Ah adam,
Seni tanıdım, yüzüne taşındım, sakallarını bile yuvam bildim. Ama yetmedi!
İşte bizim hikayemizin ana özeti…!
Sığındığım bir liman yaratmıştım kendime. Bazen kıyılarıma kendi düşüncelerimin gemilerini göndermekten bile korkuyordum hatta. Ve bu dar alanlarda senin hayatının çılgınlığına karşın, benim hayatımın tekdüzeliği vardı. Sen kendi görüşlerinin engin savunucusuyken; ben o hayata yeni yeni adımlar atıyordum.
Limanlarıma kimseleri almazken; sen geliyordun, dengem bozuluyordu.
Ah be adam! Anlamadın mı? Ayağım bir taşa değil, sana takıldı. Yolum yolunda sonlandı. Güle oynaya yürümekten zevk aldığım sokakların çıkmaz oldu. Sürekli daireler çizerken bedeninde, nevrim döndü. Sen yolunu şaşırdığında, ardından tökezleyen bendim.
Ve sonra günler geçtikçe, sevgimin ekseninde; senin her yeni ilişkinin öncesinde, nefes verdiğin durağın olmayı öğrendim. Her biten ilişkinin sonrasında özlediğini hissettiğindim... Şu an bir daha gelmeyeceğini biliyorum. Ve zaten en çok bu yüzden sana "gel" diyemiyorum. Lütfen gelme, artık "kal" Hayatımda yarattığın boşluğunu doldurmakta bir adım öteye gitsem de, hala bunun sonuçlarına katlanmakta zorlanıyorum.
Aslında en kötüsü neydi biliyor musun? Seni unutmaya çalışmak ve bununla yaşamaya alışmaktı! Yerin yanımdı. Yanımda olmalıydın. Oysa şimdi, hicret ediyor içimdeki kadınlar teker teker… Seni seven yanlarım azalıyor.
“Tanrım gözlerim ne kadar da körmüş” şeklinde bir cümle kuramayacak kadar gerçekçi bir insandım oysa. Açtığın yaraların içinden akan kanlarıma bakarken ve şifa niyetine tutunacak bir şeyler ararken an’ a yakalandım. Sanki yaklaşıp bana;
- "Sana hayat gücü veren şeyler istemsizce bedeninden çıkıp gittiğinde, gerçek acının kaynağını da bulmuş olacaksın. Şimdi sakin ol ve k/ana iyice bak” dedi.
Baktım. Anladığımı sandığım şeyi saatlerce yordum. Ve en sonunda; gitmesini dilediğimin gitmesi için, kendi canımın acıması pahasına dek önce bir kesik yada yol açmalıydım. Yoksa hep aynı kısır döngünün içinde kendimi yoğuracaktım…
Ve bugün, bütün bunların etkisi ile benden gitmene izin verdim. “Artık serbestsin, teşekkür ederim” dediğimde, içimdeki kendini sana adayan yanlarımı da alarak ve gitme zamanını çoktan kabullenmiş bir edayla gittin.
Biliyor musun?
O kesik bir hafta sonra iyileşti…
* Bezelyenin gelişi ile kendini azıcık toparlayan Efsa...
* Görsel
7 yorum:
Ya kesik iyileşmiş ama izi kalmış, ya 1 hafta kendini sürekli yeniliyor,
ya da üzgünüm ama, hala kanıyor.
P.tesi sendromuna inanmayan ama bugün fazlasıyla canı sıkılan dümbelekk
tamam neşelendiren bişiyler yazmayı denerim. Bugün kime denk gelsem canı sıkkın zaten.
he walla yaz.
Ben hala sahne değişir'in kontrasını bekliyorum :)
Bazen bir çok kesik arasında tek bir kesik canının yakar insanın. nerede olduğu değil, ne kadar acı verdiği önemli oluyor sanki.
Benimde bir yerlerim acıyor ama kesik nerede bulamıyorum. ve nezaman geçer acısı bilemiyorum. bu gün ki ruh halimin ilacı oldun canım. güzeldi, harikaydı. ellerine emeğine yüreğine sağlık
Umarım dediğin gibi olmuştur, iyi gelmiştir canım benim. Öperim bi dolu.
mektubunu okuyunca çok sevdiğim bir şiirimsim geldi aklıma kesik diye...
Sımsıkı kapadığı avucunu açtı yavaşça
İncecik bir çizik ve üzerinde kan; kırmızı...
Kağıt kesiği, dedi soran bakışlarıma
Zamanla geçer...
Sımsıkı kapadığı içini açtı yavaşca
İncecik bir çizik ve üzerinde an; kırmızı...
Zaman kesiği, dedi soran bakışlarıma
Yaşadıkça geçer...
Sımsıkı kapadığı aklını açtı yavaşça
İncecik bir çizik ve üzerinde dil; kırmızı
Söz kesiği, dedi soran bakışlarıma
Anladıkça geçer...
Sımsıkı kapadığı yüreğini açamadı bir türlü
Göremedim içindekileri
Aşk kesiği, dedi soran bakışlarıma
Zaman, yaşam, anlam eksik kaldı hep
Geçmek bilmedi...
http://beenmaya.blogspot.com/2009/09/kesik.html
:)) Ne kadar benzer dimi. Belki de senden hatırlayıp yazmışımdır kimbilir. :) Yollarımız hep kesişiyor seninle. İyi ki de kesişiyor.
Yorum Gönder