14 Temmuz 2010 Çarşamba

Bir Boğazdı Aralanmış Dudakların...


Beni öpmek için değil, benimle konuşmak için yaratılmıştı dudakların…
Bu yüzden “seninle dolu olup da, sana doyamamanın”
ne demek olduğunu, asla anlamadın!

Ben sana aşık oldum..
Oysaki annem kadardı boyum,
Ve babam kadardı adımlarım.
Yolumda giderken,
Kuzeyim sen oldun.
Ve güneyim Akdeniz..

Sen İstanbul' dun.
Bir gün dudaklarını aralandın…
Boğaz oluştu!
Kuytunda ki boğazda, benim gemilerim karaya oturdu.

Ah sevgili,
Şimdi ben ne zaman uykuya dalsam hep sana uyanıyorum.
“Uyku uykunun damızlığıdır” der annem…
Sana uyanmak için hep uykuya dalıyorum.
Evet;
Biliyorum seni en çok seven kadın değildim,
Ama en koşulsuz sevebilen bendim.

Oysaki tek isteğim,
avucunun içine sığınmak,
kirpiklerinde kaybolmak,
sakallarının arasında kendime yer açmaktı.
Onu bile yapamadım.
O kadar soğuktu ki ellerin,
Dokununca buharlaştım!
Şimdi, ahir zamandayım…
Sahi söylesene:
"Suratıma ne üfledin de, kıyametim oldun?"
Ben seninle; en çocuk, en yalın, en kadın hallerimi yaşamıştım.

“Keşke sen de boşalsaydın hücrelerimden... Ter gibi, yaş gibi, haz gibi...”
diye bahsettim arkadaşlarıma geçenlerde.
Bilemedim…
Benim olmayan her şey zararlıymış bedenime.
Yanarken kırmızı olan tüm yanlarımın, siyah olması için önce sönmem lazımmış.

Hey sen!
Bana ait olmayan adam.
Başkalarının da olmaman tek avuntumdu.
Çünkü tarihim sana tekerrürden ibaretti.
Yüzümde soluğunu duyumsamak tek duam oldu.
 
* Med cezirlerde bir Efsa...
 
* Görsel

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Devinimlerim


Bir sokak çocuğunun bakışlarındaki yeşil yanan anlamı yakalayınca,
cesaret edip de geçebildi benim cümlelerim, senin tarafına.
Ama asla caiz sayılamadı sevgim kitabında.
Aslında senden beklediğim bir sevap cümlesi değildi,
Cevap da değildi, affına sığınıpta.

Şimdi hicret ediyor içimdeki tüm kadınlar senden.
Seni seven yanlarım giderek azalıyor.
Metroya yetişemeyip kapısı kapandığında,
binemeyen o insanlara bakar gibi bakıyorum sana.
Aramızda aniden kapatılan kapılar.
O kadar hızlı uzaklaşıyorum ki senden,
anılarım reklam tabelaları gibi dev ekranlarda gösteriliyor seçilebilmek için.

Şunu bil!
Artık saçlarımı topluyorum.
Ve seni seven tüm savruk yanlarımı da.

Bir kitabın içindeki kelimelerde seni bulduğum anlar giderek azalıyor.
Başkalarının gittiği, kulak misafiri olduğum anne ziyaretlerini duyduğumda da...
Seni seven yanlarım bir ihtilal havasında.
Devinimlerin son noktasında...


* Baktığı yerleri yastık gören, uykucu Efsa...

* Görsel

9 Temmuz 2010 Cuma

Ç/alıntı Yazılar Üzerine


Sahibinden izinsiz / yazanın ismimi koymadan / linkini vermeden hiç kimse burada ki yazıları yayımlayamaz. Alıntıladığı yazıların altına en azıdnan "alıntıdır" yazmayı bile çok gören zihniyetlere istinaden bu yazıyı yazma isteği duydum. Her zaman böyle olaylara karşı kendimce, elimden geldiğince önlemler almayı denedim. Reader sayfasının altına bile not düştüm "izinsiz alıntı yapılması yasaktır" diye. Onu bırakın sitenin sayfasında bile bu uyarı var oldu her an. Alt taraflarda idi. Bugün görmeyen embesillere karşı yukarılara çıkarttım yerini.

Zamanında kopyalamayı da engelledim sitede. Bu seferde tek tek cümleleri yazıp çalmaya başladılar. Bugün yeter dediğim bir noktaya geldim. Dün 4 tane şikayet yaptım. Bugün de sabahtan devam ettim. Her hafta bu tarz şikayetleri yapmaktan bıkmadım, sadece bunaltı geldi.
Son 1 ayda 5 facebook sayfası kapattırdım. 2 tanesi hala şikayette bekliyor, 3 blogdan sildirdim. Ki bunlar sadece bir aylık bilanço...

Tamam beğenilmek, okunmak çok güzel yalnız bu sayfada ki gibi emek hırsızı birinin  http://www.facebook.com/note.php?note_id=436367138367 "izinsiz çaldığınız o yazımı kaldırın oradan" dediğim sayfalar birde üzerine üste çıkmaya çalışır gibi "Burası bir paylaşım sayfası yazının altına başkasının ismimi yazılmış hayır nasıl emeğe saygısızlık olabilir ki o zaman sadece beğenilen birşiir paylaşılmış o kadar facede her sayfada olduğu gibi ama tepkiniz asıl saygısızca olmuş..." yazması hiç hoş değil. Zaten ben o orada burada benim olanı isimsiz paylaşsın diye yazıyorum. Link vermeden, bu yazıları şu şu yazmıştır ve şu sayfadan alıntılanmıştır demeden yayımlamaya kimsenin hakkı yok.

Önceden tek cümleleri falan umursamıyordum, forum sayfalarında fink atmasını ama bundan sonra her bir forum sayfasına tek tek giricem ve tepkimi göstericem. Yazılarımı çalmaya cüret ediyorlarsa, bende tepkimi her şekilde göstermeye cüret ederim. Ben kimseye bu saygısızlığı yapmıyorsam, başkası da yapamasın mümkünse.

Bu ve bunun gibi olan arkadaşlara bir kaç yardımcı link adresi şunlar arkadaşlar.
http://www.facebook.com/legal/copyright.php?noncopyright_notice=1
https://www.google.com/webmasters/tools/spamreport?hl=tr&pli=1


* Bundan sonra çalan sayfaları tek tek afişe edecek olan Efsa...

*Görsel

8 Temmuz 2010 Perşembe

Öğrendim...


Arkadaşlıklarında bazen nefes almaya ihtiyaç duyduklarını, ama bunu yaparken fazla ihmalin insanın canını acıtacağını da öğrendim...

Herkesin sevme biçiminin farklı olduğunu ve herkesin ben gibi sevgiyi gösterme biçimi olmayacağını öğrendim...

Issız bir yolda üzerinde yürürken, 1 metre ilerimde yürüyen bir adamın kötü değil, bazen bilmeden beni koruyabileceğini öğrendim...

Kırgın ve kızgın uykuya dalmama engel olan bir adamın var olabileceğini ve sevginin bazen birden gelmeyip zamanla artan bir şey olduğunu da öğrendim...

Bildiğim şeyleri tekrar öğrenebileceğimi öğrendim...

Nesiller değiştikçe kardan adamların azaldığını ve akşam ezanı okununca eve giren çocukların kalmadığını öğrendim...

İnsanların elde edemediklerinde ki hırslarını öğrendim.Yine bu onlara batıp, içlerini kemiren hırsları yüzünden, olayları nasıl saptırdıklarını da öğrendim. Çok sevdiğim insanları sırf bu yüzden hayatımdan çıkarabileceğimde; ne yazık ki öğrenmek bu yaşıma kısmetmiş.



* Kandilinizi mübarek, yapacağınız dualar kabul olsun dilekleri ile, bugün mutlu olan Efsa... :)

* Görsel

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Gaflarım 4


Efendim bir seriye daha hoşgeldiniz...

Geçtiğimiz haftalarda babamın bir arkadaşını şehir merkezine ve bezelyeyi de babaannesine bırakmak için yola çıktım. Bezelye arabanın arka koltuğunda otururken bir çocuk mağazası gördü ve
- "aaa anne bak bücürük" dedi,
O an algıladığım şeyin etkisiyle  kızıma dönüp;
- "ne dürrük mü" diye sordum. :))
Sonra arabada ki adamı anımsayıp, yerimde sındım tabir-i caizse. Adama gayet tebiyeli yetişmiş bir kız izlenimi uyandırmıştım oysa ki...


Yine geçen hafta iş yerinde arkadaşa bir şarkı istemek için yazdım. Ardından kendisi bana "yoğunum Efsa" diye yazdı. Ama ben tuttum bunu yorgunum olarak okudum ve başladım bir heyecanla "aa neden yorgunsun, noldu bişiy mi oldu" diye lafı uzatmaya. Sonradan okuduğumu anlayınca. birde özür için bir sürü şey yazdım. Zaten o da bu hallerimi kanıksamış olacak ki. Sadece "ilahi Efsa" dedi :)))


Perşembe günü odanın diğer ucunda odası bulunan bölge müdürüm hapşurdu. "çok yaşayın, iyi yaşaın, bizi de görün" dedim kısık sesle. Ama duydu. Ben yine masamda gülümseyerek sındım...


* Etrafındakileri birazcık gülümsetmeye çalışan ve yeni gaflarla görüşmek üzere diyen Efsa...

* Görsel

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Kesikler



Ah adam,
Seni tanıdım, yüzüne taşındım, sakallarını bile yuvam bildim. Ama yetmedi!
İşte bizim hikayemizin ana özeti…!

Sığındığım bir liman yaratmıştım kendime. Bazen kıyılarıma kendi düşüncelerimin gemilerini göndermekten bile korkuyordum hatta. Ve bu dar alanlarda senin hayatının çılgınlığına karşın, benim hayatımın tekdüzeliği vardı. Sen kendi görüşlerinin engin savunucusuyken; ben o hayata yeni yeni adımlar atıyordum.

Limanlarıma kimseleri almazken; sen geliyordun, dengem bozuluyordu.

Ah be adam! Anlamadın mı? Ayağım bir taşa değil, sana takıldı. Yolum yolunda sonlandı. Güle oynaya yürümekten zevk aldığım sokakların çıkmaz oldu. Sürekli daireler çizerken bedeninde, nevrim döndü. Sen yolunu şaşırdığında, ardından tökezleyen bendim.

Ve sonra günler geçtikçe, sevgimin ekseninde; senin her yeni ilişkinin öncesinde, nefes verdiğin durağın olmayı öğrendim. Her biten ilişkinin sonrasında özlediğini hissettiğindim... Şu an bir daha gelmeyeceğini biliyorum. Ve zaten en çok bu yüzden sana "gel" diyemiyorum. Lütfen gelme, artık "kal" Hayatımda yarattığın boşluğunu doldurmakta bir adım öteye gitsem de, hala bunun sonuçlarına katlanmakta zorlanıyorum.

Aslında en kötüsü neydi biliyor musun? Seni unutmaya çalışmak ve bununla yaşamaya alışmaktı! Yerin yanımdı. Yanımda olmalıydın. Oysa şimdi, hicret ediyor içimdeki kadınlar teker teker… Seni seven yanlarım azalıyor.

“Tanrım gözlerim ne kadar da körmüş” şeklinde bir cümle kuramayacak kadar gerçekçi bir insandım oysa. Açtığın yaraların içinden akan kanlarıma bakarken ve şifa niyetine tutunacak bir şeyler ararken an’ a yakalandım. Sanki yaklaşıp bana;
- "Sana hayat gücü veren şeyler istemsizce bedeninden çıkıp gittiğinde, gerçek acının kaynağını da bulmuş olacaksın. Şimdi sakin ol ve k/ana iyice bak” dedi.
Baktım. Anladığımı sandığım şeyi saatlerce yordum. Ve en sonunda; gitmesini dilediğimin gitmesi için, kendi canımın acıması pahasına dek önce bir kesik yada yol açmalıydım. Yoksa hep aynı kısır döngünün içinde kendimi yoğuracaktım…

Ve bugün, bütün bunların etkisi ile benden gitmene izin verdim. “Artık serbestsin, teşekkür ederim” dediğimde, içimdeki kendini sana adayan yanlarımı da alarak ve gitme zamanını çoktan kabullenmiş bir edayla gittin.

Biliyor musun?
O kesik bir hafta sonra iyileşti…


* Bezelyenin gelişi ile kendini azıcık toparlayan Efsa...

* Görsel

1 Temmuz 2010 Perşembe

Boşluklar



"Kelimelerde ustalaştın ama henüz boşluklarda ustalaşmadın. Zihnini yoğunlaştırdığın zaman elin kusursuz, bir kelimeden ötekine geçerken yolunu şaşırıyor. Bir cümlenin anlamlı olması için arada boşlukların bulunması gerekir, bir müzik eserinde de duraklar.” Poulo Coelho

Bu sözü 1 sene önce bir yorumumda kullanmıştım. İnsanın ihtiyacı olan şeyler, bazen hiç beklenmedik anlarda ortaya çıkıverir ya... İlk okuduğumda nasıl etkilendi isem ve hayatıma yön verme aşamasında bana yardımcı oldu ise, bugünde öyle oldu.

Hayatlarımız içinde bu geçerli değil mi? Boşluklar olmasaydı dünya anlamsız ve kamakarışık bir yer olurdu. Nefes almak ve vermek arasındaki an gibi. Hep nefes alınmaz...
Her sene tarlaya ürün ekilmez. Verim alabilmek için nadasa bırakılır...
Hava her ay aynı olmaz. Bir soğur, bir sıcaklaşır...
İnsanoğlu doğar ve ölür...
Unutulmayan öfkeler zamana bırakılır. Sakinleşmeyi boşluk verdiğiniz anda öğrenirsiniz...
Sürekli koşamazsınız veya sürekli yürüyemezsiniz...

* Biraz kendime dönesim geldi... Hayatımda bir şey dışında herşey geriye doğru bir ivmeyle ilerliyor gün geçtikçe. Umudumu hiç kaybetmedim bugüne dek. Ama bugün dokunduğum şeyleri elime yüzüme bulaştırmaya başladığımı anladım. Kendime, işime, derslerime bulabileceğim mazeretler üretir olmuşum. Sanırım artık ihmallerimin farkına varma zamanım geldi. Ben bir türlü kabullenmek istemesemde...
 Bugün biraz canı sıkkın Efsa...

* Görsel
Related Posts with Thumbnails

..