendine yabancılaşman konusunda söyleyecek çok şeyim var. Ama biliyor musun? Hiç gerek yok!
…ki sen zaten hepsini biliyor olacaksın.
Bunca konuşan varken söz verir misin benimle aynı şeylere susacağına? Ve en önemlisi benim samimiyetime inanacağına?…”
…
-“ben şu an kimsenin samimiyetine inanmak istemiyorum. Bu sen olsan dahi. Bir gun gelecek inanmaya hazır hissedeceğim belki. Ama şimdi değil. Yalnız biliyor musun? Seninle susabileceğimi biliyorum. Bu farkındalık nasıl oluyor bilmiyorum, ama sanki sen önüme iki yol koysan, ben senin içinden geçen yolu kendim seçeceğimi biliyormuşum gibi. ”
Dedim…
Onu ilk gördüğümde ilk kez gezmeye İstanbul'a gelmiştim yakın bir arkadaşımla. B’ nin tanıdığı Blogger lardan biriydi. 5 dakika uğrayıp kacacakti. :) ama biz 3 gün beraber gezdik ve dolaştık. (Sonraki 2 yıl boyunca her İstanbul gezimde vazgeçilmezim oldu.)
5 dakikalık bir çay iciminde, kendimizi birbirimizin içinde gördük. Bu garip hissi tarif etmem mümkün değil. Sanki kendimi, kardeşimi, babamı, kaybedip kazandıklarımı, cennetimi onun içinde gördüm. Bizim birbirimize ayna olmamız için 5 dakika yetmisti.
Onunla çok mutlu olabilirdim. İşte… aramızda bir çok ama vardı. En yakin arkadaslarimdan birisi ondan hoşlanıyordu. (Ve ben onun benim bir şekilde kaderim olduğunu, ilk gördüğümde biliyordum.) Bir yıl sonra arkadaşım onu unuttu. Ama bu defa ben tabularima yenik düşüp ailesinin beni istemeyebilecegini düşünüp, tek basima karar aldım ve ondan uzaklaştım. Hep hayatimda biri varmış izlenimi yarattım. Biz birbirimize geç kalmışlık hissinden hiç kurtulamadık. O hazırken ben degildim. Ben hazırken onun evleneceğini öğrendim.
İlk mektup arkadaşıma
Galata kulesine ilk ve tek çıktığım adama selam olsun.
#icsesler
#sevdigimkonusmalar
Ne kadar sen gibiyim değil mi? Bir de ben hiçte senin söylediğin gibi değilim! Ancak senin gibiyim!..”
…
-“Şu aralar içinde bulunduğum halden dolayı, kendime bile yabancı geliyorum. Bir daha asla eskisi gibi olmayacağımı içten içe bilmem de cabası.
Hevesimin son kıyısında parmak uçlarımda durup, bir ileri bir geri sallanıyorum sanki. Çevremde insanlar olsun istiyorum. Ama saçma muhabbetlerini dinlerken, avaz avaz bir durun, bir susun diye bağırmayı istememek istiyorum.
Ve kimsenin sakat bacaklarına sarılmadan yürümek… Tiksiniyorum biliyor musun. Kimsenin bana dokunmasını, gülümsemesini, beni sevmesini istemiyorum. Yaralarıma dokunmasın, uzak kalsın böyle. Kimseyi sevmek de istemiyorum. Hevessizim. Kaybettiğim bu oldu. Kendime yabancıyım bu günlerde.Hala kabullenemiyorum yeni halimi.
Öyle işte..
* Öğreneceği şeyleri kabullenemezse diye korkan kız…”
…
-“Evrensel kanunların varlığını sorgulayan ya da inanılmaz gelen tesadüflere örnek arayan birileri olduğunda artık seni göstereceğim.
Diyeceğim ki bu kız benim için beş dakikalık biri daha fazlası değil. En fazla bir çay içilecek biri!..
Bu kız benim suratıma tokatlar indiren biri, yazmayı bırakmamın sebebi olacak olan kişi belkide diyeceğim. Ve biliyor musun bunun için seni kimse suçlamayacak.
Yaraların, tek başına duruşun, gidip gelen kararların ve hepsinden önemlisi kendine yabancılaşman konusunda söyleyecek çok şeyim var. Ama biliyor musun? Hiç gerek yok!
…ki sen zaten hepsini biliyor olacaksın.
Bunca konuşan varken söz verir misin benimle aynı şeylere susacağına? Ve en önemlisi benim samimiyetime inanacağına?…”
…
-“ben şu an kimsenin samimiyetine inanmak istemiyorum. Bu sen olsan dahi. Bir gun gelecek inanmaya hazır hissedeceğim belki. Ama şimdi değil. Yalnız biliyor musun? Seninle susabileceğimi biliyorum. Bu farkındalık nasıl oluyor bilmiyorum, ama sanki sen önüme iki yol koysan, ben senin içinden geçen yolu kendim seçeceğimi biliyormuşum gibi. ”
Dedim…
Onu ilk gördüğümde ilk kez gezmeye İstanbul'a gelmiştim yakın bir arkadaşımla. B’ nin tanıdığı Blogger lardan biriydi. 5 dakika uğrayıp kacacakti. :) ama biz 3 gün beraber gezdik ve dolaştık. (Sonraki 2 yıl boyunca her İstanbul gezimde vazgeçilmezim oldu.)
5 dakikalık bir çay iciminde, kendimizi birbirimizin içinde gördük. Bu garip hissi tarif etmem mümkün değil. Sanki kendimi, kardeşimi, babamı, kaybedip kazandıklarımı, cennetimi onun içinde gördüm. Bizim birbirimize ayna olmamız için 5 dakika yetmisti.
Onunla çok mutlu olabilirdim. İşte… aramızda bir çok ama vardı. En yakin arkadaslarimdan birisi ondan hoşlanıyordu. (Ve ben onun benim bir şekilde kaderim olduğunu, ilk gördüğümde biliyordum.) Bir yıl sonra arkadaşım onu unuttu. Ama bu defa ben tabularima yenik düşüp ailesinin beni istemeyebilecegini düşünüp, tek basima karar aldım ve ondan uzaklaştım. Hep hayatimda biri varmış izlenimi yarattım. Biz birbirimize geç kalmışlık hissinden hiç kurtulamadık. O hazırken ben degildim. Ben hazırken onun evleneceğini öğrendim.
İlk mektup arkadaşıma
Galata kulesine ilk ve tek çıktığım adama selam olsun.
#icsesler
#sevdigimkonusmalar
6 Aralık 2017 Çarşamba
MEKTUPLAR / YALNIZ
Öncelikle belirtmek durumundayım ki, kadınlar ilginç varlıklar..
Hem çok benzer, hemde kavram misali kendi içlerinde ayrılıyorlar. Bir çınarın dalları gibiyiz hepimiz, kökenlerimiz aynı sadece.
Doğum yaptığım sıralarda ısrarla normal doğum olsun diye diretmiştim. Kesilme düşüncesi bana çok itici geliyordu çünkü. Yaklaşık 21 saat hastanede sancı çektim. Bir gün anne olursan o duyguyu anlayacaksın elbette, ama kısaca hiç de kolay bir süreç olmadığını az çok biliyorsundur. O yatakta tek başıma yatarken, kendimi hep şu şekilde motive ettim. "Efsa sen güçlü bir kadınsın, dünyada senden daha zor koşullar altında bir çok kadın bunu yaşıyor, sabret, yaşa, duyduğun acının bile tadını çıkart. Belki bir daha asla yaşayamayabileceğin bir durumla karşı karşıyasın" diyerek söylendim durdum. Beni orada ayakta tutan tek şey yalnız olmadığımı bilmekti.
Sonraki süreçte, hayat farklı şekilde ayakta kalmamı sağlayacak şeyler sundu bana. Boşandım, kendimce bir çok şey başardım. Sonra ilk kez aşkı iliklerimde hissettim. Birinin zekasına aşık oldum ve bu "onu o yapan" tüm özelliklerini bastırdı benim için. Tüketmek değilde, sanki bir hazine bulmuştum ve bitirene dek onunla olmalıymışım gibi bir his vardı içimde.. Geriye bakıp düşündüğümde o adamı çok sevdim, ondan hiç vazgeçemedim diyemem. Ama gerek genel kültürü, gerekse davranış ve düşünce biçimi beni benden alıyordu. Yoksa tipi, dokunması yada nasıl seviştiği umurumda değildi. Bu yüzden hiçbir zaman bir beklenti içerisinde değildim ona karşı tam olarak. Benimle olduğu anlarda yalnız benim olmam bana yetiyordu. Fazlasını ara sıra istesem de benim sesimi duymadan uyuyamadığını biliyordum. Süregelen 2 sene boyunca onun beni yanında tutma çabaları, benim ona bir bağımlı gibi yapışıp kalmam, aramıza giren kadınlar ,erkeklerle geçti.
Geçenlerde bir söz yazmıştın. "Kendimden kaçtığımda iki tür insana koşuyorum: onlarda saklandıklarım ve içinde kaybolduklarım." * Sınıflandırma değil elbette söylemek istediğim. Ama sende benim için kelimelerinin içinde kaybolduğum insanlardansın.
Hayatın karşısında duruşunu, görme biçimini seviyorum ve insanlara verdiğin özeni. Umarım hep böyle güzel kalırsın.. Sen sırf kelimelerinle bende saygı uyandıran ender insanlardan oldun hiç bilmesen de.. Hayatımın iyi gitmeyen bir döneminde seni bulup okuduğum için ve bana yalnız olmadığımı hissettirdiğin için teşekkür ederim. Çünkü insan her ne kadar sevse de, bazen yalnız olmadığını bilmek istiyor.
Güzel kal.. :)
* PHaloe
31 Ekim 2016 Pazartesi
Kampanya / Kaşıkara ilköğretim okulu için destek
Merhabalar,
Aşagıdaki çağrıya destek olabilirseniz cok sevinirim.
Aşagıdaki çağrıya destek olabilirseniz cok sevinirim.
"Blogların eski işlevini yitirdiği bir dönemdeyiz. Her şey bir kaç cümlelik kısa mesaj ve twitlere mahkum. Ama Kaşıkara ilköğretim okulu öğrencileri okumak istiyor. Öğretmenleri Mustafa beyin anlatımıyla çocukların ellerindeki tek eğitim materyali "Mustafa Öğretmen"
Eğer Mustafa öğretmen ve öğrencilerine yardımcı olmak isterseniz aşağıda onun yazdıklarına bir göz atın derim.
Eğer Mustafa öğretmen ve öğrencilerine yardımcı olmak isterseniz aşağıda onun yazdıklarına bir göz atın derim.
"Van/ özalp/Kaşıkara köyünde 1. Sınıf okutuyorum kalem,defter,silgi,açacak,boya Vs gibi her türlü kırtasiye malzemesi ve 1.sınıf için uyarıcı materyale ihtiyaç var. Belki sizin çevrenizden yardım etmek isteyen birileri de çıkar ümidiyle yazıyorum.Van Özalp kaşıkara köyü kaşıkara ilkokulu ama Özalp merkez ptt ye gönderseniz oradan alabilirim."
Sizden dileğimiz kendiniz yardım edemeseniz bile, blogunuzda twitter ve facebook hesaplarınızda duyuru yaparak daha çok yardımsevere bu çağrıyı ulaştırmanız. Destek ve yardımlarınızı bekliyoruz.
Saygılarımızla..."
27 Şubat 2014 Perşembe
MEKTUPLAR / GELECEK OLANA
Onlarca kelime uladım bir diğerine. Biriktirdim, türettim, tükettim. Tıpkı hayatlarımıza giren insanlar gibi...
Sana da öyle gelmiyor mu? Sanki dünyada var olan her şey, ölümüne hazırlık olsun diye yaşatılıyor. Bu sırf sistemin bize sunduğu yada çağımızın "tüketim toplumu" olarak adlandırılmasının ötesinde bir ifade sanki...
Önceden yaşlıların ne kadar huysuz olduklarına şaşırırdım. Bu tıpkı annelerimizin "anne olunca anlarsın" sözü gibiydi. Eveveyn olunca anlıyordun. Tahammül sınırının o üst eşiği bir kez aşılınca, giderek huysuzlaşıyoruz yaşımıza başımıza bakmadan, değil mi? Gözlerimiz neden insanlara bu kadar körleşiyor dersin? Her birimizin ödediği bedel diğerlerinin en büyüğü, hep bir sınanma ve kurban halleri...
Ben seninle tüm bunlardan fazlası olmak istiyorum. Yaşadığımı hissetmeyi, keşfedecek yerleri görmeyi, okunacak kitapları okumayı istiyorum. Ben seninle aynı kitap - olay - ev - davranış - kelime üzerine dakikalarca sohbet edebilmek istiyorum.
Sende biliyorsundur: dünyadaki her kadın - erkek bedenimizi uyarabilir. Ama ben, beynimi uyarmanı istiyorum...
Seninle ilgili sana özel bir şeyler var bu dünyada. Tepkilerini merak ediyorum. Kelimelerinin ağzından çıkarken ki vurgularını, sınırlarını, hırslandığın ve konuşmaktan keyif aldığın konuları. hatta sarhoş olduğundaki sözcüklerini yuvarlayışını bilmek istiyorum.
Bunca zaman geçti...
Kendime ve başka insanlara bir şeyler katabilmek amacıyla sosyoloji okudum.
Beklediğim tam olarak neydi bilmiyorum. Ama vakti saati gelince hayatıma gireceğine inandım. Bir şekilde öngörülemez ve vazgeçilemez şekilde geleceğin günü bekledim.
Diğer insanlardan çok da farklı beklentilerim yok aslında. Hatta bir parça daha az bile diyebilirim. Senden verebilebileceğinden daha fazlasını istemiyorum ben. Zaman mıdır, yaşanmışlıklar mıdır, adını tam çıkartamıyorum ama beklentilerimizi küçültmeyi öğreniyoruz gün geçtikçe.
Adın alnımın tam ortasına bağdaş kursun istiyorum. Aynı sofrayı bölüşmek, cümlelerini tamamlamak, Sana sevdiğim kitaplardan metinler okumak istiyorum.
Senin elimi tutacağın,
senin nefesimi hissedeceğin,
senin yürüyeceğin yollarda başka adamlar yürümesin.
senin nefesimi hissedeceğin,
senin yürüyeceğin yollarda başka adamlar yürümesin.
Bilmelisin ki, koynunda yarınlarım var!
* Belki bu sene bir sürpriz yapabilirim. Zaten martta geldi. :)
* Resim
Hayatımın Kıyısında Anımsananlar
Biri yanağımı sevdi, bir diğeri saçlarımı.
Evlendiğim adam ellerimi, avuç içlerimi öperdi.
Kokumu severdi...
"Dünyada senden daha güzel kokan kimse olamaz" derdi.
Bir taburedeki dik oturuşumu bile seven adam tanıdım.
Biri şaşkınlıklarımı sevdi, diğeri vücudumun bir noktasını.
Biri huyumu övdü, bir başkası insanlığımı.
Biri parmaklarımı tuttu, bir diğeri tutamadan,
Biri arkadaşım kaldı daha başlamadan..
Duruşumu sevdi bir başkası..
"O kadar asil, güçlü ve gururlu duruyorsun ki, yanındaki adamın sana birkaç beden eksik geldiği, izlenimini yaratıyorsun" demişti.
Hepsi geçti.
Biz gençtik.
Ben çok şeyden geçemedim.
Ha belki geç, belki de tam vaktinde anladım.
Ama insanlar; sonuçlarından çekindiği için kimseye ihtiyacı yokmuş gibi davranıyordu.
Maalesef dil bu!
Yetmiyor anlatmaya!
* Yazılacak çok cümle var. Şimdilik tadımlık olsun diye taslaklardan bir şiir koydum. Kelimeleri toparlayabildiğim an, yeniden buradayım. Özledim...:)
* Resim
19 Aralık 2012 Çarşamba
Ayrılık Gariptir
"İnsanlar ne istediklerini bildiklerini düşünürler. Ama ne istemediklerini tecrübe ve deneyim sayesinde anlarlar.
Ayrılık bu nedenle, en esaslı değişimlerin başlangıç noktasıdır."
Ayrılık gariptir;
yüzü ona benzeyen insanlar,
ismini taşıyan tabelalar,
pencerelerden yağmur damlası gibi akan kelimeler görürsünüz.
ismini taşıyan tabelalar,
pencerelerden yağmur damlası gibi akan kelimeler görürsünüz.
Artık sorulamayan, anlaşılamayan ve cevaplanamayan cümlelerle başbaşasınızdır.
Ayrılık, en çok bu nedenle sarsar insanı.
Bir şey sıkar boğazınızı,
yutkunamazsınız!
Ayrılık gariptir.
İzlerin bir kısmını silmeye çabalarken onu hatırlatmayacak yeni suratlar, iyiyim maskeleri edinirsiniz.
Kendisine koyduğu kuralların altında ezilen, her insan gibi bakar gözleriniz.
Gözkapaklarınız düşük,
Bakışlarınız uzak!
Bir yanınız ayrı olsanız bile ona sadık kalmak isterken; sadakatinde ihanet barındırdığı düşüncelerle;
başka kollarla,
başka yüzlerle,
başka beyinlerle onu arayarak sevişirsiniz.
Ayrılık gariptir...
Çünkü anlarsınız ki, odadaki eşyaların yerini değiştirir gibi farklı kişilerle yer değiştirilemez insanlar.
Aslında her ayrılık 3 kelimede gizlidir;
Gözkapaklarınız düşük,
Bakışlarınız uzak!
Bir yanınız ayrı olsanız bile ona sadık kalmak isterken; sadakatinde ihanet barındırdığı düşüncelerle;
başka kollarla,
başka yüzlerle,
başka beyinlerle onu arayarak sevişirsiniz.
Ayrılık gariptir...
Çünkü anlarsınız ki, odadaki eşyaların yerini değiştirir gibi farklı kişilerle yer değiştirilemez insanlar.
Geride bir çizik izi mutlaka kalır.
Ve artık siz, hayatınızı birilerine inanma çabasıyla geçireceksinizdir.
Ve artık siz, hayatınızı birilerine inanma çabasıyla geçireceksinizdir.
Aslında her ayrılık 3 kelimede gizlidir;
'peki',
'zaten',
'neyse'
Ve bir gün gelir,
duvarda kalmış bir çividen ibaret olduğunu anlayıp, ayağa kalkar
ve o çiviyi duvardan söker, atarsınız.
'zaten',
'neyse'
Ve bir gün gelir,
duvarda kalmış bir çividen ibaret olduğunu anlayıp, ayağa kalkar
ve o çiviyi duvardan söker, atarsınız.
* 2 sene kadar önce bir arkadaşım "böyle susmaya devam edersen guatr olacaksın" demişti. İnsanın içinde kalmışlar gerçekten de sağlığı etkiliyormuş.
Şu an tiroidimdeki kistlerle uğraşan ve ilk işi konuşmak olan Efsa...
4 Aralık 2012 Salı
Mektuplar / Yanılgı
"Cladius' a işlediği cinayeti, sahneleten Hamlet
gibiyim.
Oluşmasına izin verdiğin eserini ve bedellerini sana izletim.
Bitti.
Şimdi yolum açık olsun... "
- "Nasılsın?"Lafın
gelişi soran her insana "iyiyim" diyorum. Sormadıklarını
hissettiklerime ise "eh
işte"İyi değilim. Nasıl iyi olunur' u daha tam kavrayamamış öğrenci
gibiyim.
Ayrılık sonra
hezimeti yaşıyorum. Yaptıklarını merak ediyorum, onunla tüm konuşmalarımızı
okuyorum vs. Sevildiğini hisseden her insan kadar mutluymuşum.
Oysa
şimdilerde mutluluk, farklı bir biçim almaya başladı. Yetinmeyle karışık bir
duygu oldu çıktı başıma.
O da mutluydu...
Bilirdim.
Bir insanın
yanınızda mutlu olup olmadığını anlamanın en güzel yollarından birisi, onun
gözbebeklerine bakmaktır. Biyolojik olarak ya mutluluktan, ya korkudan, ya da
uyarılma ile büyürler. Bazende sadece hissedersin. Hissettiklerin
bocalatır seni.
Sonradan korkan insanlar vardır şu hayatta. Ben
de öyleydim. Bir ilişkiye başlamaya cesaret edip, ya yürütemezsek korkusu
duyarım. Bir işe başlarken sazanlaşıp, sonradan olabileceklerini kafasında
kuran kadınlardan çok da farkım yok aslında. Onunla da böyle oldu.
Yanlış
anlaşılmasın; korktuklarım başıma geldi demiyorum. Sadece hissedip
de konduramadıklarım üzer beni en çok. Kadınların bu konulardaki 6.
hisleri hep gerçek olmuştur. Erkekler buna kadın
kurgusu der o
kadar. (Ama çoğunlukla gerçekleşir orası ayrı.)
Unutmamalı
ki; gerçek hayatta yanılgılar güzeldir. Size eksikliklerinizi tamamlamanız ve
nasıl hareket etmeniz gerektiğine dair yol göstericidirler.
Kızgınım.
Dün bir adam: "bu kadar sessiz kalmamalısın,
sonunda gırtlak kanseri yada guatra yakalanabilirsin" dedi. Haklıydı, belkide içime ata ata
başıma bunlar gelebilirdi. Ne zaman üzgün olsam mutlaka sağlıkla
sınananlardanım bende.
Aslında onunla
yeniden konuşmaktan korkuyorum. Dönmeyi istemesinden, aynı sorunları
yaşayabilme ihtimalinden, yeniden güvenememekten... Adını gördüğüm her tabelada
onu anımsamaktan usandım.
Mücadelesiz
ve ne istediğini bilmeyen insanlara oldum olası kızmışımdır. Halinden
şikayetlenip, tek bir adım bile atmaya cesareti olmayanlara. Siz yolunuzda
giderken / başarmak isterken elinizi uluorta bırakıverirler. Nolduğunuzu
şaşırırsınız. Tüm umut ettikleriniz, hayalleriniz, planlarınızda o elle
bırakılılmıştır çünkü. Güven süpürücüleri en çok sevdiklerimizin arasından
çıkar.
Benden öyle
davranmamı istediğini hissediyordum. Bende sustum.Çünkü bazen yalnızca
sevdiğiniz insanı değil, en yakın arkadaşınızı da kaybetmiş olursunuz.
* Sağlıkla sınanmamayı dileyen ve atanamamış KPSS mağduru Efsa...
"Cladius' a işlediği cinayeti, sahneleten Hamlet
gibiyim.
Oluşmasına izin verdiğin eserini ve bedellerini sana izletim.
Bitti.
Şimdi yolum açık olsun... "
- "Nasılsın?"Lafın
gelişi soran her insana "iyiyim" diyorum. Sormadıklarını
hissettiklerime ise "eh
işte"İyi değilim. Nasıl iyi olunur' u daha tam kavrayamamış öğrenci
gibiyim.
Ayrılık sonra
hezimeti yaşıyorum. Yaptıklarını merak ediyorum, onunla tüm konuşmalarımızı
okuyorum vs. Sevildiğini hisseden her insan kadar mutluymuşum.
Oysa
şimdilerde mutluluk, farklı bir biçim almaya başladı. Yetinmeyle karışık bir
duygu oldu çıktı başıma.
O da mutluydu...
Bilirdim.
Bir insanın
yanınızda mutlu olup olmadığını anlamanın en güzel yollarından birisi, onun
gözbebeklerine bakmaktır. Biyolojik olarak ya mutluluktan, ya korkudan, ya da
uyarılma ile büyürler. Bazende sadece hissedersin. Hissettiklerin
bocalatır seni.
Sonradan korkan insanlar vardır şu hayatta. Ben de öyleydim. Bir ilişkiye başlamaya cesaret edip, ya yürütemezsek korkusu duyarım. Bir işe başlarken sazanlaşıp, sonradan olabileceklerini kafasında kuran kadınlardan çok da farkım yok aslında. Onunla da böyle oldu.
Yanlış
anlaşılmasın; korktuklarım başıma geldi demiyorum. Sadece hissedip
de konduramadıklarım üzer beni en çok. Kadınların bu konulardaki 6.
hisleri hep gerçek olmuştur. Erkekler buna kadın
kurgusu der o
kadar. (Ama çoğunlukla gerçekleşir orası ayrı.)
Unutmamalı
ki; gerçek hayatta yanılgılar güzeldir. Size eksikliklerinizi tamamlamanız ve
nasıl hareket etmeniz gerektiğine dair yol göstericidirler.
Kızgınım.
Dün bir adam: "bu kadar sessiz kalmamalısın,
sonunda gırtlak kanseri yada guatra yakalanabilirsin" dedi. Haklıydı, belkide içime ata ata
başıma bunlar gelebilirdi. Ne zaman üzgün olsam mutlaka sağlıkla
sınananlardanım bende.
Aslında onunla
yeniden konuşmaktan korkuyorum. Dönmeyi istemesinden, aynı sorunları
yaşayabilme ihtimalinden, yeniden güvenememekten... Adını gördüğüm her tabelada
onu anımsamaktan usandım.
Mücadelesiz
ve ne istediğini bilmeyen insanlara oldum olası kızmışımdır. Halinden
şikayetlenip, tek bir adım bile atmaya cesareti olmayanlara. Siz yolunuzda
giderken / başarmak isterken elinizi uluorta bırakıverirler. Nolduğunuzu
şaşırırsınız. Tüm umut ettikleriniz, hayalleriniz, planlarınızda o elle
bırakılılmıştır çünkü. Güven süpürücüleri en çok sevdiklerimizin arasından
çıkar.
Benden öyle
davranmamı istediğini hissediyordum. Bende sustum.Çünkü bazen yalnızca
sevdiğiniz insanı değil, en yakın arkadaşınızı da kaybetmiş olursunuz.
* Sağlıkla sınanmamayı dileyen ve atanamamış KPSS mağduru Efsa...
12 Eylül 2012 Çarşamba
Kampanya / Dünya Oyuncaklarla Güzel
Bu güne dek değerli Birmilyonkalem editörleri olarak bir çok yardım kampanyasına imza attık. Bir sürü gülümseyen çocuk yüzlerine tanık olduk. Şimdi yepyeni bir kampanya daha başlatıyoruz. Ve düşündüm ki belki aranızdan da bu kampanyaya destek olmak isteyenler olabilir. Ufacık bir kalem, boya seti yada oyuncak alarak sizde bu gülümsemelere destek olabilirsiniz.
Size kampanya metnini gönderiyorum. Ve desteklerinizi bekliyorum.
İnanın 30 çocuk çok değil. Gönderimleriniz yerlerine ulaşınca sitemizde fotoğraf olarak bilgilendiriliyor. Zaten her birinizden gönderim yaptığınızda bilgi maili rica ediyoruz ki takibini kolayca yapalım. Eksik boya yerine fazla kalem göndermeyelim. Daha önce kullanılmış ama yıpranmamış oyuncaklarınızı da gönderebilirsiniz.
Bir de eğer kampanyaya katılmak isterseniz tubaev@gmail.com dan bana ulaşabilirseniz sevinirim.
Şimdiden teşekkür ederim.
"Malesef hayat tüm sıkıntısı, üzüntüsü ve sıradanlığı ile devam ediyor.Gelin bu sıradanlığı yine çocuk gülümsemeleri ile bozalım. Çünkü hayatı yaşanabilir ve umutlu kılan en güzel şey çocuk gülümsemeleridir.
Turhal Cumhuriyet Kız Yetiştirme Yurdu öğrencileri Bizden oyuncak, boya, boyama kitapları isterler. Bir de oyun parkı!
30 çocuğumuz heyecanla sizden gelecek oyuncakları bekliyor.
Gönderilecek oyuncaklarda, kutu oyunları tercihimizdir.Oyuncaklar çok yıpranmamış ise kullanılmış da olabilir.
Yeniden 1MK ruhunu yakalamak umudumuyla, destekleriniz için şimdiden teşekkür ederiz.
Birmilyonkalem Sitesi
Editörleri"
Not: Lütfen, silah benzeri oyuncaklar yollamayalım.
ve gönderi yaptıktan sonra tubaev@gmail.com a bir bilgi maili atarsanız çok sevinirim.
Adres:
1MKalem Dünya oyuncakla güzel kampanyası
Turhal Cumhuriyet Çocuk Yuvası ve Kız Yetiştirme Yurdu
Eski Pazar Yolu
TURHAL / TOKAT
11 Eylül 2012 Salı
Aç sadrını, sana geldim.
Uzun yollardan geldim, sana geldim.
Yoruldum, duruldum
bir nehir bunca sene yatağını mı arar?
Aradım. Aktım.
Kimsesizim. Yalnızlığımda seni biriktirmişim meğerse.
Alnım kırıştı. Her kırışıkta aradığımı sakladım, görmesin yaban gözler diye.
Yabancı değilim. Kimsesizim ey Bahaddin’in oğlu.
Aç sadrını, sana geldim. Beklediğin bendim. Aradığım sendin.
Ben Şems’inim.
* Şems-i Tebrizi
* Bunu ekleyerek başlamak istedim. Çünkü uzun zamandır beni böylesine etkileyen cümleler okumamıştım. Dua ettiğim şeylerin tümünü gördüm bu kelimelerde. Ve salt aşk olarak tanımlamıyorum. Burada bir hayat yatıyor. Ama tabi ki beklediğim ve arandığım aşk gelip beni bulsun, orası ayrı. :)
Sizleri özledim. Listemdeki her birinizi okuyorum. Yorum yapabildiğime yapıyorum. Ama yazma kısmı bana ağır gelir oldu uzun zamandır.
Burada öyle güzel ve hatırlı dostlar kazandım ki, fazlasını aramıyorum ve bulduklarım bana yetiyor.
Hayatı yazmaktan çok yaşamayı tercih ettim birazda ve okula ağırlık verdim.
Büyük hedeflerim ve beklentilerim var. İyi ve güçlü şeyler yapmak istiyorum.
Karşıma çok iyi bir iş fırsatı çıktı. Şu an son 3 kişi arasındayım. Olursa yolum daha kolay ilerleyecek benim için. Başarmak için bir yerden başlamak istiyorum.
Şimdi dengeleri yeniden oturtma zamanı.
Daha sık görüşme ümidiyle..
Hoş kalın :)
* görsel: deviantart
23 Mayıs 2012 Çarşamba
Mektuplar / Heves
"Kader, alnımızdan önce avuçlarımıza çizilmişti. Bizse onu insan siluetine indirgedik."
Geçtiğimiz günlerde bir söz okudum;
"İnsanlar, bize zarar verdikleri için değil; yaptıkları haksızlıklarla ruhumuzun ışığını söndürüp içimizdeki kötülüğün başkaldırmasına sebep oldukları için korkunçturlar" *
Bana da tam olarak bu oldu. Ara sıra olur zaten, en son bir 25 imde silkelenmiştim.
Ben kadere inanırım. Biri ile tanıştığımda bunun boşu boşuna olmayacağına... Hayatımızda eksikliğini hissettiklerimiz bir gün gelip bizi bulur. Çünkü insan kendine yabancılaşmaya başladığında, ona kendini yeniden anımsatacak bir sınıra ihtiyaç duyar. Bu nedenle bir bedene odaklanıp kalırız. Bana sınırlarımı hatırlatacak birine ihtiyacım vardı ve sınır gelip beni buldu.
Karşımdaydı...
Birbirimize yeni ve sürprizlerle dolu bir yaşam alanı yaratabilir miydik bilmiyorum. Ama varlığı bana iyi geldi ve unuttuklarımı hatırlattı. İçlerine beni de dahil ettiği öyle güzel hayalleri vardı ki, sonuçta bu hayallere belkide fazla anlam yüklettirdi!
"İnsanlar, bize zarar verdikleri için değil; yaptıkları haksızlıklarla ruhumuzun ışığını söndürüp içimizdeki kötülüğün başkaldırmasına sebep oldukları için korkunçturlar" *
Bana da tam olarak bu oldu. Ara sıra olur zaten, en son bir 25 imde silkelenmiştim.
Ben kadere inanırım. Biri ile tanıştığımda bunun boşu boşuna olmayacağına... Hayatımızda eksikliğini hissettiklerimiz bir gün gelip bizi bulur. Çünkü insan kendine yabancılaşmaya başladığında, ona kendini yeniden anımsatacak bir sınıra ihtiyaç duyar. Bu nedenle bir bedene odaklanıp kalırız. Bana sınırlarımı hatırlatacak birine ihtiyacım vardı ve sınır gelip beni buldu.
Karşımdaydı...
Birbirimize yeni ve sürprizlerle dolu bir yaşam alanı yaratabilir miydik bilmiyorum. Ama varlığı bana iyi geldi ve unuttuklarımı hatırlattı. İçlerine beni de dahil ettiği öyle güzel hayalleri vardı ki, sonuçta bu hayallere belkide fazla anlam yüklettirdi!
Aslında biliyordum aynadaki aksim değildi. Ama bir aynanın karşısına geçtiğimde bana en yakışacak kişilerden biriydi.. Olmadı...! Farklı makamlarda söylendi şarkılar. Hep benim zannetmeler, özensiz davranışlar sergilendi.
Sevginin de bir yeteri vardır ve sevgisi "yeteri kadar" ağır gelmedi karar sürecinde. İki olarak başladığımız şeyin, bir başına yorgunluğunu hissetti. Dizleri dermansızlaştı, bana gelemeyecek kadar kenetlendi işine. Yanılgılar, sanılar gelip çattı kapımı.
Bir kitabın altının çizilecek tek bir cümlesinin bile bulaması gibi.. Öyle bir heves kırıklığı. Ayaküstü kaldı aramızdakiler. Oturupta dinlenemedi, demlenemedi.. Özensizlik başlığı altında cevaplandı tüm sorular. Ama olur öyle, hayat bazen uzun sürebilecek bir ilişkiyi hızlı ve kestirmeden yaşatır bize. Şu an düz gitmek isterken, ilk sapaktan dönen bir insana benziyor hislerim.
Şu an kocaman içi dolu laflar söyleyesim var. Yazılacak çok cümlem var. Yazık ki, yazılamayacak da... Zayıflıklarımı bir zarfa koyup kendime gönderesim ve bunlarla yüzleşesim var. Zoraki gülümsemelerin arkasına saklandığım saatlerim...
Onunla aramızda açılan mesafeyi izliyorum kaç gündür. Sahi; "biz birbirimiz için neydik ve ne olmak istemiştik" ,"Değdik mi?"
Şu an kocaman içi dolu laflar söyleyesim var. Yazılacak çok cümlem var. Yazık ki, yazılamayacak da... Zayıflıklarımı bir zarfa koyup kendime gönderesim ve bunlarla yüzleşesim var. Zoraki gülümsemelerin arkasına saklandığım saatlerim...
Onunla aramızda açılan mesafeyi izliyorum kaç gündür. Sahi; "biz birbirimiz için neydik ve ne olmak istemiştik" ,"Değdik mi?"
Garip!!
Kalıplarımız aynı olsa da; şimdi her ikimizde kendi cümlelerimizi arayan iki insandan ibaretiz sadece.
Biri daktiloyu ittirsin!
12 Mart 2012 Pazartesi
Kampanya / Kuzey' in Çocukları İçin El Ele
Birmilyon kalemden anlamlı bir kampanya daha.
Sinop'ta bir kadın öğretmen çocukları için çırpınıyor. Biz neden o eli tutup, destek olmayalım.
Uzaklarda bir öğretmen bize fısıldamış. Kadın yüreği, öğretmen yüreği çocuklarını sarıp, sarmalamak istemiş. Yetemiyorum, yetişin demiş. Öğretmenler bilir ki; eğitim sevmektir, sarmaktır hayata insan kazandırmaktır. Bilgiyi insan için, iyiye, güzele ulaşmak için kullanmaktır.
Birmilyon kalem ailesi şimdi de Sinop'ta. Kadınlar gününde kuzeyden (Sinop Durağan'a bağlı Kaplangı köyü ilköğretim okulu'ndan) gelen çağrıya kulak verip, biz hep buradayız diyoruz. Haydi birmilyonkalem, haydi blog dostları, haydi kadınlar, erkekler, insan dostlarımız çocuklar için bir kez daha el ele...
Sizlerden çocuklarımız için mont, ayakkabı ve bol bol kırtasiye malzemesi istiyoruz! Biliyoruz ki bu iyilik yolculuğunda da bizlerlesiniz. Desteğinizi bekliyoruz.
Kırtasiye dışındaki gönderiler için lütfen bizimle birmilyonkalem@gmail.com yada tubaev@gmail.com adresine mail atarak beden ve ayakkabı ölçüsü alınız.
Kırtasiye vb. gönderileriniz için:
Kaplangı köyü ilköğretim okulu müdürlüğü Sinop / Durağan
adresini kullanabilirsiniz.
14 Aralık 2011 Çarşamba
Sayıklamalar
"Yeşil yandı, artık geçmeliyim" dedin ve gittin..
...
Gidişinin ertesi günündeyim.. Sehpanın üzerine koyduğun bardağın izi hala duruyor. Silmedim! Bilirsin işte, sonuçta hepimiz birer iz feşistiyiz. Birbirimize baktığımızda izler görüyoruz ve bizde iz bırakabilecek insanları hayatımıza sokmaya değer buluyoruz. Seni özledim! Ne o bardağın, ne de senin bıraktığın izleri silmeye niyetim ve gücüm yok henüz...
...
Üçüncü gün.. Zamanı ifade ederken rakamları kullanmak istemediğimi fark ettim. "Bir, üç, beş" şeklinde hızlı geçmiyorlar. Hatırlasana! Sen varken de saat dahil, vücuduma fazla gelen her şeyi çıkartmak isterdim. Elimden değil, bileğimden tut isterdim. Kalbimi değil, nabzımı hisset isterdim. Değişmedi! (zamanı durdurmaya da yetmiyor ki gücüm)
...
On birinci gün... Gittiğinden beri ilk kez saçlarımı topladım. Oysaki sen, sıkıca topladığımda yüzümde oluşan o gerginliği sevmezdin değil mi? Aksine hala güleryüzlüyüm. Tek farkla; saçlarımın okşanma ihtiyacını şapkamla kapatıyorum artık.
...
Yirmi üçüncü gün.. (İtiraf zamanı) Üzerimde bir ağırlık var. Gittiğinde kalkacağını zannetmiştim. Kalkmadı, aksine daha da bindi ve ben kabullenme savaşı ile yoruldum. Kelimelerin promilleri giderek artıyor! Hepsi seni özlememin yüzünden..
...
Gün otuz beş oldu! Nerdesin?
...
Kırkaltıncı gün...
"6.35" En sevdiğim şarkının 04:45-54. saniyesinde buluyor musun beni hala? Sahi sende özlüyor musun?
...
Çaya kaç şeker attığını, vurgularını ancak sohbetten sıkıldığında kullandığını, diş fırçanı herkesten ayrı bir yere koyduğunu unutamadım. Ama artık tavana baktığımda yüzün görünmüyor. Geçiyor mu dersin?
...
-
...
Günleri saymıyorum. İkiyüzaltmışbeşten sonra bıraktım.
Acı ise, hala kabak tadı veren bir gerçekten öteye gidemedi..
* Derslerden içi bunalan Efsa..
* Görsel
26 Kasım 2011 Cumartesi
Kadınlar Yazıyor
Uzun süredir kendi bloglarımın yanında bir blogda daha yazıyorum ben.
İsmi “Kadınlar Yazıyor”
Kadına dair ne biliyorsam, neyi savunuyorsam; elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum. İlk çıkış noktası, paylaşma isteği ile doğmuş; daha sonraları aramıza katılan diğer kadın blog yazarları ve yazılarla büyümüş bir yer orası..
Bu noktadan yola çıkarak şu an sosyoloji okuyorum ve benim amacım bu alanda kendimi geliştirmek. Önce çevremden başlayarak toplumsal alanda kadınların bilinç kazanması..
Bu blogda da tek hedefimiz kadınların ve çocukların yaşanan zorluklar karşısında nasıl bir tutum izlemesi gerektiği bilmesi. Yaşadıklarından korkmaması / korkutulamaması, başına gelenlerden utanmaması.. Çünkü hepimiz kadın olduğumuz için çeşitli tacizlere, yasaklara ve yaptırımlara maruz kalabiliyoruz. İşte bu süreçte birbirimize destek olmak gerektiği kanaatindeyim ben..
Şu ana dek bir çok kadın hikayesine, yasal başvuru noktalarına ve yapılması gereken yasa tasarılara dair bir çok konu var. eminim sizlerin sayesinde çok daha güzel işlere imza atacak ve sesimizi daha gür duyurabileceğiz.
Şimdi size aşağıdaki duyuru metnimizi bırakıyorum. Ve benimde anlatacak bir anım, edecek bir kaç cümlem var diyorsanız maillerinizi bekliyorum..
Emeği geçen, okuyan herkese teşekkürler.
“Kadınlar Yazıyor, kadının toplumdaki yerini somut delillerle ortaya koymayı amaçlayan ve kadının çeşitli yazılarını içeren bir blog.
Bu blogun kahramanları sen, ben, o
Hepsinin ortak özelliği kadın olması ve kadınlığın zorluğuyla her gün defalarca yüzleşmesi.
Kimimiz iş kadınıyız, kimimiz öğrenci, kimimiz ev hanımı, kimimiz anne.
Ama hepimizin söyleyecek sözü var.
Hepimiz kendimizi anlatarak, gündemi kadın gözüyle takip ederek kadının sesini duyurmayı hedefliyoruz.
Başlıyoruz.
iletişim için:
kadinlaryaziyor@gmail.com
ya da eefsaa@gmail.com
mail atabilirsiniz..”
23 Kasım 2011 Çarşamba
Mektuplar / Geleceğe Takılan Çelme
- "Aklınca, kendi kuşkularının yarattığı o ihtimali duymak istemediğinden bana hiçbir şey soramayan bir adamdı ve ben onun hayatına girdikten sonra, tanıştığı her kadına aynı şekilde davranmaya devam edip, can yaktı!"
...
Konuşmadığın, aramadığın, benden başka herkesi var sayıp, başka yerlere yazdığın ve başka kızlarla cilveleştiğin tüm o anlarda; bu özensiz davranışlarını es geçmemi ve beni sevdiğini bilmemi istedin.Seni, sen demeden anlamamı istedin. Her defasında “Seviyorum” kelimelerini kullanıp, sevmiyormuş gibi davrandın.
Kısacası işte; göstermediğin tüm davranışlarını, anlamamı istedin! Aslında anlayabilirdim de.. Ama hep engelledin içine ulaşmamı. Kendini herkesten gizleyebilirdin, ama benden de gizledin.
Sana bu tarz umurunda değilmişim gibi davranışlarının beni üzdüğünü birçok defa belirttim. Anlamak istemedin. Kadın dırdırı olarak gördün tüm dilenişlerimi.. Sonrada beni suçladın olayların akışındaki süreç için. Eksik anlattığım tek konu için hırslanıp; bitip tükenmek bilmezcesine, defalarca suçladın beni. Bütün bunlara neden olan kendi davranışlarını ise yok saydın.
Senden hiçbir zaman af istemedim ben.. Dileğim hep güzel hatırlayalım birbirimizi idi. Olmadı. Sen o dünyanın içindeyken öyle kuşkucu, kindar ve farklı biri olup çıkmıştın ki, iyi niyetimi sorguladın..
İnsan karşısındakinden görmek istediği davranışı kendisi yapmıyorsa ve karşısındaki de yorulup, sırf daha fazla üzülmemek adına elini eteğini çekmeye başlamışsa, söylediği her şey havada kalıyor ve umursanmıyormuş gibi gösterilirse, ne yapılmasını bekliyordun bilmiyorum.. Sana aşık olmadığımı, olamayacağımı belirttiğim halde, sevgimi de uzaklaştırdın..
Sahi; içine siniyor mu gerçekten o davranışların? Ne bileyim, arada düşünüp üzülüyor musun mesela? Bana karşı hissettiğin, sonra yok sayıp ve ezip geçtiğin tüm o duygularını hatırına getiriyor musun? Ben ise; geceleri yastığa yattığında veya bir yastığa elini attığında beni hatırladığına kalıbımı basıyorum.
Şimdi senden uzaktayım.. Huzurlu bir dönemden geçiyorum.Hayatıma “seni daha nasıl mutlu edebilirim” diyen bir adamı soktum.
Yine de, insanın geride bıraktığı, geleceğine çelme takıyor bazen. Bu nedenle hala büyük tereddütlerim olsa da, o bunları aşma yolunda bana çok yardımcı oluyor.. Beni hep güldürüyor..
Son olarak; seni anımsadığımda acı veren tek şey, yokluğun ya da yanımda olmayışın değil. Bir daha asla kendimi birine o şekilde açamayacağım için üzülüyorum.. Özlüyorum çünkü, en yakın arkadaşımı kaybetmeme neden oldun! Diliyorum, mutlu olma..
* Anne ve babam hacdan geldiler dün gece.. çok mutluyum.
15 Kasım 2011 Salı
Miladım..
"Ağaçlar, aşık olduklarında eğilirmiş rüzgarlarına...!"
Adımın anlamının neden bir ağaç olduğunu, seni
tanıyınca daha iyi anladım...
Miladım..!
Zamana
uyum sağlamış,
Kırmızı
ışıkta birbirini bekleyen iki insanız biz.
Aramızdan; arabalar, insanlar, gündelik olaylar, çarpışanlar, kağıt parçaları, yağmur damlaları ve rüzgarlar geçiyor..
Biz birbirimize yansıyoruz..
Biliyor musun?
Sen görmüyorsun ama senin
içinde bir sürü sokaklar var..
Bir
çok insanın fark etmeden geçip gittiği yerlere, ben seviniyor, tenhalarında kaybolmak istiyorum..
Yokluğunda
vatanına hasret insanlara dönüşüyorum
Öyle
özlüyorum ki, bir görsem eğilip öpeceğim sanki ellerini..
Seni düşünmek güzel şey..
Eski şehir mahallelerine dönüşüyorsun zihnimde.
Eski
evimizi andırıyor sanki her bir boşluğun..
Şimdi bir resmin üzerinden dudaklarına
bakıyorum..
Bakarken
kayboluyorum..
Bil
ki benim için, boynunda uykular saklıyorsun bilmeden.
Boynun
huzur..
Rüyalar
görüyorum.
Boynun
tutku sarmaşığı, beynime uzanıyor..
Gözbebeğime
saklan sevdiğim.
Kirpiklerimde
sana özenim.
Gel..
Çünkü biliyorum ki, beraberken çok güzeliz biz.
Çünkü biliyorum ki, beraberken çok güzeliz biz.
Adam!
Uyuma!
Taşırmadan, usul usul çizmek istiyorum seni hücrelerime..
14 Kasım 2011 Pazartesi
Bu Hayatta Başıma Gelen En güzel' e...
Bezelyeme..
Hayat bana; "büyütürken büyümeyi, öğretirken öğrenmeyi, yazarken de kelimeleri kullanarak ifade yeteneğine sahip olabileceğimi" senin sayende gösterdi..
Saat 14:40 da anneliğimin 9. yılına girmiş olacağım..
Hayat bana; "büyütürken büyümeyi, öğretirken öğrenmeyi, yazarken de kelimeleri kullanarak ifade yeteneğine sahip olabileceğimi" senin sayende gösterdi..
Saat 14:40 da anneliğimin 9. yılına girmiş olacağım..
Hayat bana nanik yapmaktan vazgeçer de, yeniden bir evlilik yapar mıyım ve başka bir çocuğum olur mu bilmiyorum ama öyle bir şey olursa da, bendeki yerin apayrı kalacak..
Bir anne babanın son çocuğu olarak, sen benim biricik Elif' imsin..
Dilerim adın gibi yaşamak nasip olur, bahtın ve şansın hep açık olur..
Aklımda bir çok sahne var seninle ilgili..
Biliyor musun, anne olunca şöyle oluyor; dünyada ilk aklına gelen, ilk telaşlandığın, hatırladığında hep gülümsediğin kişi yavrun oluyor.. Büyütürken izlediğin süreç gözünün önünden hızla geçiyor. Bir insanı yaşattığı tüm o zorluklara rağmen güzel ve sevimli anabiliyorsun. Hamilelik sürecinde; seni ultrasonda ne zaman görsem, ellerini çenenin altında yumruk yapmış olarak buluyordum. - "Koskocaman yanaklı bir kızınız olacak" demişti dr hanım. Gerçekten de yüzünde en belirgin yerin hala yanakların.. :)
Biliyor musun, anne olunca şöyle oluyor; dünyada ilk aklına gelen, ilk telaşlandığın, hatırladığında hep gülümsediğin kişi yavrun oluyor.. Büyütürken izlediğin süreç gözünün önünden hızla geçiyor. Bir insanı yaşattığı tüm o zorluklara rağmen güzel ve sevimli anabiliyorsun. Hamilelik sürecinde; seni ultrasonda ne zaman görsem, ellerini çenenin altında yumruk yapmış olarak buluyordum. - "Koskocaman yanaklı bir kızınız olacak" demişti dr hanım. Gerçekten de yüzünde en belirgin yerin hala yanakların.. :)
Çok güzeldin..
Çilek gibiydin..
Bezelyem..
Çevremdeki insanların çoğu yazı yazdığımı bilmiyor. Bir şekilde beni okuyan çoğu insan ise, hamile olduğumu öğrendiğimden bu yana sana yazılar yazdığımı hiç bilmiyor.. Afilli cümlelerin "a" sı bile yokken hayatımda düşündüm ki, ileride sana bırakabileceğim en güzel şey bir kaç kelime olabilirdi.. Sonra "bir harf kelimeye döndü, iki kelime bir cümle oldu". Sen büyüdün.. Ben yazmaya devam ettim.. İyi ki sebebimsin..
Çevremdeki insanların çoğu yazı yazdığımı bilmiyor. Bir şekilde beni okuyan çoğu insan ise, hamile olduğumu öğrendiğimden bu yana sana yazılar yazdığımı hiç bilmiyor.. Afilli cümlelerin "a" sı bile yokken hayatımda düşündüm ki, ileride sana bırakabileceğim en güzel şey bir kaç kelime olabilirdi.. Sonra "bir harf kelimeye döndü, iki kelime bir cümle oldu". Sen büyüdün.. Ben yazmaya devam ettim.. İyi ki sebebimsin..
Şimdilerde kendi kişiliğini kazanmaya çalışan ayrı bir bireysin. Duruşun, olayların karşısındaki tavırların giderek gelişiyor. Arkadaş ilişkilerin farklılaşıyor. Ve biz, günden güne birbirimize daha çok benziyoruz. :)
Umuyorum meleğim, sen benim hayata kazandırdığım en güzel şey olursun..
Seninle gurur duyuyorum yavrum..
Doğum günün, doğurduğum günüm ve 1 gün arayla doğum günüm kutlu olsun..
12 Kasım 2011...
12 Kasım 2011...
* İstanbul gezisinden büyük bir doygunlukla dönen Efsa..
* Görsel: Bezelye çizimi :)
5 Kasım 2011 Cumartesi
Çocuğuma Dokunma...
Elimden geldiğince; gerek kadınlar yazıyor' da, gerek ise kendi blogumda bu konuya sıklıkla değinmeye ve araştırmaya çalışıyorum. Daha önceki araştırma ve bilgilendirme yazılarına şuradan ve şuradan ulaşabilirsiniz.
Lütfen yandaki "banner"a ya da (beni koruyun) girip bir okuyun. Gerçekten tüm ailelerin bilinçlenmesi lazım bu konuda. Çocuklarımız henüz küçük olduklarından, belki bazı şeyleri anlayamıyor olabilirler. Ama iyi ve kötü dokunma diye bir şey var ve 18 yaşına dek tüm çocuk ve gençlerin bunu anlaması gerekiyor.
* Şu anda bu yazıyı okuyan bir ebeveyn yada yetişkin ise; lütfen şu adreste bulunan yazıları dikkatlice okusunlar..
* Eğer bu yazıyı okuyan genç yada bir çocuk ise veyahut bir çocuk sahibi ise yine şu adrese bir göz gezdirsinler... Çocuklarına okutsunlar..
Çocuk istismarını gelin önce kendi ailemizden ve çevremizden engellemeye çalışalım.
Biraz daha bilinç lütfen..
* Okuyan herkese teşekkür ederim.. Efsa...
4 Kasım 2011 Cuma
Bir Kampanyanın Ardından... / Hondular
* Ve ihtiyaçlar yerlerine ulaştı.. Çok mutluyum. 26 çocuğumuzun gülen yüzlerini kazandık... Emeği geçen; bir ricamızla, mailimizle bizleri yalnız bırakmayan değerli dostlarımıza tekrardan çok teşekkür ediyorum.. Umarım aynı güzel yüreklerinizle başlattığımız Van da ki çocuklarımıza oyuncak kampanyasına da katılım sağlarsınız.
* Bu arada bayramda İstanbul' da olacağından, herkese keyifli, mutlu bayramlar dileyen Efsa..
* Kaynak
Kaydol:
Yorumlar (Atom)











