3 Haziran 2011 Cuma

Bir Kadının Aldatışı




Adam kısık sesiyle sadece -“neden ?” diyebildi
Ve kadın derecesi hiç düşmeyen bir tonla, tüm can acımışlığının verdiği oranda anlatmaya başladı.

"Her şey ilk kez yalnızlığımı duyumsadığımda başladı...
Seninle konuşmak istediklerim, sana söylemek istediklerim, hep boğazımda bir yarım kalmışlıkla tıkandı.
Biliyordum dinlesen anlayacaktın, anlatsam kurtulacaktım, ama dinlemeyi hep ret ettin.
Sana anlatacaklarım hep sıradan göründü gözüne.

Bilmiyorsun!
"Karşındakinin susması dışında, birine kendini anlatmanın zorluğunu."
Yoktum gözünde, değersizdim senin için, öyle hissettiriyordun bana...
Bir bedende takılı kalmıştın sen, yokluğumu sadece bir yönde arıyordun.

Senelerce sığınmak istediğim yanlarım çoğaldı yanında. Kapanmayan bir boşluk vardı içimde.
Çevremdekilerin farklı duygularıyla besleniyordum artık. 
Adı bazen tutku oluyordu, bazen şımartılmak, bazense şefkat...
Bölük pörçük duygularla yaşamayı seviyordum.

Bilirdin bendeki bu halleri. Ama hiçbir şey demezdin.
Susardın.
Bu suskunluk anları; benim başkalarının sevgisine, ilgisine duyumsadığım hisleri bin kat artırıyordu. Anlamadın...
Ben konuştukça, sen karşılıksızdın ve susmaya devam ettin.
Önceden suskunluklarımız bile anlamlı gelirdi.
Sonraki yıllarda ise sadece öfke hissettirdi bana."

(Devam edecek...)


* Beta mikrobum belirli bir seyir tutturdu. Beraberce yüksek değerlerle yaşamayı öğrendik. Tam hadi onu geçtim derken, kronik sol bileğimin şişmesi nedeni ile Dr dans yasağı verdi. Bakalım sonunda neler çıkacak. 
Bu arada yazı, benim ilk acemilik zamanlarımdan yeniden döngü olsun istedim. Hepinize sevgiler. :)


5 Mayıs 2011 Perşembe

Bitti.



Bitti!
Ne acı ki; ayakta kalmış bir sevgiydi bizimkisi.
Oturup da dinlenemedi, demlenemedi.
Ben; önemsenmediğimi sandım, 
Sen kandırıldığını..

Bitti;
Artık yüzünde gördüğüm izler bana ait değildi.
Geçmişi kurcalayıp söylenilen cümleleri ayıkladığımda, sözcükler gözlerimi yakmıyordu artık.

Bitti!
O adam benim harflerimin kordonuydu.
Bu yüzden ne zaman bir şeyleri yazmaya kalksam, hep onu doğuruyordum.
Ama bitti!
Oysa ben gerçekten istemiştim, saçlarımın tokasını, yalnız onun için çözmeyi..

Artık tek kişilik bir otobüs koltuğuna benzer fotoğraflar çektiriyorum,
Artık...
 Hiçbir şey eskisi gibi değil.

Bitti işte!
Oysa, bu sevdanın teri bile soğumadan..
Bitti ve ben kıstım sesimi...



* Beta Mikrobu kapmış, sürekli iğne vurulup durmaktan fıskiyeye dönen Efsa...

13 Nisan 2011 Çarşamba

Dans 3


Eğer 1 sene dişimi sıkıp, azimle çalışırsam; eğitmenlik için sertifikamı elleri ile imzalayacağını söyledi hocam.. Henüz çok iyi değilim ama 1,5 yıldan sonra başladığım yere baktığımda ilerlediğim yolu çok net görebiliyorum..

Hep sorulduğu üzere "Neden dans ettiğime" gelince. Dans benim için sevişmek gibi... O an ikinci bir şey düşünmemek. Tüm dünyadan soyutlamak kendini. Sadece yaptığın şeye odaklanmak... 
Bu heves başka türlü nasıl anlatılır bilemiyorum. Ama umarım beni anlıyorsunuzdur. 

* Uzun uzun yazasım yok, eskisi gibi suskunluklarımda yok üstelik. Hevesimi kaldırdım şimdilik her şeye. Öyle tepkisiz, soğukkanlı ve durağan bir şekilde devam ettiriyorum hayatımı. Her şey vazgeçilebilir görünüyor gözüme. Bir parça da bencillik kokusu oluştu tenimde. Hayatımdaki herkesi bir köşeye oturttum. 30 lu yaşlara yaklaşıyor olmak bende böyle bir etki bırakıyor sanıyorum. 
Kısa cümlelerle anlatıyorum kendimi. Artık tumblr kullanmaya başladım. Sanıyorum sindirmem bitince suizlerinde görüşeceğiz yeniden.

* Edit: :)) Kendi bloguma girişi bırakın, yorumlara cevap veremediğim için özür diliyorum. Cepten girmeyi deneyeceğim. :) öperim hepinizi...

21 Şubat 2011 Pazartesi

Haklısın..


Haklısın;
İlk başta hiç sevmedim seni.
Sevgine inandırılmak istemedim ki.
Sen tuttun, beni kendine zorla ilikledin.
İki yakanı bir araya getirecek kadın sandın beni.
Oysa ben küçük şehirlerin içinde, hayallerini geleceğe erteleyen alelade kadından biriydim.
Ve sen İstanbul gibiydin sevgili..
Boğazlarını birleştiren köprülerle tutunuyordun hayata..

Haklısın;
Sonra çok sevdim seni..
Kokunu, parmak aralarını, koltuk altlarına sığınmayı..
Yüzündeki çukurlarını sevdim!
Sakallarını sevdim yuvam bildiğim..
Yutmaktan korkup kursağımda bıraktım seni, burnumun direğinde tuttum hüzünlerini.
Bir sıkımlık canımı saldım ellerine, bedenine serdim bedenimi..

Haklısın;
Çok aldattım seni..
Kirpiklerimle, ellerimle, kelimelerimle..
Ayaklarımla aldattım!
Başka bedenlere sarılıp yürüdüm yokluk zamanlarında.
Düşmeyeyim diye başka sakat kollara tutundum.
Yoruldum...!

Haklısın;
Düşünmemem gereken şeyleri düşündüm, üstüme vazife bilip.
Başkalarıyla olmamın umurunda olmadığını söylediğinde,
bir kelimenin içerisindeki ses düşmesi kadar vurucu oldu etkin!
Defalarca doğru yazılamayacağımı anlayan bir harften öteye gidemedim!
Sende izim başka kaldı, dilde başka…
Sonra başka yastıklarda…

Haklısın;
Hiç unutmadım seni.
Diş biledim geçen zamanda.
Kural koydum içlerinde senli maddeler taşıyan..
Saçlarımı kırmızılaştırdım yeniden.
Bir savaşa hazırladım narin ellerimi.
Yemin ettim, dua ettim.
Bana yaşattıklarını, sende yaşamadan öleme istedim!

Haklısın;
Sen gibi yapabilir, bir insan yada bir yalana sığınabilirdim.
Ona bir renk, bir koku ve bir ten sunabilirdim.
Ama geç dahil olunmuş hikayelerin esas kadını olmak istemiyordum artık.

Haklıydın!
Soğuk bir alınganlıktı benimkisi..
Teninle alınan teyemmümlerde aramamalıydım cennetimi...!




 
* İhale, ihale ve ihalelerle mücadelede bir Efsa...

* Görsel

14 Şubat 2011 Pazartesi

29 Yaşımdan


29 Yaşımdan;

Sevdiklerime "mutlu ol" demek yerine, "mutlu kal" demenin güzelliğini öğrendim.

Asla affetmeyeceğim insanların en yakınımdan çıkabileceğini, erdem sahibi sandıklarımın onursuz ve yalancı olabileceklerini öğrendim

Uzun yıllardır hayatında olan ve bana hep dürüst yaklaşmış kişilerin dönekliklerini, yine de buna şükretmeyi öğrendim..

Zamanında canımı yakmış bir insanın hergün kendi dağının altında ezilmesini, bir tatmin duygusuyla acımadan izleyeceğimi öğrendim

Bir erkeği kışkırtmanın birkaç cümlede saklı olduğunu ve kışkırtıldığımda yapabileceklerimden korkmam gerektiğini öğrendim. Ama tüm bunları doğru zamanda, yanlış insana söylemenin bedelini öğrendim..

Kıçını kapatacağım derken, önünü açan erkeklerin kendi dünyalarında ne kadar sefil olduklarını öğrendim..

Dostluk kavramımın açılımlı olduğunu, yapmayacağım şeylerin yanısıra yapabileceklerimden korkmam gerektiğini öğrendim.

İstanbuldaki erkeklerin güven konusunda işgilli olduklarını. Her ne kadar güven veren bir insan olsamda, benim bile bu çizgiyi kıramayacağımı, amip gibi kuşku türettiklerini öğrendim.

Kızım ve ailem arasında bir köprü olduğumu, ama annem olmasaydı bu köprüyü zor kurabileceğimi öğrendim..

Her ne olursa olsun, her halime, her düştüğüm duruma yine de şükredebileceğimi öğrendim.
Ders çalışma konusundaki azmimi bir ders uğruna kaybettiğimi, ikdisat denen illette bir türlü kafamın basmadığını öğrendim..

Babamın 70 yaşına girmesiyle, zaten zehirli guatr yüzünden fırlayan sinirlerinin dahada ilerleyebileceğini öğrendim..

Şiir kitaplarını daha çok sevdiğimi, tangodan asla vazgeçemeyeceğimi, saçlarımın kırmızıyken daha güzel olduğunu öğrendim..

Bir yardım kampanyasındaki teşekkür belgesinin yanına iliştirilmiş çocukların çizimlerinin olduğu kartın beni daha çok mutlu edebildiğini öğrendim..

Bir kadın öldüğünde, insanlığında ölebileceğini, giderek erkeklerden dahada uzaklaşabileceğimi öğrendim..

Hayatımda ilk kez kendi ayaklarımla yürümeyi tercih ettiğimi. İçimdeki sevilme arzusunun artık umrumda olmadığını ve başka sakat ayaklara dayanmadan da yürüyebileceğimi öğrendim..



* Bu aralar kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını düşünen Efsa..

* Görsel

27 Ocak 2011 Perşembe

Söyle buldun mu?




Ve belli başlı Google aramaları...

* siktiri basma cümleler
* dünyada çişi gelen bayanlar wc bulamassa nereye yapıyor
* testere adamın derilerinin kopmasını izle
* benim hayatim..efsa
* efsa mikrobu
* neden efsa'm
* efsa olsaydım
dümbelek nasıl yapılır
* benimle ateşli sevişti erkeklere evet demelisin
* en güzel sosyojik cümle
* aşk cümleleri parmak kadar kısa olsun
* kendime mardinli düzgün sağlam sevebileceğim bayan arkadaş arıyorum
* neden istemedin beni bebeğim?
* keşke esnek olabilsem blogspot
* evlilikte ters ilişki suçmu
* kullanılmayan kumaş parçaları
* kırmızı seninle güzel
* "sırt çiğneme"
* erkekle konuştuğun konuyu ona unutturmanın yolu
* sevdigini baskasi öpse naparsin
* ben senin neyini sevdim biliyormusun anlatmak gerçekten çok zor
* benimle sadece sevişiyor mu
* sen bana yaz ben sana yazim ama arkadaş kalalım
* ben seni seviyorum diyorum sen gidiyorsun

* ben bana koca istiyorum garnitür değil kafasına soksun
* ben geldikçe sen kaçıyorsun arkadaş
* ceyranlı battaniye hamile kadına zararmı
*
 


* Yeniden kırmızı saçlı Efsa...

25 Ocak 2011 Salı

Bir Gün Belki Hayattan, Geçmişteki Günlerden...



ÜçOcakİkibinonbir
Sıradan bir gün..
Sıradan angarya işler, dönek insan yalakalıklarıyla donatılmış gibiyim.
Farklı insanlarla konuşarak oyalıyorum kendimi, hiç biri sana benzemiyor.
Ben ve senin için sıradan üzüntülerimle başbaşayım yine işte...
Herşey aynı.. 
Dün ki gibi bugünde sana yazıldığı için bir yazım daha öldü...
Ve ben yine her gün yaptığım gibi bugünde, tüm yaralı kelimelerimin üstünü kapattım.
Başın sağolsun!
Yarına Allah kerim...


BeşOcakİkibinonbir
Bugünde "unutacağım" diyorum kendi kendime.
Unutmak için direnen benliğime seni hatırlatıyorum.
Biliyorum, geçecek bu sızı; acıtsada kanatmayacak birgün yokluğun.
Bugün msn yi açtım.. Engelini kaldırdım...
Tıpkı geçenlerde bir arkadaşımda okuduğum ve aklımda kalan dizeler gibi:
"Bu defa bu oyuna yenilmek için başlıyorum"
Ben seni uzaktan sevsemde mutluyum.


OndörtOcakİkibinonbir
Yokuz...

Birbirimizin hayatında olmaktan vazgeçeli günler; "ay" diye anılır oldu.
Varlıklarımızı tam yaşayamadan, yokluklarımızla erken tanıştık.
Sen, gerçektin! Salıncağımı asla yükseklere çıkartamayacağını biliyordun..

Geleceğe taşımak için, götürdüğümüz bir avuç su gibiydik. Ve sen kendi öngörülerinle bunun gerçekleşmeyeceğini düşündüğün için bana hiç umut veremedin. Taşıyabilir miydik bilmiyorum, ama kesinlikle denemeliydik...
Ve sen sevgilim, hislerini kendinde yaşatacak kadarda bencildin aynı zamanda. Ama biliyor musun, ketumluğunu anlamamı beklemen bence bana karşı yaptığın en önemli haksızlıktı. Sonunda duyguları birbirine fazla gelen iki insandan öteye gidemedik birlikte.

Oysa ki;
Uyanmak istedim seninle yeni güne. Ellerine, burnuna, alnına dokunmak istedim. Alnına adımı yazmak istedim en hayalperest halimle... Bir yazgıyı yazmakla, yaşamak arasındaki gerçektin. Ve ben o yazgıyı değiştiremeyeceğimi belkide baştan bilmeliydim...!

Ateşinle yanarken ve annemin kocakarı ilaçları merhem olamazken, kor olmakla, köz olmak arasındaki o ince çizgide debelenirken, senin için bir kozdan ibaret olduğumu düşündürttün! Bazen sana kızıp, hırslanıp küllerimden oluşan o dumanla boğul istiyorum anlıyor musun? Boğazımda bir düğüm gibi kalmana içten içe sinirleniyorum. Çok istemiştim... Harflerine tutunmaya, kelimelerinde kendime dair yer açmaya, yarına dair umutlar tazelemeye hazırdım! Hevesimi kursağımda bıraktın...

Zaman geçiyor. Artık "geçire geçire geçirilen günler" diye nitelendirmiyorum onu. Garip bir biçimde yokluğunla yaşamayı ve buna alışayı öğrendim. Sanki hala benimsin gibi.. Sana kızarak kusmak istediğim tüm kelimeler köşelerine çekilmiş gibiler. Seni yok saymaktan vazgeçtim. Yokluğunu kabullendim.

İçimde zerre pişmanlık yok.. İyi olduğunu bilmek yetecekmiş gibi geliyor şu sıralar.
Sen iyi ol, bende olacağım...

* Kendince bir dönüşüme giren Efsa...

Related Posts with Thumbnails

..