13 Aralık 2010 Pazartesi

Bazı Erkekler Vardır / 2


Bazı erkekler vardır, onlarla ilgili asla ileriye yönelik birşey düşünmemişsinizdir. Şu anı düşünmekten ilerisini görmeyede vakit kalmaz zaten. O hep hayatınızda kalsın istediklerinizdendir. Sizi tanır, en çok da kendini tanır çünkü. Varlıkları güven vericidir. Apansız geliveren ve sizi gülümseten bir hediye gibidir. Onun özverilerine kendi özverinizi eklersiniz..

Sonra bir gün öylesine söylediğiniz bir cümlenin etrafında; "zamanında sahneye konmasına izin verdikleri" eski bir filmin karesine benzetirler sizi, gereksiz ve sebepsiz bir biçimde... Aslında içten içe benzersinizde zaten. Ama aynı filmi başka oyuncular eşliğinde çektiğinde farklı bir tat alabileceklerini bilirlerken; her yeni insanın yeni bir dil ve din olduğunu o an düşünemezler...

Üstelik o dili anladıklarını sandıkları an, garip bir biçimde seni de yanıltmayı başarırlar. Kendi yanlış cümlelerini yüzlerine vurduğunuzda "nasıl böyle cüretkar bir cümle kurabildiğinize" şaşırıp, sizi tüm hata payının en büyük paydası ilan ederler. Kendinizi anlatmaya çalışırsınız. Ama başka kadınların anlattığı ve bunların kandığı masalların hırsını sizden çıkartmasını da gayet iyi becerirler. Şaşırıp kalırsınız. Çünkü bu erkekler daha önce de yazdığımız gibi zamanında çooookkk deneyenlerdendir.
Kendinizi oynamadığınız bir filmin, kel alaka bir sahnesinde hissedersiniz.

Bazı erkekler vardır.
Aslında hayatınızda kalsın istersiniz. Ama gitmek istediklerinde de asla tutmazsınız.
Çünkü bir kez tutarsanız o elleri, bir daha asla koyduğun yerde bulamazsınız!
Çünkü gitmesi birazda kaçmasıdır aslında.

Sizin hiçbir şey yokmuş gibi davranışlarınıza, hala özür bekleyen tonda yanıt aldığınızda şaşırmayın aslında. Siz karşındakini asla incitecek, kıracak, küçümseyecek bir cümle kullanmamışsındır. Kendi inatçılık ve triplerini size kusarak neyi söylediklerini anlayamazsanız da üstelemeyin... Şirinliklerin örtbas etmeyi başaramadığı bu anlamsızlıklarda kendinizi boğmayın...
Bazı erkekler çok kolay silerler sizin gibi yüreğini ve hayatınızı açtığınız insanları.

Bazı erkekler vardır...


* Hayatında ilk kez "kibirlilikle" suçlanılan ve şu saatte bile buna şaşıran Efsa... :)

* Görsel

11 Aralık 2010 Cumartesi

Sen Benimleyken...


Sen benimleyken;
Kendimi sana yamıyorum en yeni haline,

Gelmiyor aklıma haber bültenleri,
Yılışık yaşamlar, yavşak insanlar,
Politik oyunlar, kavgalar, kaygılar..
Karmaşık cümleler, noktalar, ünlemler, soru işaretleri..

Yalnız sen..

Salt sen varoluyorsun hücrelerimde, tüm erkekliğinle..
Sana soyunuyorum, sen beni soyarken..
Ve kendimi giydiriyorum, sen giyinirken..
Tüm hücrelerimde kudretini göster istiyorum.
Kendimi sana sunmak istiyorum,
Seninle tüm anlarım birer ayin gibiyken ve senin yanındayken Tanrı' nın varlığını daha net duyumsarken,
Anlıyorum.

"İşte bu" diyorum..
İşte bu!


* Evde annesinin pişirdiği patlıcan yemeğini bir an önce yemek için sabırsızlanan Efsa... :)

9 Aralık 2010 Perşembe

Kampanya / Minik ayaklar üşümesin!


Yepyeni bir kampanyamız var şu günlerde.
"Minik ayaklar üşümesin!"

Bilmilyonkalem sitesi olarak her yıl çeşitli zamanlarda düzenlediğimiz kampanyalarımıza bir yenisini daha ekledik. Bilindiği üzere geçtiğimiz yıl bu aylarda 2 güzel kampanyaya imzamızı atmıştık. Bunlar "Adıyamanda Bir Çocuğum Var"  ve "Ulupamirde hırka olmak" dı.

Şimdi de Yeni yıl geliyor ya; bu yıl birmilyonkalem.com çocuklar için bir şey yapmayacak mı diye soran dostlar! Biliyor musunuz küresel ısınma değil, çocuklar üşümesin diye kış gelmiyor. Bir süre daha kar yağmayacak. 172 erkek 70 kız çocuğu sizden gelecek armağan paketlerini aldığında soğuklar iyice kendini hissettirecek ve kar yağacak.Kahramanmaraş EKİNÖZÜ Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nda okuyan 240 öğrenci için birer ayakkabı, eldiven almaya ne dersiniz?

Önceliğimiz ayakkabı... Sonra eldiven....

Her zamanki gibi kampanyayı bloglarımızda duyurarak işe başlamaya ne dersiniz?
Biz 2 günde 125 çocuğumuza ayakkabı yardımı topladık bile. :)   

Bende armağan yollamak istiyorum diyen dostlar lütfen birmilyonkalem@gmail.com adresine e-posta yazsınlar ki kardeşlerimizin ayakkabı numaralarını paylaşalım.

Elimiz çabuk tutmalıyız şunun şurasında yeni yıla ne kaldı.
Haydi minik eller üşümesin, minik ayaklar donmasın!

1Milyon Kalem (1MK) Ailesi

* Katılan, katılmayan, şu an yardımcı olamam ama blogumda duyururum diyen, gönüllerinden destek olan herkese çok teşekkür ederim.

7 Aralık 2010 Salı

Benim Bir Arkadaşım...


- Benim bir arkadaşım, minibüste şöföre "benim evden geçiyor mu" diye soran amcaya, en arkadan "seninkini bilmem ama bizim evden geçiyor" diye cevap verdi.
- Benim bir arkadaşımın, evine hırsız giriyor. Polisler parmak izi tespiti yaparken yatak odasının gardolabında yaklaşık 7 ayrı parmak izine rastlıyorlar (evde 2 kişiler sadece). Ama görüntü şu şekilde; o sürdükleri ilaç sayesinde her yer parmak, parmak, parmak, parmak... diye uzayıp gidiyor. :)) Bizim kız utancından polislere bakamıyor bir an.
- Benim bir arkadaşım, her gün kahvaltısını çokoprens ile yapıyor.
- Benim bir arkadaşım, gittiği heryerden izin alarak bişiyler aşırıyor. Biz buna gönül rızası ile hırsızlık diyoruz.
- Benim bir arkadaşım, karsının çantasında prezarvatif buluyor ve hali ile köpürüyor. Karısı zor açıklıyor bunu sağlık ocağından ücretsiz diye aldığını...
- Bir arkadaşım, gece içip içip dalga geçmek için beni arayacakken, aynı isimdeki eski sevgilisini arıyor. Kız bunun yüzüne kapatıncada, tekrar tekrar "sen yüzüme nasıl kapatırsın" şeklinde defalarca arıyor.
- Benim bir arkadaşım, kardeşinin olumsuz yaptığı her eyleminde, kendisine tencere kapağını uzatıp: "bu da sana kapak olsun" diyor.
- Benim bir arkadaşım, bazen benim adıma hoşlandığım adamı takipliyor.
- Benim bir arkadaşım, denize girdiğinde her yerinin göründüğünden rahatsız olup mayosunu o kadar çok çekiştiriyor ki, daha çok dikkat çektiğinin bilincinde olamıyor.
- Benim bir arkadaşımın, her sabah uyandığında tırnakları etine yapışmış oluyor. Öğlene doğru düzgün bir hal alıyor.
- Benim bir arkadaşım, dans esnasında birden dalıp gidiyor.
- Benim bir arkadaşım, kendini öldürmek için sinek ilacını kullanıyor. Ama kendini öldürmek isterken aynı zamanda gözleri kör olmasın diye; sinek ilacını önce karşıya sıkıyor, sonra sıktığı yere koştururak içine çekiyor. :)))
- Benim bir arkadaşım, eşiyle sevişirken kayınvalidesi kapıyı kendine özel yaptırdığı anahtarla açıp bunları basıyor.
- Benim bir arkadaşımın oğlu, bana dönerek kızım için "kızınızda pek hanımmış, usluymuş" diye övüyor.
- Benim bir arkadaşım, karşısındakinin uzattığı veya yedirdiği her yiyeceğin hesabını tutuyor. Sonra gerekirse tane tane veriyor.
- Benim bir arkadaşım, Gittiği evden hiçbir şey yemiyor. Ekmeğini bile kendisi yapıyor.
- Benim bir arkadaşımın annesi, 55 yaşındayken, anne babasını mahkemeye vererek adını değiştirdi.

* Bu "benim bir arkadaşım" serisini sevgili Pippi Haşmet yaptı. Ondan esinlenerek hazırlanmıştır. :) Güzel bir hafta dileyen Efsa...

* Görsel

30 Kasım 2010 Salı

Mektuplar / Tahterevalli...



Merhaba adam,
Biliyor musun çoğu kez bir yanı kırık bir banka benzetiyordum seni.
Onca şeye rağmen; kendin olmaktan vazgeçip kızdığın o insanların, üzerine oturmalarına izin verişini…

Sonra bizi düşünüyorum.
Bir tahterevalli gibi; birlikteyken sadece sen ve ben oluşumuzu, o aramızda her daim var olan uyumumuzu.
Ama sonra sen kalkıyorsun.
Ben sarsılıyorum…

Oysaki hiçbir zaman hayatıma tepetaklak girip, boşluklarımı doldur istememiştim ben.
Ama girince, yeni bir boşluk yarat da dememiştim.

O gün elini uzattın ya bana, bir film karesini sil baştan çektik sanki.
Sen İlyas oldun, ben Asya…
Bir şeyi “Tutmayı istemekle, ölmeyi istemek” arasındaki farkı anladım.
Tutunca bırakmak istememekten korktum…
Tutunca bırakmandan korktum…
Sen öyle birden bire tepeme düşerken burnum uyandı.
Kokuna taşınırken, soluğumu tuttum.

Farklı değildim.
Bende her kadın gibiydim…
Tek istediğim;
“evet bu adam benim ve ben onunla her yeni güne gururla uyanıyorum” diyebilmekti..

Zaman geçiyor ya,
Şimdi, “Biz neydik” diye soruyorum kendime..
İçimdeki ayna yanıtlıyor, sanki karşısında sen varmışsın gibi:

"Biz ne miydik? Kim bilir... “ diyorum.
Birbirimizin açılmış yaralarının kabukları olacaktık belki de.
Bu yüzden uzak kaldık hep birbirimize...
Sonunda hiçbir şey olamadık değil mi? Var olanı bile koruyamadık zaman ilerledikçe…
Baştan yanlıştık..
Bir müzik notasındaki gibi adam,
“Do” ile başladık, kırılgan bir naiflikle sarmalanmış “do” ile bittik yeniden…

Adam..
Alt kirpiğimin üstündekine değmesi gibi olsun istemiştim seni bekleyişlerimin.
Artık sadece yaşıyor olduğunu biliyorum ve bu bana yetiyor.

Adam,
Bu nasıl bir şeydi biliyor musun?
"ah" gibiydin, öyle düştün yüreğime...

"Biz ne miydik?" diye soruyorum...
"Solak bir Tanrının sağ elle yazdığı kaderlerdik biz seninle…" diyor Küçük İskender.
Susuyorum.

* Gripten kurutulup 3 gün sonra tekrar grip olan Efsa...




26 Kasım 2010 Cuma

Sen Kokan Şehir



Biliyor musun?
Güldükçe ilkbahar kaçıyor sanki gözlerine..
Benim yüreğimde galalar filizleniyor.
Bir kuş uçuyor gökyüzüne,
Kabuğu kalkmış bir yaramın izleri daha siliniyor.

Gözlerine baktıkça yağmurları giyiniyorum sanki.
Islandıkça, saçlarımdan damlayan huzurla yeniden uyuyorsun dizlerimde.

Biliyor musun?
Sesini çok özlüyorum.
Yüzüne dokunmayı özlüyorum.
Bir sokulsam diyorum koynuna!
Sokulsam geçecek sanki bu özlem.

Kokunla başım dönecek,
Kendimi tutmama gerek kalmayacak.
Daha kararlı, daha emin olacağım kendimden.

Sen adam!
Her nerede, ne şekilde yaşarsan yaşa,
Kokunu aldım ya bir kere,
Ne zaman o şehire gitsem, seni soluyacağım.

 
* Bugün folklör seçmesine katılacak olan, mavi bisikletli bezelyenin annesi, Efsa...
 

24 Kasım 2010 Çarşamba

Bazı Erkekler Vardır...



Bazı erkekler vardır; hayatından hiç çıkmaz ama hayatına da dahil olmaz. Öyle o çizgide dur ister. Düşünme ve bekleme ister. Ne git der,ne de kal...Çünkü hiçbir zaman sana kapılarını tam olarak açmayacaktır. İster belki ama hep senin anlayamacağın biçimde bir bahanesi vardır onun. Anlayamazsın... İki arada bir derede bırakır seni.

Anlamlandırmaya çalıştığın bir süreçtir bu. Sen kendini, onu ve adı konmayan o ilişkimsiyi düşünürken, söylediklerin ve yaptıkların ona tripmiş gibi görünür. Cevabını bilmek istediğin her konu onu daha da uzaklaştırır senden. Aslında sadece ağzından net bir kelime söylemesini beklersin. Susar...

Oysa tek istediğin ufak bir sarılış, sımsıcak merhabadan öte değildir belki de... Anlatamazsın. Sadece içinde büyüttüğün o şey net olsun istersin. Bileyim ve ona göre şekillendireyim. Ama o söylemez asla testi mi olacaksınız yoksa şekerlik mi. Döne döne en sonunda nevrin döner... Sonra bir de bakmışsın elinde yamuk yumuk ne olduğu belli olmayan bir şekil çıkar.

"Öyle erkekler insanı tüketir. Zamanla bakarsın ki hiç bir şey kalmamış geri" der arkadaşların.. Çünkü zamanında öyle bir kadın tüketmiştir onu. Tekrar aynı şeyleri yaşamak istemez. Belki 3. yılda yaşadığı sorunu seninle 1. ayda yaşıyorsa, mücadeleye yer bırakmaz. "ben bu filmi izlemiştim" deyip kesip atar. "O erkekler yarasını hep açık tutar. Çünkü yarası acısın ister. acısın ki geçmişi ona ders olsun hiç unutmasın."* Bu yüzdendir ilk tanıştığınızdan itibaren onunda şu an içinde bulunduğu hayata söverek, geçmişteki sıkıntıları anlatışı.. Unutturmaz kendine. Sende bil ister onun nereden nereye geldiğini. Yaralarını sana kusar, şimdiki hayatının çarpıklıklarını sana kusar. Kusar kusmasına da vazgeçmez yine de yaşantısından...

Aslında sorun yarasında değildir. Sorun seni iki arada bırakmasıdır.Gitmek istediğin an seni yolundan geri döndürmesidir. Biliyorsundur yolun sonu yoktur. Yuvarlaktır. Yolu yolun olduğunda hep aynı yerde döndüğünü, döneceğini bilirsin. Ama öyle bir bakar ki bazen sana, için acır gitmeye. Sana ihtiyacı vardır. O an yanında yalnız seni istemiştir. Umutlanırsın. Her şey sil baştan yaşanır. Ama asla fazlası olmayacaktır. İstemez çünkü. Ama bil ister. Umutlanma ister. Bununla yetinmeni, fazlasını beklememeni ister.

Bazı erkekler vardır; nefret etmek istediğinde dahi şefkat duyduğun... Ömrün olsun isterken, garip bir şekilde ölümün olmuştur...

Bazı erkekler vardır, haklarında çok şey yazılasıdır. Bu sadece bir kısmıdır...


* Gribin kıskacında bir Efsa...

Related Posts with Thumbnails

..